Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2014/10436 E. 2014/26026 K. 09.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10436
KARAR NO : 2014/26026
KARAR TARİHİ : 09.12.2014

Mahkemesi :Adana 2. İş Mahkemesi
Tarihi :06.03.2014
No :2010/1184-2014/91

Dava, haksız tahsil edilen 7275 TL tedavi giderinin tahsil tarihinden itibaren yasal faizi ile iadesi ve bu nedenle Kuruma borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılama sonunda yazılı biçimde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın reddine dair önceki hüküm Dairemizin 12.10.2010 tarih 2010/11032 Esas 2010/13289 Karar sayılı ilamı ile; “…01.10.1992 tarihi itibariyle 2926 sayılı Yasa kapsamında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edilen davacının, 02.02.2000-01.07.2004 döneminde ve 20.08.2004-devam biçiminde vergi mükellefi olduğu, 27.03.2000 tarihinde başlayan Oda ve Sicil kayıtlarının halen devam ettiği, davacının, 18.02.2003 tarihinde intikal eden giriş bildirgesine göre, 04.10.2000 tarihi itibariyle 1479 sayılı Yasa kapsamında Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği, Kurumca yapılan değerlendirme sonucuna göre; davacının, 01.10.1992-04.10.2000 arası dönemde 2926 sayılı Yasa kapsamında Tarım Bağ-Kur sigortalısı, 04.10.2000-01.07.2004 döneminde ve 20.08.2004-devam biçiminde 1479 sayılı Yasa kapsamında Esnaf Bağ-Kur sigortalısı kabul edildiği, 14.07.2003 tarihli kurum yazısında 01.10.1992-04.10.2000 arası dönemde Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılan davacının, 30.06.2003 tarihi itibariyle 1348 TL fazla prim ödemesinin bulunduğunun belirtildiği, 26.03.2003 tarihli Kurum yazısında ise 04.10.2000 itibariyle 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edilen davacının, 31.03.2003 tarihi itibariyle 3425,80 TL prim borcunun olduğunun bildirilmesi üzerine bu tutarın davacı tarafından 31.03.2003 tarihinde toplu olarak ödendiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, öncelikle; davaya konu tedavi giderinin hangi sigortalılık dönemine ilişkin olduğu ve ödeme tarihi ile ödeme sırasında ihtirazi kayıt ileri sürülüp sürülmediği yöntemince araştırılıp saptanmalı, diğer taraftan 01.10.1992-04.10.2000 döneminde 2926 sayılı Yasa kapsamında sigortalı sayılan davacının, anılan kanuna 4386 sayılı Yasanın 1.maddesi ile eklenen ve 01.01.1999 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlük kazanan Ek madde 1’e göre davacının anılan tarih itibariyle sağlık sigortası kapsamında bulunduğu göz önünde tutulmalı, öte yandan, 5458 sayılı Yasanın 16.maddesinin, “8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile 506, 1479, 2925 ve 2926 sayılı Kanunlardan birine tâbi sigortalı iken, aynı sürede bir diğer sosyal güvenlik kurumuna, adına prim ödendiği anlaşılan sigortalılardan yersiz tahsil edilen prim asılları, sigortalı ya da hak sahiplerinin talebi, T. C. Emekli Sandığı bakımından ayrıca Kurumların da talebi halinde işsizlik sigortası primi hariç olmak üzere hizmetlerin çakıştığı sürede prim borcu aslına mahsup edilmek üzere en geç 6 ay içinde tâbi olması gereken sosyal güvenlik kurumuna devredilir. Çakışan hizmet süresine ilişkin devredilen miktarın prim borcu aslını karşılamaması halinde, bakiye prim borcu ilgili kanun hükümlerine göre sigortalıdan veya 5434 sayılı Kanuna tâbi kurumdan tahsil edilir. Sosyal sigorta kanunlarındaki sigortalılığın tespiti ile hizmetlerin birleştirilmesine ait hükümler saklıdır. Bu nitelikte olup bu Kanunun yürürlük tarihine kadar çakışan hizmet süreleri sosyal güvenlik kurumlarınca iptal edilmemiş olan sigortalılar da bu hükümden yararlandırılır.” hükmünü, 5510 sayılı Yasanın 5 fıkrasının ise “Sigortalının, bu madde hükmüne göre sigortalı sayılması gereken sigortalılık halinden başka bir sigortalılık hali için prim ödemiş olması durumunda ödenen primler 1.fıkraya göre esas alınan sigortalılık hali için ödenmiş ve esas alınan sigortalılık halinde geçmiş kabul edilir.” Hükmünü ön görmesine göre, 2926 sayılı Yasa kapsamında 30.06.2003 tarihine kadar 1348 TL fazla prim ödendiğine dair 14.07.2003 tarihli Kurum yazısı yukarda ki Kanun maddeleri ile birlikte değerlendirilip buna göre tedavi giderinin yapıldığı tarihte prim borcu olup olmadığı irdelenmeli, diğer yandan, 04.10.2000 tarihi öncesi 2926 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılık için ödenen primlere göre 1479 sayılı Yasanın ek 19. maddesinde ön görülen koşulların gerçekleşmiş olduğu kabul edilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir…” gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma sonrası yürütülen yargılama sürecinde; 12.12.2011 tarihli Kurum yazısında; davacı sigortalının eşinin 2002 yılı itibariyle sağlık hizmetlerinden yararlandığı, anılan tarihte davacının 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olup 31.12.2002 tarihi itibariyle 1.429,32 TL prim ve gecikme zammı borcu olduğu bildirilmiştir. 11.07.2012 tarihli Kurum yazısında ise sağlık hizmetlerinden 04.01.2001-02.12.2003 arası dönemde yararlanıldığı, 03.10.2000 tarihi itibariyle 2926 sayılı Yasa kapsamından çıkılması nedeniyle bu kapsamda prim borcunun olmadığı gibi fazla ödemenin 15.04.2003 tarihinde iade alındığı, 1479 sayılı Yasa kapsamındaki prim borcunun ise 29.12.2004 tarihinde bitirildiği belirtilmiştir.
