Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/9635 E. 2013/12966 K. 10.06.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9635
KARAR NO : 2013/12966
KARAR TARİHİ : 10.06.2013

Mahkemesi :Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi

Davacı, davalı … nezdinde 01.04.1993 tarihinde çalıştığının ve bu tarihin sigorta başlangıç tarihi olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, davalı … nezdinde 01.04.1993 tarihinde çalıştığının ve bu tarihin sigorta başlangıç tarihi olduğunun tespitini talep etmiş; Mahkemece, davacının sigorta başlangıç tarihinin 01.04.1993 olduğunun tespiti suretiyle, davanın kabulüne karar verilmiş ise de; hüküm, eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır. Zira, dava doğru hasıma karşı açılmadığı gibi, dosyada mevcut deliller de, sübut konusunda tam bir kanaat ortaya koymamaktadır.
Husumet konusu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 187. maddesinde (Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 116. maddesinde) yer alan ilk itirazlardan olmadığından davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Taraflarca ileri sürülmese dahi gerek mahkemece, gerekse Yargıtay’ca, tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden göz önünde tutulur.
Öte yandan, taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir. Taraf ehliyeti, Medeni Hukuktaki medeni haklardan istifade (hak) ehliyetinin Medeni Usul hukukunda büründüğü şekildir. Kimlerin taraf ehliyetine sahip bulunduğu Medeni Kanuna göre belirlenir (HUMK m.38, TMK m.8 ve m.48). Buna göre, medeni haklardan istifade (hak) ehliyeti bulunan her gerçek (TMK m.8) ve tüzel (TMK m.48) kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.12.2007 tarih ve 2007/5-972 Esas, 2007/972 Karar sayılı ilamı) Bu yönde, davalı … Müdürlüğünün ayrı tüzel kişiliği bulunmadığı için, bu davalı davada taraf ehliyetine sahip değildir. Bu davada taraf ehliyeti bu bölge müdürlüğüne değil, onun bağlı olduğu TÜİK Başkanlığına aittir. Hal böyle olunca,
Bölge Müdürlüğüne karşı dava açılırsa; dava, Bölge Müdürlüğünün taraf ehliyeti (tüzel kişiliği) olmaması nedeniyle reddedilemez. Çünkü, davacının amacı Devlet tüzel kişiliğini (TÜİK Başkanlığını) dava etmektir. Davacı, davasını yanlış kuruma yöneltmekle, hasımda değil, temsilci de yanılmış olmaktadır. Bu durumda, temsilcide yanılgıya ilişkin yanlışlık düzeltilerek Mahkemece, husumet yöneltilmesi sağlanacak olan TÜİK Başkanlığına dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilerek; bu davalının göstereceği deliller de toplanmalıdır.
506 sayılı Kanunun 108’inci maddesi gereğince sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesine ilişkin açılan her dava, sigortalılığın saptanması istemini de içerdiğinden, bu Kanunun 79’uncu maddesinin onuncu fıkrasına dayalı olan ve “hizmet tespiti davası” olarak nitelendirilen bir görünüm arz etmekte olup, bunun doğal sonucu olarak da söz konusu 1 günlük çalışmanın belirlenmesi talepli davada, hizmet tespiti davalarındaki kanıtlama yöntem ve ilkeleri benimsenip uygulanmalı, başka bir anlatımla, sigortalılıktan söz edilebilmesi için, çalışmanın varlığı, hizmet tespiti davaları yönünden kabul edilen yöntem ve ilkelere uygun biçimde saptanmalıdır. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında haksız ve adaletsiz bir durumun oluşmasına yol açabilecektir. Yöntemince düzenlenerek yasal hak düşürücü süre içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’na verilen sigortalı işe giriş bildirgesi, ilgilinin işe alındığını gösteren yazılı delil niteliğinde ise de, sigortalılığın kabulü açısından kuşkusuz tek başına yeterli kabul edilemez ve bu kapsamda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli başka kanıtlar aranmalıdır. Bu tür 1 günlük sigortalı hizmetin belirlenmesine ilişkin davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunlu olup, mahkemece, tarafların gösterdiği/sunduğu deliller ile yetinilmemeli, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri esas alınarak kendiliğinden araştırma ilkesi benimsenmeli, sigortalılığın kabulü ve hüküm altına alınabilmesi için mutlak koşul niteliğindeki hizmet akdinin ve eylemli çalışmanının varlığı ortaya konulmalıdır. Bu amaçla; sigortalı işe giriş bildirgesinin Kuruma veriliş tarihi, bildirgedeki kimlik bilgilerinin, varsa imza ve fotoğrafın davacıya ait olup olmadığı, davacıya verilen sigorta sicil numarasının hangi yılın serilerinden olup sonraki dönemde gerçekleşen hizmetlerinde kullanılıp kullanılmadığı saptanmalı, yukarıda belirtilen ve hizmeti ortaya koyabilecek belgeler, çalışmanın gerçekleştiği ileri sürülen işyerinin Kurum nezdinde bulunan dosyası, işverence hazırlanması gerekli ücret ödeme bordroları, puantaj kayıtları ve diğer kayıtlar, Kurum görevlileri tarafından düzenlenen rapor ve tutanaklar getirtilmeli, bu kapsamda, davacının, 1993 yılında geçtiği iddia edilen çalışmasını ispatlar kayıtlar, o dönemde çalışılan kurumun devredildiği kurumdan istenmeli, davacı tarafından bildirilen tanıkların beyanları ile yetinilmeyerek, davacının çalışmaları hakkında bilgi sahibi olabilecek, dava konusu dönemde, sigorta prim bordrosuyla veya aylık prim v
hizmet belgesiyle bildirimleri yapılan sigortalılar tanık sıfatıyla dinlenilmeli,gerektiğinde, aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler saptanarak, bilgi ve görgülerine başvurulmalı ve çalışıldığı iddia edilen süreler yönünden kuşkuya yer verilmeyecek şekilde hüküm kurulmalıdır gerektiğinde aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ve bunların çalıştırdığı kimseler yöntemince belirlenerek bu kişilerin bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle iddianın somut ve inandırıcı bilgilere dayalı biçimde kanıtlanıp kanıtlanmadığı değerlendirilmelidir.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı biçimde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalılar avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 10.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.