Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/827 E. 2013/19993 K. 04.11.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/827
KARAR NO : 2013/19993
KARAR TARİHİ : 04.11.2013

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Davacı, davalıların murisi olan…’ten kalan işyerinde 05.05.1970-01.01.2006 tarihleri arasında çalıştığını iddia ederek bu sürenin sigortalı çalışma olarak tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle, davanın kısmen kabulüne, davacının davalı …’ün varisi …’e ait 28241.09 sicil numaralı iş yerinde 17.08.1982 tarihinde işe başladığı ve sezonluk olarak 04.09.2004 tarihine kadar 2006 gün çalıştığı, 138 gününün Kuruma bildirildiği, 1868 gününün bildirilmediği, bildirilmeyen günlerde günün cari asgari ücreti üzerinden hizmet akdine istinaden çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum ve diğer davalılardan … avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Hizmet tespiti davalarında, Sosyal Sigortalar Kurumu yasal hasım konumunda olup, elde edilecek hükmün sigortalılık hakları yönünden uygulayıcısı konumundadır. Husumet konusu öncelikle halledilmesi gereken bir konu olup; Sosyal sigortalar Kurumu yanında, tespiti istenen sürede; işyerinde, işveren olarak bulunanların tümü kendi hak alanını da ilgilendirdiğinden zorunlu dava arkadaşıdır. Zira, davanın niteliği itibariyle alınacak ilam, sonuçta SSK tarafından infaza ve böylece sigortalının bu hakkının tesciliyle sigorta primlerinin işverenden tahsiline yol açacağından sigortalıyı çalıştıran gerçek veya tüzel kişilere karşı da açılması gerekir.
Eldeki davada, davacının hizmetlerinin geçtiğini iddia ettiği işyerinin 05.09.1974 tarihinden bu yana davalıların murisi … adına kayıtlı iken, vergi kayıtları incelendiğinde ise, 31.12.1988-04.09.2004 tarihleri arasında …’ün vergi kaydının bulunduğu, 04.09.2004-31.12.2010 tarihleri arasında ise davalı …’ün vergi faaliyetinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bıuna göre Mahkemece …’ün davalılardan başka mirasçısı olup olmadığı araştırılarak 04.09.2004 tarihinden öncesi dönemler bakımından husumetin …’ın tüm mirasçılarına karşı yöneltilmesi ve HMK’nın 124. Maddesi gereğince davaya dahil edilmesi gerekirken,yöneltilmemesi isabetsizdir. 04.09.2004 tarihi sonrası bakımından ise işyerinin kim tarafından işletildiği hususu araştırılarak, miras şirketi şeklinde
yönetilen bir işyeri ise tüm mirasçıların, değilse sadece …’ün işveren olarak kabul edilmesi gereklidir.
2-Davanın yasal dayanağı, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçiş hükümlerini içeren Geçici 7. maddesi gereğince 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir.
506 sayılı Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve feragat edilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi karşısında, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olduğu, bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğunun gözetilmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, mahkemece, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri de esas alınmak suretiyle kendiliğinden araştırma ilkesi benimsenmeli, sigortalılığın kabulü ve hüküm altına alınabilmesi için mutlak koşul niteliğindeki hizmet akdinin ve eylemli çalışmanın varlığı özel bir duyarlılık ve özenle ortaya konulmalıdır.
Diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Yukarıda sayılan belgelerin ve bu kapsamda işe giriş bildirgesinin süresi içerisinde kuruma verilmesinden önceki döneme ilişkin dönemler hak düşürücü süreye tabi olur ise de, sonraki süreler bakımından hak düşürücü süre söz konusu olmayacaktır.
Dava dosyasından,davacının talep ettiği süreler içerisinde, 01.10.1977 tarihli ve 13.09.1978 tarihli işe giriş bildirgelerinde işveren adının … olmadığı,16.10.1980 tarihli muris …’ün işyerindeki yoklama tutanağında işyerinde çalışan işçilerden davacının adının geçmediği, davacı adına muris …’ya ait işyerinden ilk işe giriş bildirgesinin 10.09.1987 tarihli olduğu ayrıca 1988 ve 1994 yıllarında da işe giriş belgelerinin mevcut olduğu anlaşılmıştır.Bu belgelere istinaden davacının ilk işe giriş bildirgesinin verildiği tarihten önceki süreler bakımından davanın açılış tarihi dikkate alınarak hak düşürücü süreyi kesen herhangi bir belge olup olmadığı Mahkemece araştırılmalıdır. Ayrıca Mahkemece davalı işyerinden kuruma verilen tüm bordrolar getirtilmeli, işyerinde çalışıp çalışmadığı kontrol edilebilir şekilde bulunan bordrolu tanıklar dinlenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Bu tür davalarda, davacının çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla; çalışmaları ile ilgili tüm belgeler
davalı kurumdan; puantaj kayıtları ve ücret tediye bordrolarının asılları işverenden getirtilmeli, iş bu belgelerden sigortalının imzasını içerenler yönünden imzanın aidiyeti davacı tarafından kabul edilenler ile inkar edilip de aidiyeti ehil bilirkişi incelemesiyle saptananlardan yine davacı tarafından hata-hile-ikrah durumu iddia ve ispat edilemeyenler bakımından, işbu yazılı belgelerin aksi eşdeğerde delillerle kanıtlanması için davacıya delilleri sorulmalı; dava konusu dönemde işyeri devri yada işverenler arasında organik bağ bulunup bulunmadığı araştırılmalı, davacı ile birlikte çalışan ve işverenlerin bordrolarında kayıtlı kişiler ile, aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, bunun dışında sigortalının kayıtlarda gözükmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu gereğince araştırılmalı, tespiti istenen dönemde davalı işyerinde Kurum müfettişlerince inceleme yapılıp yapılmadığı sorulmalı, inceleme yapılmışsa belgeler getirtilmeli, yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde, iş yerinin kapsamı, kapasitesi ve niteliği nazara alınmalı, eldeki davaya yönelik olarak, davacının çalışmalarının mevsimlik olup olmadığı, İlçe tarım müdürlüğü veya ziraat odasından incir ve zeytin sezonunun ne zaman başlayıp sona erdiği hususu sorulmalı, davalı işyerinde davacının çalışmalarını bilebilecek tanıklar dinlenilmeli, böylece bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalılar avukatlarının, bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, alınan temyiz harcının istek halinde davalılardan …’e iadesine, 04.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.