YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10578
KARAR NO : 2014/16242
KARAR TARİHİ : 01.07.2014
Mahkemesi : Alaplı Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 25.02.2014
No : 2012/310-2014/75
Dava, hak sahibi konumunda yer alan davalıya bağlanan ölüm aylığının 5510 sayılı Kanun hükümleri gereğince kesilmesi sebebiyle yersiz ödenen aylıkların istirdatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hakkında verilen boşanma kararı 26.12.2002 tarihinde kesinleşen davalıya, hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle Kurumca gerçekleştirilen işlemle kesilerek, yersiz ödendiği ileri sürülen aylıkların tahsili için eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlarda yer almamakla birlikte ilk kez 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Gelir ve aylık bağlanmayacak haller” başlığını taşıyan 56. maddesinin ikinci (son) fıkrasında düzenlenen davanın yasal dayanağı niteliğindeki norm 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş, fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiş olup, hükmün Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle yapılan başvurunun, Anayasa Mahkemesi’nin 15.12.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 28.04.2011 gün ve 2009/86 Esas – 2011/70 Karar sayılı kararı ile reddedildiği, dolayısıyla iptal edilmeyen fıkranın yürürlükte olduğu belirgindir.
Eldeki dosya kapsamına göre; her ne kadar boşanılan eşin yurtdışında yaşadığından bahisle birlikte yaşama olgusunun sona erdiği savunulsa da, boşanılan eşin 07.01.2008 tarihi itibariyle adres kayıt sisteminde kayıtlı adresinin, davalının 26.01.2007 tarihi itibariyle kayıtlı adresi ile aynı olduğu, 2009 yılında yapılan seçimlerde davalı ve boşanılan eşin kayıtlı adres bilgilerinin de aynı olduğu, kolluk
araştırmasına göre anılan adreste tek bahçe içinde bulunan birden fazla binanın boşanılan eşin akrabalarının oturduğunun bildirildiği dolayısıyla davalının ihtilaf konusu dönemde boşanılan eşin akrabaları ile bir arada yaşadığı belirgin olup ve fakat boşanılan eşten bağımsız olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve giderek 10.09.2009 tarihinde ise tekrar evlendikleri gözetildiğinde, dava konusu dönemde davalı ile boşanılan eşin iradelerinin fiili birlikteliği devam ettirme yönünde olduğunun anlaşılması karşısında davanın kabulü gerekirken, soyut tanık beyanına itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 01.07.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.