Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/8916 E. 2014/1448 K. 27.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8916
KARAR NO : 2014/1448
KARAR TARİHİ : 27.01.2014

Mahkemesi :Bursa 3. İş Mahkemesi
Tarihi :06.03.2013
No :2012/415-2013/94

Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, 08/03/2007 tarihinde ortağı olduğu C.. Ç.. T.. Metal ve Tekstil İhr. İth. San. Tic. Ltd. Şti’nden ayrıldığını, aynı tarihli noter sözleşmesi ile adına olan tüm payları devrettiğini, kurumca işveren şirketten alacağın tahsil edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle kendisine ödeme emri gönderilemeyeceğinden bahisle, eldeki davaya açmış; Mahkemece, davacıya 2007 yılındaki hisse devir tarihinden 5 yıl sonra ödeme emri gönderilemeyeceği kabul edilerek, ödeme emrinin iptaline karar verilmiş ise de; verilen kararın, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmıştır.
Öncelikle, davacının, adı geçen şirkette 10/11/2005 tarihinde başlayan ortaklığına dair hisselerini, 08/03/2007 tarihinde devir sözleşmesi ile noterlikte devrettiği belirgindir. Ancak, davacının sorumluluğuna dair yapılan araştırma ve inceleme yetersizdir.
Davanı Yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 80. maddesi hükmünün, 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren 3917 sayılı Kanunla değiştirilmesinden önceki dönemde; prim alacağı ve gecikme zamları yönünden Kurumun alacağı Borçlar Kanunu 125. maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. 506 sayılı Kanunun 80. maddesinde 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. 6183 sayılı Kanun m. 102 ve devamı maddeleri uyarınca zamanaşımı süresi 5 yıl olup, zamanaşımı süresinin başlangıcı, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yılbaşı olarak belirlenmiştir. 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanun ile bu konuda yeniden bir düzenleme yapılmış, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanunun 51. maddesi ile birlikte 102. maddesinin uygulanmayacağı hükme bağlanarak 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 10 yıllık zamanaşımı dönemine geri dönülmüştür.
Eldeki davada da, ödeme emrine konu borçların 2006/3-2007/3 ayları arasında olduğu dikkate alındığında zamanaşımının 10 yıl olduğu ve bu sürenin de davacıya 30/10/2012 tarihinde yapılan tebliğ ile kesildiği ve yeniden işlemeye başladığı belirgindir.
Diğer taraftan, davacının limited şirkette temsilci veya ortak olması halinde sorumluluğu hususundaki düzenlemeler irdelendiğinde; Amme alacakların tahsilinde kanuni temsilcinin sorumluluğuna ilişkin 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesindeki düzenlenme genel bir düzenleme olup, prim tarihinde alacaklarına ilişkin olarak 506 sayılı Kanunun 80. maddesi ile özel nitelikte yasal bir düzenleme getirilmiştir. Bu maddeye göre sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri Kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme karşısında, davacının şirketi temsil ve ilzama yetkili müdür konumda olup olmadığının şirketin tüm ticaret sicil kayıtları getirtilerek irdelenmesi, şirketi temsile yetkili olduğunun belirlenmesi halinde ise 506 sayılı Yasanın 80. madde gereğince sorumluluğunun bulunup bulunumadığı, var ise müteselsilen sorumlu olacağı hatırda tutularak, davalı Kurumun müteselsil borçlulardan herhangi birine gitmekte serbest olduğu unutulmamalıdır.
Davacının, şirketi temsil ve ilzama yetkisinin bulunmadığının anlaşılması halinde ise; davanın yasal dayanağı, 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 22.07.1998 gün ve 4369 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle değişik 35. maddesidir.
Limited şirket ortaklarının sorumluluğunu düzenleyen anılan maddede “Limited şirket ortakları şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar” hükmü öngörülmüştür.Bu kapsamda davacının ortağı olduğu şirket hakkında araştırma yapılarak işveren şirketten davalı Kurum alacağının tahsilinin mümkün olup olmadığı veya 6183 sayılı Yasanın 3. maddesi gereği şirketten tahsil edilip edilemeyeceği, şirket hakkında yapılan başka takip veya haciz işlemelerinin bulunup bulunmadığı araştırılmalı, var ise veya Kurum alacağının işveren şirketten tahsilinin mümkün olmadığı belirgin ise, ortak alan davacının sorumluluk dönemi belirlenmeli bu bakımından da davacının 08/03/2007 tarihli noterden devir olgusu dikkate alınarak davacının 08/03/2007 tarihine kadar hissesi oranında sorumlu olduğu tutar kurumdan sorulmak suretiyle belirlenmelidir.
Mahkemece, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde davacının öncelikle temsil ve ilzam yetkilisi olup olmadığının belirlenmesi, varlığı halinde 506 sayılı Yasanın 80. maddesi gereğince müteselsilen, yokluğu halinde ise 6183 sayılı Yasanın 35. maddesinin 1’inci fıkrası kapsamında sorumluluğunun hisse devir tarihi itibari ile belirlenmesi gerekirken, yazılı şekilde zamanaşımı süresi dolmadığı anlaşılan ödeme emrinin iptaline karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedendir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 27.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.