Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/10898 E. 2014/16400 K. 02.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10898
KARAR NO : 2014/16400
KARAR TARİHİ : 02.07.2014

Mahkemesi : Bursa 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 13.02.2014
No : 2013/457-2014/54

Dava, yaşlılık aylığı isteminin reddine dair kurum işleminin iptali, 21.09.1993-22.03.1998 tarihleri arası 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığın geçerliliği ile, 01.08.2013 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.07.2013 günlü tahsis başvurusu üzerine, bağımsız çalışmaya esas kuruluş kaydı (vergi-oda-sicil) bulunmadığından bahisle uyuşmazlığa konu 21.09.1993-22.03.1998 tarihleri arası 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığı geçersiz sayılan davacının, anılan yaşlılık aylığı başvurusu, kabul edilen 27.10.1989-20.09.1993 ve 23.03.1998-31.05.2013 tarihleri arası 7.471 prim gün sayısı yetersiz olduğu için reddi üzerine eldeki bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan 16.07.2013 günlü hesap ekstrasından, davacının 5458 sayılı Yasa kapsamındaki yapılandırmadan yararlanalarak prim borçlarını ödediği görünmektedir.
Mahkemece, uyuşmazlığa konu 21.09.1993-22.03.1998 tarihleri arası dönem primlerinin af yasasından yararlanılarak ödenmiş olması nedeniyle, anılan dönemdeki zorunlu Bağ-Kur sigortalılığın tespitine ve 01.08.2013 tarihinden itibaren de yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmiştir.
Mahkemenin hükmü eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
Davanın yasal dayanağı olan ve 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24. ve 25. maddelerinde kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler ve tüzel kişilerden limited şirketlerin ortakları zorunlu sigortalı sayılmış iken, anılan maddelerde 2229 sayılı Kanun ile yapılan ve 04.05.1979 günü yürürlüğe giren değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, kendi adına ve hesabına çalışma olgusu sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiş, limited şirket ortakları yanında anonim şirketlerin kurucu ortakları ile yönetim kurulu üyesi olan ortakları da kapsama alınmıştır. Daha sonra, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanunla değişik 1479 sayılı Kanunun 24. maddesinin (1) numaralı bendinin (a) ve (h) fıkralarında, diğer sosyal
güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların zorunlu sigortalı kabul edilebilmesi için, esnaf ve sanatkârlar gibi ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar yönünden vergi kaydı, gelir vergisinden bağışık olanlar yönünden kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı bulunma koşulu getirilmiş; anılan madde 22.03.1985 günü yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanunla bir kez daha değiştirilip kapsam genişletilerek, gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar (vergi kaydı bulunanlar) veya esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı bulunanlar ya da kanunla kurulu meslek kuruluşunda usulüne uygun kaydı olanlar zorunlu sigortalı olarak kabul edilmiş, bu düzenleme 4956 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihine kadar geçerliliğini korumuştur. 4956 sayılı Kanunun 14. maddesiyle değiştirilen hükümle 02.08.2003 gününden itibaren zorunlu sigortalılık kapsamına yalnızca, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar alınmış, gelir vergisinden bağışık tutulanlar yönünden ise esnaf ve sanatkâr sicili ile birlikte aynı zamanda kanunla kurulu meslek kuruluşuna yöntemince kayıtlı bulunma koşulları getirilmiştir. Son olarak 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine göre, zorunlu sigortalılık için gelir vergisi yükümlüsü olma şartı korunup, gelir vergisinden bağışık tutulanlar için ise esnaf ve sanatkâr siciline kayıt zorunluluğu aranmış, ayrıca, anonim şirketlerin kurucu ortakları kapsamdan çıkarılmıştır.
Kural olarak, 1479 sayılı Kanunda yapılan bu değişiklikler, değişiklikten önceki madde hükümlerinin öngördüğü koşullara sahip sigortalıların sigortalılıklarını sonlandırıcı etkiye sahip olmayıp, bu kişilerin sigortalılık nitelikleri geçerliliklerini korumaktadır ve anılan düzenlemeler, yürürlük tarihinden itibaren sigortalılık niteliği kazananlar yönünden kayıt ve koşullar içermektedir. Başka bir anlatımla, yeni düzenlemeler, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihlerden sonra ilk kez kayıt ve tescil edilecekler için uygulanmalıdır ki, buna aykırı bir düşünce, yasaca ve hukukça kabulü olanaksız olan kazanılmış hakları ortadan kaldırmak niteliğindedir.
Önemle vurgulanmalıdır ki; ilgili vergi, kanunla kurulu meslek kuruluşu, esnaf ve sanatkârlar sicil memurluğu kayıtları zorunlu sigortalılığın dayanak belgeleri niteliğinde olup, anılan kayıtlara sahip kişiler yönünden ancak, “(diğer) sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalma” ve “herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgularının birlikte gerçekleşmesi durumunda zorunlu sigortalılık söz konusu olabilir. Belirtilen kayıtların yokluğunda zorunlu sigortalılıktan söz edilemeyeceği gibi, anılan sigortalılık niteliğine sahip olunmadığı döneme/sürelere ait prim borçlarının daha sonraki tarihlerde Kurumca hatalı olarak geriye dönük tahsil edilmesi, ödemeler icra takibi sonucu gerçekleşmediği veya 06.03.1992 günü yürürlüğe giren 3780 sayılı Kanun ile 16.05.1997 tarihinde yürürlüğe giren 4247 sayılı Kanun hükümleri kapsamında primler yatırılmadığı sürece ilgili yararına usulü kazanılmış hak olgusunu da oluşturmaz.
Şu halde yapılması gereken iş; dava ve uyuşmazlığa konu 21.09.1993-22.03.1998 tarihleri arası dönem primlerinin, yukarıda bahsedilen icra takibi sonucu veya sadece anılan af yasaları kapsamında ödenip ödenmediği usulünce araştırılmalı; araştırma sonucu icra takibiyle ödenmediği, 3780 sayılı Yasa ve 4247
sayılı Af yasaları kapsamında da ödenmediği (Örn:5458 sayılı Yasayla öngörülen yapılandırmayla ödenmiş olsa dahi) anlaşılacak olunursa, anılan devrede zorunlu 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı saymanın mümkün olmadığı gözetilmelidir.
Kuşkusuz, anılan af yasaları dışında, 5458 sayılı Yasayla öngörülen yapılandırma kapsamında uyuşmazlık devresi primlerinin ödenmesi halinde, ödemeyi takip eden aybaşından itibaren ve ödenen miktarın karşılık geldiği süre kadar isteğe bağlı sigortalı sayılması mümkündür.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde karar tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 02.07.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.