YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8626
KARAR NO : 2014/2018
KARAR TARİHİ : 10.02.2014
Mahkemesi :İzmir 2. İş Mahkemesi
Tarihi :20.02.2013
No :2011/812-2013/30
Davacı, ihya talebinde bulunduğu 1479 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığının prim borçlarını ödemede 6111 sayılı Kanun hükümlerinden faydalanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Bazı hükümleri dışında 25.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanunun Sigortalılık süreleri durdurulanların ihya prim borçları başlığını taşıyan 16. maddesi, “Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar ile tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan mülga 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre tescilleri yapıldığı halde prim borçları nedeniyle ilgili kanunları uyarınca sigortalılık süreleri durdurulmuş ve bu sigortalılık süreleri bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla ihya edilmemiş olanların kendileri veya hak sahipleri, bu sigortalılık sürelerinin ihyası amacıyla 5510 sayılı Kanunun geçici 17 nci maddesinin ikinci fıkrasına istinaden bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar yapacakları yazılı müracaatlarında, durdurulan bu sigortalılık süreleri için ödeyecekleri prim tutarının, sigortalılık süreleri durdurulmamış gibi değerlendirilerek bu Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasına göre hesaplanmasını talep edebilirler. Bu şekilde hesaplanan prim borç tutarının tamamı bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen beşinci ayın sonuna kadar ödendiği takdirde, bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Bu maddede belirtilen süre içinde hesaplanan borç tutarının tamamının ödenmemesi halinde ihya işlemi geçerli sayılmaz ve bu madde kapsamında ödenmiş olan tutarlar ilgilinin bu madde kapsamı haricinde başkaca prim borcunun bulunmaması kaydıyla faizsiz olarak iade edilir.” düzenlemesini içermekte olup, belirtilen borç tutarının son ödeme tarihi 31.07.2011 tarihi olarak tayin edilmiştir.
Bilindiği üzere idari/adli işlemlerde uyulması gereken sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını, işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi görevini hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle HUMK’un 159, 163. ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK.’nın 90, 94. maddelerinde belirtildiği üzere kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltılıp çoğaltılamaz. Buna karşın, hakimin belirlediği süreler ise kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından yöntemine uygun tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin kesin süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılmasının, o hakka veya delile dayanamama durumuna neden olduğu belirgindir.
Açıklanan yasal çerçeveye göre, dava konusu borcun en son ödenmesi gereken 31.07.2011 tarihi kesin olup, hakim tarafından uzatılmasının mümkün olmadığı ve 10.01.2013 tarihinde ödeme yapmasının 6111 sayılı Kanun kapsamında davacıya hak kazandırmayacağı gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Kabule göre, en son ödeme tarihi olan 31.07.2011 ile 10.01.2013 ödeme tarihi arasındaki sürede davaya konu borca gecikme zammı işletilmesi gerektiğinin gözetilmemiş olması, isabetsizdir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 10.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.