YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7179
KARAR NO : 2014/885
KARAR TARİHİ : 21.01.2014
Mahkemesi : İnegöl 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 27.02.2013
No : 2008/183-2013/110
Dava, rucüan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı ile davalılardan M.. Ş.. tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanunî gerektirici sebeplere göre sair temyiz itirazlarının reddine,
2-a)Dava; 25.03.2006 tarihli iş kazasında ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan ödemelerin davalılardan tahsili istemine ilişkin olup, 5510 sayılı Yasanın 21. maddesiyle yeniden getirilen “sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı” tazmin hükmünün, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğü öncesinde gerçekleşen iş kazalarından kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı gözetildiğinde davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 26. maddesidir. Anılan madde uyarınca davalının Kurumun rücu alacağından sorumluluğu ancak kusurunun varlığı halinde mümkündür.
506 sayılı Yasanın işveren ve vekilinin tanımının yapıldığı 4. Maddesinde; işverenin sigortalıyı çalıştıran kişi, işveren nam ve hesabına işin yönetimi görevini yapan kimselerin “İşveren vekili” olduğu, kanunda geçen işveren deyiminin işveren vekilini de kapsadığı, işveren vekilinin bu Kanunda belirtilen yükümlülüklerinden dolayı aynen işveren gibi sorumlu olduğu belirtilmiştir.
Somut olayla ilgili olarak Kurum müfettişi tarafından düzenlenen iş kazası soruşturma raporu ile ceza dosyası içeriğinden, davalı M.. Ş..’nın, işin bütününü, işveren nam ve hesabına yöneten kişi olduğu, 506 sayılı Yasanın 4. maddesi anlamında işveren vekili sıfatı bulunduğunun anlaşılması karşısında, hakkındaki davanın reddine karar verilmiş olması,
b)Kurumun 506 sayılı Yasanın 26. maddesinden doğan rücu hakkının, “halefiyete” değil, “kanundan doğan basit rücu hakkına” dayandığının kabul edilmesi ve bu kabul çerçevesinde, Kurumun rücu alacağının, ilk peşin değerin kusura tekabül eden miktarıyla sınırlı bulunması ve tazminat hesabının bu şekilde yapılması gerekmektedir.
Öte yandan, Kurumun, sigortalı veya hak sahiplerine bağladığı ilk peşin sermaye değerli gelirden fazlasını isteme hakkı bulunmadığı gibi; bağlanan gelirin kesildiği veya kesilmesi gereğinin, yargılama sürecinde ortaya çıktığı durumlarda, Kurumun ödemediği veya ödemeyecek olduğu gelir kesimini rücuan isteyemeyeceği yönünün de, tazmine yönelik davada gözetilmesi gereken genel ilkeler arasında bulunmaktadır.
Davaya konu somut olayda; gelir bağlama kararında hak sahiplerinden Ali’nin gelirinin 04.08.2012 tarihinde kesileceği belirtilmiş olması karşısında, Mahkemece; sigortalıya bağlanan gelirlerin kesilip kesilmediği, bağlanan gelirin fiili ödemeye dönüştürülüp dönüştürülmediği araştırılarak, fiili ödemenin mevcudiyeti halinde, fiili ödeme ile ilişkin olduğu gelirin ilk peşin sermaye değerinin karşılaştırılması sonucu, şayet ilk peşin sermaye değerli gelirin kusur karşılığı, fiili ödeme miktarının kusur karşılığından düşük ise o taktirde ilk peşin sermaye değerine itibar edilmesinin gerekmesine, aksine fiili ödeme miktarı ilk peşin değerden düşük ise o taktirde de fiili ödeme miktarının esas alınmasının gerekeceği gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı avukatı ile davalı M.. Ş..’nın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan M.. Ş..’ya iadesine, 21.01.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.