Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/6239 E. 2014/1756 K. 30.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/6239
KARAR NO : 2014/1756
KARAR TARİHİ : 30.01.2014

Mahkemesi :Samsun 2. İş Mahkemesi
Tarihi :07.02.2013
No :2012/291-2013/52

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremez duruma giren sigortalıya bağlanan gelir, geçici iş göremezlik ödemeleri ve tedavi gideri nedeniyle uğranılan Kurum zararının 506 sayılı Yasa’nın 26. maddesi uyarınca tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı şirket vekili, sigortalının S.. Konteynır Sis San Tic Ltd Şti’nin işçisi olduğu ve işveren sıfatlarının bulunmadığını savunmuş olup, Mahkemece sigortalının açtığı tazminat dosyasındaki rapora göre hüküm kurulmuş ise de; Uyap ortamından yapılan sorgulamada Samsun 3. İş Mahkemesi’nin 20.12.2012 tarih ve 2011/91 esas ve 2012/837 karar sayılı kararı ile; davalı AŞ ile S.. Konteynır Sis San Tic Ltd Şti’nin arasında asıl işveren -taşeron ilişkisi olduğu kabul edilmiş ve bu karar 21. HD’nin 13.5.2013 tarih ve 2013/6560-9650 esas-karar sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.Bilindiği üzere,sigortalının işveren açtığı tazminat davasında alınan kusur raporu, kesinleşmesi halinde eldeki davada güçlü delil niteliğindedir.
506 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesi hükmüne göre, işveren; sigortalıyı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamına giren işlerde hizmet akdine dayalı olarak çalıştıran gerçek ya da tüzel kişilerdir. “Çalıştıran” olgusu, hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen “işvereni” ifade etmektedir. 506 sayılı Kanun’un “Üçüncü kişinin aracılığı” başlıklı 87’nci maddesi hükmünde ise; aracı, bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran üçüncü kişi olarak tanımlanmış, sigortalıların üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işverenin de sorumlu olacağı belirtilmiştir. Maddede “aracı” olarak nitelenen üçüncü kişi, gerek mevzuatta, gerekse öğreti ve yargı kararlarında; alt işveren, tali işveren asıl işveren, alt müteahhit, alt ısmarlanan gibi adlarla anılmaktadır. Aracı kavramı, her şeyden önce, asıl işvereninin varlığını, bir başka işverenin asıl işverene ait işin bir bölümünü yapmayı üstlenmesini ve asıl işverene ait iş yerinde veya iş yerinin bir bölümünde iş alanın kendi adına sigortalı çalıştırmasını gerektirir.Asıl işverenle aracı arasındaki ilişki taşıma, eser ve benzeri sözleşmelere dayanabilir ise de; hiçbir şekilde hizmet akdi unsurları bulunmamalıdır. Burada önemli olan yön, asıl işverene ait işin bir bölümünün aracı tarafından görülmesidir. Aracı kavramının belirleyici özelliği, asıl işverene ait işten bir bölüm iş alınması ve bu işte kendi adına sigortalı çalıştırılmasıdır.
Mahkemece, davalı şirket ile dava dışı limited şirket arasında asıl işveren- taşeron ilişkisi bulunup bulunmadığına ilişkin herhangi bir araştırma ve değerlendirme yapılmadığı gibi, bu husus dosya kapsamından da anlaşılamamaktadır. Bu nedenle; Kurum kayıtları ve taraflar arasındaki sözleşme ve belgeler araştırılarak iş kazasının meydana geldiği işin hangi işveren adına kayıtlı olduğu, 87’nci madde kapsamında asıl işveren-taşeron ilişkisi bulunup bulunmadığı ve bu bağlamda kusur durumlarını belirleyen rapor alınmalıdır.
Öte yandan, davalının, sigortalının, sürekli iş göremezlik oranına itirazı üzerinde durulmamıştır. Bu kapsamda 506 sayılı Yasa’nın 109. maddesinde öngörülen prosedür işletilerek, öncelikle SS Yüksek Sağlık Kurulu’ndan rapor alınmalı, itiraz halinde Adli Tıp İhtisas Dairesi’nden, çelişki oluşması halinde Adli Tıp Genel Kurulu’ndan rapor alınarak sürekli işgöremezlik oranında düşme olup olmadığı ve bağlanan gelirin ilk peşin değerini etkileyip etkilemeyeceği araştırılmalıdır.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme ile yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davalıya iadesine, 30.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.