Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/9011 E. 2013/17497 K. 26.09.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9011
KARAR NO : 2013/17497
KARAR TARİHİ : 26.09.2013

Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, … Rant Sigortasına giriş tarihinin, …..’de 5510 sayılı Yasanın 4/1-a madde kapsamında öngörülen sigortalılık niteliğinde olmak üzere, sigorta başlangıcı olarak belirlenmesi; 3201 sayılı Yasa kapsamında yapılacak borçlanmanın 4/1-a madde kapsamında sayılması gerektiğinin tespiti; borçlanma bedelinin, borçlanma talep tarihindeki prim tutarları üzerinden saptanması istemlerine ilişkindir.
Mahkeme, …. Rant Sigortasına giriş olan 02.10.1972 tarihinin, …..’de sigorta başlangıcı olarak kabulüne; borçlanma bedelinin, hükmün kesinleşmesi sonrası yeniden yapılacak başvuru tarihindeki prime esas asgari kazanca göre saptanmasına karar verirken; yurt içi sigortalılık kayıt ve tescili bulunmadığı için,yapılacak borçlanmanın 5510 sayılı Yasanın 4/1-b maddesinde öngörülen sigortalılık niteliğinde olacağından, 4/1-a maddesine yönelik davacı isteminin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı ile davalı Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
1)Mahkemenin, henüz yapılmış bir borçlanma işlemi bulunmadan, sigorta başlangıcına ilişkin kabulü yerinde değildir.
Uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresini düzenleyen 5510 sayılı Kanunun 38’inci madde hükmü; malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcını; sigortalının, 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı … Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20’nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edileceğini; kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşının ikmal edildiği tarihte başlamış olacağını, bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayısı hesabına dâhil edileceğini öngörürken, Uluslararası sosyal güvenlik sözleşme hükümlerini saklı tutmuştur.
Kaldı ki, Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği de haiz bulunmaktadır.
Konuya ilişkin 10.04.1965 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak 01.11.1965 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren … Cumhuriyeti ile … Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin uzun vadeli sigorta kollarından olan “malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları(aylıkları)” başlıklı beşinci bölüme 02.11.1984 tarihinde imzalanıp 05.12.1985 tarihli 3241 sayılı Yasayla onaylanıp yürürlüğe giren Ek Sözleşme ile getirilen sözleşmenin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmüne göre, bir kimsenin … sigortasına girişinden önce, bir … Rant Sigortasına girmiş bulunması halinde, … Rant Sigortasına giriş tarihi, … Sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceği açıkça ifade edilirken; aynı bölümde düzenlenmiş 27’inci madde hükmü ise, her iki akit taraf mevzuatına göre nazara alınabilecek sigortalılık sürelerinin varlığı halinde, uygulanacak mevzuata göre yardım hakkının doğmasında, diğer akit taraf mevzuatına göre geçen ve aynı zamana rastlamayan, hesaba dahil edilebilir nitelikteki sigortalılık sürelerinin de nazara alınacağını; sigortalılık sürelerinin hangi ölçüde hesaba dahil edilebileceğini ise, hesaba dahil edilebilirliğini tayin eden mevzuata göre tespit edileceği ifade edilmiştir.
