Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/9251 E. 2014/6047 K. 17.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9251
KARAR NO : 2014/6047
KARAR TARİHİ : 17.03.2014

Mahkemesi :Ankara 13. İş Mahkemesi
Tarihi :07.02.2013
No :2010/931-2013/65

Dava, 2330 sayılı Yasa gereğince bağlanan aylıklarının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı ve davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 12/09/1995 traihinde görev yaptığı esnada çıkan çatışma nedeniyle yaralanan ve kendisine vazife malüllüğü aylığı bağlanan davalının 13/08/2001 tarihinde İl Sağlık Müdürlüğü bünyesinde kadrolu kamu görevine başlaması ve bu durumun kurumca 2007 yılında fark edilmesi nedeniyle 15/08/2001-30/04/2007 tarihleri arasında yersiz ödeme nedeniyle davalı hakkında yapılan icra takibine davalının itirazı sonrasında davalının vaki itirazının iptali istemine ilişkindir.
5510 sayılı Yasanın 47. maddesi, bu yasanın yürürlüğe girmesinden sonra ilk defa 4/c kapsamında sigortalı olanlar hakkında uygulanacağını hükme bağlamıştır. Davalının 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce, Emekli Sandığı iştirakçisi olduğu ve gerek 5510 sayılı Yasanın 47 nci maddesi, gerekse 5510 sayılı Yasanın Geçici 4. maddesi uyarınca, davalıya 5434 sayılı ve 2330 sayılı Yasalara göre vazife malûllüğü aylığı bağlandığı anlaşılmaktadır.
5510 sayılı Yasanın geçici 7. maddesinin birinci fıkrası “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirilir” hükmünü getirmiş, 5510 sayılı Yasanın Geçici 4. maddesi ise, “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanuna göre; aylık, tazminat, harp malûllüğü zammı, diğer ödemeler ve yardımlar ile 08/02/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1’nci maddesine göre ek ödeme verilmekte olanlara, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanunda kendileri için belirtilmiş olan şartları haiz oldukları müddetçe bunların ödenmesine devam olunur. Ancak, 5 ilâ 10 yıl arasında fiili hizmet süresi olan iştirakçilerden dolayı dul ve yetim aylığı almakta olanların, aylık ve diğer ödemeleri, bu Kanunun 32’nci, 34’ncü ve 37’nci maddelerindeki şartları haiz oldukları müddetçe devam edilir…
5434 sayılı Kanuna göre iştirakçi olup bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine tabi olarak çalışmaya başlayanlardan vazife malûllüğü kapsamına girenler hakkında, bu Kanunun 47 nci maddesinin birinci fıkrasına göre işlem yapılır. …..
Bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır…” hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmeye göre; davacı Kurumun Emekli Sandığı iştirakçisi konumunda bulunan davalıya karşı, yersiz ödendiği iddia edilen tutarların tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline yönelik iş bu davaya konu istemi hakkında, iş mahkemeleri görevli değildir.
Öte yandan; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2’nci maddesine göre kimler aleyhine idari yargıda dava açılabileceği açıklanmış olup, gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişileri hakkında idari yargı yerinde dava açılamayacağı ve dava konusu uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemelerin görevli olduğu nazara alınmaksızın, işin esasına girilerek karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı avukatı ve davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davalıya iadesine, 17/03/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi