YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/6635
KARAR NO : 2014/4313
KARAR TARİHİ : 03.03.2014
Mahkemesi : Kayseri 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 18.02.2013
No : 2003/1011-2013/88
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın M. Spor Klubü, Ş. Spor Klubü, K. Spor Klubü yönlerinden kısmen kabulüne, diğer Klupler yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Somut davada, davacı, 14.07.1979-30.06.1981 döneminde M. 626 gün, 15.07.1982 – 10.10.1984 döneminde M. da 300 gün, 06.07.1981 – 02.11.1981 döneminde D. da 116 gün, 01.07.1982 – 15.07.1982 döneminde D. da 15 gün, 02.11.1981 – 20.06.1982 döneminde K. da 228 gün, 10.10.1983 – 30.06.1984 E. da 260 gün, 16.07.1984 – 12.08.1987 döneminde U. da 590 günlük çalışmalarının tespitini talep emiş ise de, Mahkemece, davacının, davalı M. sporda 15/07/1979-30/06/1981 dönemimde 625 gün, davalı K. Spor da 02/11/1981-20/06/1982 döneminde 228 gün, davalı Ş. sporda 16/07/1984-30/06/1986 döneminde 448 gün çalıştığının tespitine, D. spor ve E. spora karşı açılan davanın reddine şeklinde hüküm tesis edildiği belirgindir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 59. maddesi anlamında davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığı yoktur. Aynı Yasanın 166/4. maddesi anlamında bir bağlantıdan söz etmek de mümkün değildir. Her bir davalı aleyhine yürütülen iddialar arasında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 59. veya 166/4. maddesi anlamında bağlantı bulunmadığı halde, mahkemenin davayı tefrik etmeden yargılamayı iyi bir şekilde yürüterek sonuçlandırması imkânı yoktur. Böyle bir durum yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesine engel olduğu gibi isabetli bir karar verilememesi sonucuna yol açar. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06.10.2010 gün ve 10-429, 2010/ 449 sayılı v.b. kararlarında da vurgulandığı üzere, her davanın kendine özgü koşullar içereceği gözetilip, davadaki iddiaların, toplanan delillerin bireyselleştirilmesi zorunludur. Bağlantı bulunmaması sebebiyle tefrik edilmeksizin yapılan yargılama sonuca etkili önemli bir usul yanlışlığı olduğundan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesinde yer alan ve “Hakim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider sağlamakla yükümlüdür” şeklinde ifadesini bulan usul ekonomisi ilkesinin de böyle bir durumda uygulanma yeri yoktur.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 03.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.