Nitekim … Cumhuriyeti vatandaşlarının yurt dışında geçirdikleri çalışma sürelerinin sosyal güvenlikleri açısından değerlendirilebilmesi amacıyla 22.05.1985 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş bulunan 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan … Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunla, … vatandaşlarının yurt dışında 18 yaşını doldurduktan sonra, … vatandaşı iken geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu Kanunda belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri halinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirileceğini öngörmüştür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 13.2.2002 t., 2002/10-21 E., 2002/70 K. sayılı anılan kararında belirtildiği üzere; Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 29’uncu maddesinin 4’üncü bendinde, “Bir kimsenin … sigortasına girişinden önce bir … Rant Sigortasına girmiş bulunması halinde, … Rant Sigortasına girişi, … sigortasına giriş olarak kabul edilir.” Hükmüne yer verilmiş ise de bu hüküm, sözleşmenin 27’inci ve 29’uncu maddeyle bir bütün olarak yorumlanmadıkça tek başına uygulanamaz. Nitekim 29’uncu maddenin 3’üncü bendinde, 27’inci maddeye yollamada bulunularak, “…ancak, sözleşmenin 27’inci maddesine göre bir aylık veya gelir talep etme hakkının mevcut olması halinde, aşağıdaki hükümler uygulanır.” Denmektedir. Kaldı ki, sözleşme hukukunda, sözleşme bir bütün olarak yorumlanıp aleyhe ve lehe olan hükümler birlikte uygulanır. Bu ilke, özel hukuk sözleşmelerinde olduğu gibi sosyal güvenlik sözleşmeleri bakımından da geçerlidir.
Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, anılan sözleşme hükmünün uygulanabilmesi, … Cumhuriyeti ile Federal … Cumhuriyeti arasında imzalanan sosyal güvenlik sözleşmesi kapsamında, …’de sigorta başlangıcına esas olan … Rant Sigortasına giriş tarihinin, 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanılması ile mümkündür.
Unutulmamalıdır ki … Rant Sigortasına giriş tarihinin … sigorta başlangıcı olarak kabulü özünde söz konusu tarih itibariyle bir gün çalışıldığının kabulü anlamını da taşımaktadır. Bu nedenle, … sigorta başlangıcı olarak kabul edilen tarihe ilişkin sürenin fiilen borçlanılmış ve … sosyal güvenliği bakımından değerlendirilebilir hale getirilmiş olmasını aramak, yerinde olacaktır.
Şu halde yapılması gereken iş; davacı tarafa yöntemine uygun şekilde verilecek mehille, … Rant sigortasına giriş tarihini içerecek şekilde(somut olayda 02.10.1972 tarihi) ve borçlanma talep tarihinde ki şartlar çerçevesinde yurt dışı borçlanması, yurt içi sigortalılık kayıt ve tescili bulunmaması nedeniyle 5510 sayılı Kanunun 4/1-b madde kapsamında öngörülen sigortalılık niteliğinde olmak üzere, usulünce sağlanmalı ve borçlanmanın varlığı halinde, sigorta başlangıcına hükmedilmelidir.
Şüphesiz 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanılmamış olsa bile, sözleşmede bahsedilen sigorta başlangıcı hükmü kısmi sözleşme aylığında da nazara alınabilecektir.
2)Mahkemenin, borçlanma bedelinin, hükmün kesinleşmesi sonrası yeniden yapılacak başvuru tarihindeki prime esas asgari günlük kazanca göre saptanmasına yönelik kararı da hatalıdır.
3201 sayılı Yasanın “Döviz ile değerlendirme” başlıklı 4.Maddesi “Sosyal güvenlik kuruluşlarınca döviz ile değerlendirilecek sürelerin her bir günü için tahakkuk ettirilecek prim, kesenek ve karşılık borcu tutarı bir dolardır. Dövizin cinsi ve miktarı Bakanlar Kurulu Kararı ile değiştirilebilir. Değişen miktar, tahakkuk ettirilmiş borçlarının tamamını ödememiş olanların bakiye borç sürelerine de uygulanır….” Hükmünü; aynı yasanın geçici 2.Maddesinin ikinci fıkrası ise “Ancak, 4 üncü madde hükümlerine göre tahakkuk ettirilen borç miktarı, ödeme tarihindeki doların … Lirası karşılığı esas alınarak hesap ve tahsil edilir.” Hükmünü içermekte iken; anılan geçici 2.madde, 5510 sayılı Yasanın 106.maddesi ile tamamen yürürlükten kaldırıldığı gibi; aynı yasanın 4.maddesi de, 08.05.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5754 sayılı yasanın 79.maddesiyle değişikliğe uğramıştır.
