YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11297
KARAR NO : 2014/14080
KARAR TARİHİ : 09.06.2014
Mahkemesi : Aydın 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 27.03.2014
No : 2006/1732-2014/116
Davacı, ödediği gecikme zammının yersiz olduğu iddiasıyla istirdadını istemiştir.
Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.
Hükmü, davacı avukatının temyiz etmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 23.06.2010 günlü, 2010/314 Esas ve 2010/342 Karar sayılı ilamında benimsendiği üzere; Uyuşmazlığın çözümü için davanın niteliğinin belirlenmesi ve yargı yoluna ilişkin düzenlemelerin açıklanmasında yarar vardır:
Bilindiği üzere, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun 76. maddesi (Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nın 33. maddesi) ve 4/6/1958 tarih ve 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, bir davada ileri sürülen olayları izah davacıya, maddi olayların hukuki tavsifi, uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak mahkemeye ait olup bu husus aynı zamanda hakimin doğrudan görevidir. Hakim, tarafların hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp maddi vakıalarla bağlıdır. Dayanılan maddi olguların salt ilgili tarafça bildirilen içeriğine ve o tarafın bunlara yönelik hukuki nitelendirmesine bağlı kalınarak bir sonuca ulaşılması, yukarıda belirtilenen usul kanunu düzenlemelerine uygun olmaz.
Mahkeme, önüne gelen uyuşmazlığın çözümüne yönelik olarak, hukuki nitelendirmeyi yaptıktan sonra, davaya konu edilen talebin dinlenilirliğini ve yasal koşullarını irdeleyecek, ortaya konulan deliller çerçevesinde yargılama yaparak, hukuka uygun olmak üzere nihai kararını verecektir.
Diğer taraftan, usul kuralları (görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hata) kamu düzeni ile doğrudan bağlantılı olup, taraflar yararına usulü kazanılmış hak oluşturmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.03.1972 gün ve 1968/1-277-176, 01.03.1995 gün ve 1995/7-641-117, 23.01.2002 gün ve 2001/1-1010-2002/1, 12.07.2006 gün ve 2006/4-519-527 sayılı kararları, Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-2001 Baskı, cilt 5, sayfa 4771 vd.). Diğer bir ifade ile görev, kazanılmış hakkın istisnalarındandır.
Bu bağlamda, idari nitelikteki bir davanın hukuk mahkemesine açılması halinde izlenecek sürece ilişkin 1086 sayılı HUMK., 6100 sayılı HMK. ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu (İYUK)’nda birbirini tamamlayan düzenlemeler bulunmaktadır.
Davalı idare, hatalı yargı yolu nedeniyle yargılamanın bitimine kadar yargı yolu itirazında bulunabilir. HUMK. 7. maddesinde, yargı yolu itirazı halinde verilecek kararı “görevsizlik kararı” olarak nitelendirmiş olup, burada ifade edilen görevsizlik kararı yargı yolunu değiştirici niteliktedir. Bu durum, HMK. 114 ve devamında dava şartı yokluğu nedeniyle usulden ret olarak belirtilmiştir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde; kapsamdışı personel için işsizlik sigortası primi alınmasına dair Kurum işleminin iptali ve ödenen işsizlik sigortası primlerinin tahsili amacıyla açılan davada idare mahkemesinin, işlemin iptaline, SGK’ya başvurduğu 04.10.2001 tarihinden itibaren kesilen işsizlik sigortası primlerinin ödeme tarihlerinden yasal faizle birlikte iadesine ilişkin verilen karar sonrası; davacının işlemiş yasal faiziyle birlikte geri aldığı işsizlik sigorta primlerinin; (temyiz incelemesi sonucu Danıştay kararı gereğince davanın reddi sonrası) tekrar SGK’ya ödenmesinde gecikme zammı işletilip işletilmemesi işlemi; iptali istenen ilk idari işlemin devamı ve aynı nitelikte olduğu sonucuna ulaşılmış olup; bu yönde uyuşmazlığın çözüm yerinin idari yargı olması gerektiği gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme sonucu davanın esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz istemi kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 09.06.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.