YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7992
KARAR NO : 2014/3868
KARAR TARİHİ : 27.02.2014
Mahkemesi :Ankara 16. İş Mahkemesi
Tarihi :21.02.2013
No :2011/438-2013/78
Davacı :H.. Ü.. adına Av. R.. K..
Davalı :Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı adına Av. O.. Ç..
Dava, 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur sigortalısı olmadığının tespiti ile prim borçlarının iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davalı Kurum tarafından 05.03.2005 – 17.11.2011 tarihleri arasında şirket ortaklığına bağlı olarak 1479 sayılı Kanun (5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi) kapsamında zorunlu sigortalı kabul edilen ve 15.02.2007 – 11.06.2007, 26.06.2007 – 31.12.2007 tarihleri arasında ve 11.01.2008 tarihinden itibaren 506 sayılı Kanun (5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi) kapsamında zorunlu sigortalılığı bulunan davacı; terditli olarak 31.10.2006 ya da 18.06.2009 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur sigortalısı olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davacının 15.02.2007 – 11.06.2007, 26.06.2007 – 31.12.2007 tarihleri arasında ve 12.03.2008 tarihinden itibaren Bağ-Kur sigortalısı olmadığının tespiti suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacının şirket ortaklığı ve buna bağlı vergi kaydının 12.03.2008 tarihinde sona erdiği anlaşıldığından, anılan tarihten sonra Bağ-Kur sigortalısı olmadığının tespitine ilişkin hüküm yerindedir. Ancak, çakışan 506 sayılı Kanun kapsamında SSK’lı süreleri yönünden ise kendi nam ve hesabına bağımsız çalışması ve buna karine yasal kayıtları bulunduğundan, davacının sigortalılık statüsü çakışan sigortalılık mevzuatı çerçevesine çözümlenmelidir.
Sosyal Güvenlik Hukukunda, bireylere olabildiğince sosyal sigorta hakkı tanıma, “yararlanmada ve yükümlülükte teklik ilkesi” egemendir. Buna göre, aynı tarihlerde farklı nitelikte sigortalılıklar kapsamında bulunulamaz. Çifte (çakışan) sigortalılık olarak adlandırılan bu statü kanun hükümleriyle engellenmiştir.
Sosyal Sigorta Sistemimize göre bir kimsenin 506 sayılı Kanun kapsamına girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması gerekir. Anılan Kanunun 3’üncü maddesinin (F) bendinde “Kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların” (K) bendinde “herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların sigortalı sayılmayacağı belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 sayılı Bağ Kur Kanununun 24’üncü maddesinin I ve II. fıkralarında da bir kimsenin Bağ Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında başkaca sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması koşulu getirilmiştir.
Davanın yasal dayanaklarından olan ve 01.10.2008 tarihinden itibaren yürürlüğe giren, 5510 sayılı Kanunun 53’üncü maddesi uyarınca; sigortalının aynı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerinden birden fazlasına aynı anda tabi olunmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında sigortalılık yoksa, ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılacaktır.
5510 sayılı Kanunun anılan 53’üncü maddesi, 6111 sayılı Kanunun 33’üncü maddesiyle değiştirilmiş; sigortalının 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statülerine aynı anda tabi olunmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle (c) bendi kapsamında, (a) ile (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde çalışması halinde ise (a) bendi kapsamında sigortalı sayılacağı düzenlemesi getirilmiş; ancak, değişikliğe ilişkin anılan 33’üncü madde de ayrıca söz konusu değişikliğin maddenin yürürlük tarihinden öncesi için uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır. 6111 sayılı Kanunun yürürlüğe dair 215/b maddesiyle; “…33… maddesi yayımı takip eden ayın birinci günü yürürlüğe gireceği düzenlenmiştir. 6111 sayılı Kanun 25.02.2011 tarihinde yayımlanmış olup; bu durumda anılan değişiklikler 01.03.2011 tarihinden itibaren uygulanabilecektir.
Bütün bu açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmede; davacının Bağ-Kur (5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi) kapsamında sigortalılığı 05.03.2005 tarihinden, SSK (5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi) kapsamında sigortalılığının ise 15.02.2007 tarihinden itibaren başladığı anlaşılmaktadır. Bu durumda; davacının 506 sayılı Kanun kapsamında çalışmaya başladığı 15.02.2007 tarihi itibariyle 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalılığı bulunduğundan 506 sayılı Kanunun 3/F maddesi uyarınca anılan Kanun kapsamında sigortalı kabul edilemez. 01.10.2008 tarihinden itibaren ise 5510 sayılı Kanunun 53’üncü maddesi gereğinde önce başlayan sigortalılık niteliğinde olan aynı Kanunun 4/1-b maddesi kapsamındaki sigortalılığa üstünlük tanınması gerekir. Ayrıca, anılan 53’üncü maddenin ve maddede 6111 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin davacının sigortalılıkları arasındaki çakışan sigortalılık sorununun 12.03.2008 tarihi itibariyle sona ermesi nedeniyle uygulanamayacağından; davacının kabule konu 15.02.2007 – 11.06.2007 ve 26.06.2007 – 31.12.2007 tarihleri arasında 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi kapsamında sigortalı olduğunun kabulüyle istemin 12.03.2008 tarihinden önceki dönem yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 27.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.