5754 sayılı Yasanın 79.maddesiyle değişik 3201 sayılı Yasanın “Borçlanma tutarı ve borçlanma tutarının iadesi” başlıklı 4.maddesi ise, “Borçlanılacak her bir gün için tahakkuk ettirilecek borç tutarı, başvuru tarihindeki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 82 nci maddesinde belirtilen prime esas asgari ve azamî günlük kazanç arasında seçilecek günlük kazancın % 32’sidir. Ancak, prime esas asgari günlük kazancın altında olmamak üzere borçlanma tutarına esas alt sınırı farklı bir miktarda belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir…” hükmünü içermekte olup; anılan madde içeriğinden de açıkça anlaşılacağı üzere, 3201 sayılı Yasa kapsamındaki borçlanmalarda, borçlanma tutarının belirlenmesindeki “ödeme tarihi” kıstası, “borçlanma başvuru tarihi” olarak değişikliğe uğramıştır.
Şu halde, borçlanma nedeniyle belirlenecek borçlanma tutarının, borçlanma başvuru tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat uyarınca saptanması gerekir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, Üye …’ın muhalefetine karşı, Başkan Vekili …, Üyeler; …, … ve …’ın oylarıyla ve oyçokluğuyla 26.09.2013 gününde karar verildi.
-KARŞI OY-
Ülkemizde esas olarak uygulanan primli sosyal güvenlik rejimi, sosyal sigorta haklarına erişim için “sigortalılık süresi”, “prim gün sayısı”, “yaş” koşullarının bir bölümünü ya da yardımın/hakkın niteliğine göre tamamını arar.
Sosyal güvenlik yasalarının “milliliği” nedeniyle, çalışma ilişkisinin ulusal sınırlar içerisinde kurulup sürdürülmesi halinde … sosyal güvenlik mevzuatının uygulanacağı tabidir.
Ne var ki, günümüzde çalışma ilişkisi sadece ulusal sınırlar içerisinde kalmamakta, üretim ilişkilerinin bir sonucu olarak emek arzı tüm dünyaya yapılmaktadır.
Bu durumda ise farklı ülkelerin sosyal güvenlik yasalarının uygulanacağı bölünmüş çalışma süreleri ortaya çıkmaktadır. Bu bölünmüş çalışma sürelerine farklı ülke mevzuatının uygulanması halinde ise sosyal sigorta yardımlarına hak kazanmak için aranan koşulların oluşmaması sonucu doğmaktadır.
…’den yabancı ülkelere yoğun biçimde işgücü arzı yapıldığı bilinen bir gerçektir. …’de çalışıp, sosyal sigorta haklarına erişim için aranan koşulları sağlayamamış işçilerin yurtdışına giderek orada çalışmaya başlamaları ve bir süre sonra yeniden …’ye dönmeleri karşısında ortaya şu sonuç çıkmaktadır: Yurt dışında çalışılan süreler … sosyal güvenlik mevzuatınca değerlendirilemediği için ne …’den, ne de çalışılan yabancı ülkeden sosyal sigorta yardımına (somut olayımızda yaşlılık/emeklilik aylığına) hak kazanamayacaklar; bulundukları yaş itibariyle de kazanma olanaklarını yitireceklerdir.
Bu gibi sakıncaların giderilmesi, 1960’lı yıllardan sonra işgücü arz edilen yabancı ülkelerle yapılan ikili sosyal güvenlik anlaşmaları ile mümkün olmuştur.
Bu anlaşmaların temel özelliği, “sosyal güvenlik sahasında iki Devlet arasındaki münasebetleri düzenlemek arzusu ile ve kendi sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasında her iki Devlet vatandaşlarının eşit muameleye tabi tutulmaları”dır.
Bu sözleşmeler, yabancı bir ülkede çalışan işçilere uygulanacak mevzuatın belirlenmesi, işçi çalıştıran ülke vatandaşlarıyla işçi gönderen ülke vatandaşları arasında eşit işlem yapılması, kazanılmış hakların korunması ve hizmet sürelerinin birleştirilmesi esaslarını düzenlerler.