Diğer taraftan, davacı avukatı tarafından verilen 17.02.2012 tarihli dilekçede; Kurumun dava konusu borçla ilgili olarak 3.493 TL’yi icra yoluyla tahsil ettiği belirtilerek 11.08.2009 tarihli ve 2.000 TL bedelli yine 03.08.2010 tarihli 1.500 TL bedelli ödeme dekontları ibraz edilmiştir. Davacı tarafından sunulan 13.04.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile de 7.275 TL’nin 29.12.2003 tarihinden, 3.493 TL’nin 11.08.2009 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte iadesi talep edilmiştir. Mahkeme, davacının sağlık yardımı borcu olmadığını belirterek ıslah talebi doğrultusunda 7.275 TL asıl alacak ve 3.493 TL faiz olmak üzere Kuruma ödenen toplam 10.768 TL’nin tahsiline, asıl alacağın dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına hükmetmiştir.
Bozmaya uyulduğuna göre bozma doğrultusunda yargılama yapma ve hüküm tesis etme zorunluluğu doğar. Mahkemece, gerek bozma gerekçeleri gerekse bozma sonrası toplanan deliller birlikte değerlendirilerek, davaya konu tedavi giderlerine ilişkin yersiz ödeme listesi Kurumdan celp edilmeli, 7.275 TL’nin ödenmesine dair ödeme makbuzu ya da ödeme dekontu bulunup bulunmadığı ve söz konusu ödemenin ihtirazi kayıtla yapılıp yapılmadığı hususu Kurumdan sorulup varsa dayanağı belgeler istenerek dosyaya eklenmeli, 01.10.1992-04.10.2000 döneminde 2926 sayılı Yasa kapsamında sigortalı sayılan davacının 4386 sayılı Yasanın 1. maddesiyle eklenen ek madde 1’e göre 01.01.1999 tarihinden itibaren sağlık sigortası kapsamında bulunduğu gözetilmeli, diğer taraftan 5458 sayılı Yasanın 16. maddesi ile 5510 sayılı Yasanın 53/5. maddesi birlikte değerlendirilerek davacının yersiz ödeme dönemindeki sigortalılık statüsü bilirkişi marifetiyle belirlenmeli, bu bağlamda 2926 sayılı Yasa kapsamında 30.06.2003 tarihine kadar 1.348 TL fazla prim ödendiğine dair 14.07.2003 tarihli Kurum yazısı ile bozma sonrası düzenlenen ve 2926 sayılı Yasa kapsamındaki fazla ödemenin 15.04.2003 tarihinde iade alındığına ve 1479 sayılı Yasa kapsamındaki prim borcunun ise 29.12.2004 tarihinde bitirildiğine dair 11.07.2012 tarihli Kurum yazısı birlikte irdelenip çelişki giderilmeli, öte yandan, bozma sonrası davacı avukatı tarafından ibraz edilen ödeme dekontlarının ilişkin olduğu Adana 12. İcra Müdürlüğü’nün 2008/1493 Esas sayılı dosyası getirilip uyuşmazlık konusu tutara ve yersiz ödeme dönemine olan etkisi değerlendirilmeli, yine 04.10.2000 tarihi öncesi 2926 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılık için ödenen primlere göre 1479 sayılı Yasanın ek 19. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleştiği gözetilmeli ve bu çerçevede tedavi giderlerinin yapıldığı tarihte davacının sigortalılık statüsü ile bu kapsamda prim borcu olup olmadığı ve eşinin sağlık sigortasından yararlanmaya müstahak olup olmadığı belirlenip sonucuna göre bir karar verilmelidir. Kabule göre de; bozma sonrası ıslah talebinde bulunulamayacağı hususu göz ardı edilerek 13.04.2012 tarihli dilekçe ile ileri sürülen ıslah talebine konu tutarlar yönünden davanın yazılı biçimde kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
O halde; davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 09.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.