2004 yılında Anayasa’mızın 90. maddesinde 5170 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucunda, uluslararası temel hak ve özgürlüklere ilişkin sözleşme hükümlerinin iç hukuk hükümleri ile çatışması halinde sözleşmeye öncelik verilmesi esası kabul edilmiştir. Bu kapsamda, “sosyal güvenlik hakkı”nın temel hak ve özgürlükler kapsamında bulunduğu AİHM kararlarıyla belirgin bulunmaktadır.
Çoğunluk ile aramda ortaya çıkan görüş ayrılığı, … Rant Sigortasına giriş tarihinin … sigortasına giriş tarihi olarak kabul edilebilmesi için 3201 sayılı (Yurt Dışında Bulunan … Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında) Kanun kapsamında yurtdışı
çalışma sürelerinin borçlanılmasının zorunlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
… Cumhuriyeti ile F. … Cumhuriyeti arasında imzalanan Sözleşme 8.10.1965 tarihli RG’de yayımlanan 24.7.1965 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca Sözleşme ve eki Protokol’ün tasdik belgelerinin teatisini takibeden ikinci ayın birinci gününde yürürlüğe girmiş, 1985 yılında da Ek Sözleşme düzenlenmiştir.
1965 tarihli RG’de yayımlanan Sözleşmenin 1/12. maddesinde “Sigortalılık süreleri” F. … Cumhuriyeti bakımından, prim ödeme süreleri ile muadil süreleri, … bakımından, uygulanan mevzuata göre sigortalılık süresi olarak kabul edilen süreleri, ifade eder. Sözleşmenin 4. maddesinde “Bu sözleşmede aksine hüküm yoksa … belirtilen kimseler, Akit tarafların mevzuatına göre, hak ve vecibeleri bakımından, eşit sayılırlar; 31. maddesinde “Bir kimse …’de sigortaya tabi tutulmadan önce …’da bir rant sigortasına tabi tutulmuşsa, bu kimse için …’da rant sigortasına ilk girdiği tarih, …’de sigortaya ilk giriş tarihi sayılır.
1985 yılında yapılan Ek Sözleşmede de aynı nitelikteki hükümlere farklı maddelerde yer verilmiştir.
3201 sayılı Yurtdışı sürelerin borçlanılması Hakkındaki. Kanun 1985 tarihlidir. Daha önce yürürlükte bulunan 2147 sayılı Kanun ise 1978 tarihlidir. 1965 yılında yapılan ikili Sözleşme ile tanınan hakların kullanılabilmesi için anılan borçlanma Yasalarından yararlanmanın koşul olarak öngörülmüş olması düşünülemez.
Kaldı ki, 1985 tarihli Sözleşmenin 27 ve 29/3. maddeleri “sözleşme aylığı/kısmi aylık” ile ilgili olup, 29/4. maddede yer verilen “Bir kimsenin … sigortasına girişinden önce bir … Rant Sigortasına girmiş bulunması halinde, … Rant Sigortasına girişi, … sigortasına giriş olarak kabul edilir” hükmünün yorumlanmasında birlikte ele alınamaz.
Yapılacak değerlendirme, “sigortalılık başlangıcı için borçlanma yapılmış olması” koşuluna değil, olsa olsa “Hukuki yarar” dava şartına göre olabilir.
… Rant Sigortasına giriş tarihinin, … sigortasına giriş olarak kabul edilebilmesi için “borçlanmanın yapılmış olması gerektiği” gibi bir koşulun Sözleşmede önkoşul olarak ileri sürülmemiş olması karşısında, davacının “hukuki yararı”nın bulunması halinde isteminin kabulü gerekir.
Bu gerekçeye dayalı bulunan yerel mahkeme kararının isabetli olduğu düşüncesi ile sayın çoğunluğun 1 no’lu bendindeki bozma yönündeki görüşlerine katılmıyorum.