Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/5965 E. 2013/21988 K. 20.11.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5965
KARAR NO : 2013/21988
KARAR TARİHİ : 20.11.2013

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Davacı, davalı işverenlere ait … isimli işyerinde 01.05.1999 tarihinden dava tarihi olan 02.11.2010 tarihine kadar bekçilik yapmak suretiyle sigortalı olarak çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava 5510 sayılı Kanunun geçici 7/1’inci maddesi uyarınca uygulama alanı bulan, mülga 506 sayılı Kanunun 79/10 hükmü uyarınca açılmış hizmet tespiti davasıdır. Bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu çerçevede hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların re’sen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.
506 sayılı Kanunun 4. maddesinde “sigortalıları çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler” işveren olarak tanımlanmıştır. ”Çalıştıran” olgusu, tespiti istenen sürelere ilişkin hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen “işvereni” ifade etmektedir. Sigortalının taraf olduğu hizmet akdinin hangi işverenler tarafından düzenlenmiş olduğu tespit edilip, hizmet tespitine yönelik davanın, anılan Yasanın 79/10. maddesine göre, sigortalıyı fiilen çalıştıran işverenlere yöneltmesi gerekir.
Husumet konusu kamu düzeni ile ilgili olup, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 116. (mülga HUMK 187.) maddesinde yer alan ilk itirazdan olmadığından davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Taraflarca ileri sürülmese dahi gerek mahkemece, gerekse Yargıtay’ca tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden göz önünde tutulur.
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 27. maddesine göre; “Ana gayrimenkul, Kat malikleri kurulunca yönetilir ve yönetim tarzı, kanunların emredici hükümleri saklı kalmak
suretiyle, bu kurul tarafından kararlaştırılır.” Aynı yasanın 34. maddesi ise, “Kat malikleri, ana gayrimenkulün yönetimini kendi aralarından veya dışarıdan seçecekleri bir kimseye veya üç kişilik bir kurula verebilirler; bu kimseye (yönetici) kurula da (yönetim kurulu) denir.” hükmünü amirdir. Sözü edilen Yasa’nın 35. maddesinde yöneticinin görevleri ayrı ayrı gösterilmiştir. Bu görevler ana gayrimenkulün yönetimi ile ilgili olup, yönetimin gerektiği ortak gider yetkisini içerir. Yönetici Yasadan aldığı temsil yetkisine dayanarak çeşitli sözleşmeler kurabilir. İşte bu sözleşmeden doğan uyuşmazlıklarda yönetici dava açabileceği gibi, yöneticiye karşı da dava açılabilir.
Eldeki dosyada, dava dilekçesinde işverenler olarak gösterilen davalılardan …’nun 12.12.1970 tarihinden itibaren 4/10 hisse payı ile, davalı …’nun 06.02.2008 tarihinden itibaren 3/10 hisse payı ile, davalı …’nun da yine 06.02.2008 tarihinden itibaren 3/10 hisse payı ile davacının çalışmalarının geçtiği Alemdar Han isimli binanın malikleri oldukları, ayrıca davalı Kurum kayıtlarında 1000067.34 sayılı dosyada işlem gören … Yöneticiliği ünvanlı işyerinin de 01.01.1993-31.08.2000 tarihleri arasında 506 sayılı Kanun kapsamında bulunduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece; gerçek işverenlerin belirlenmesi amacıyla, binada 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre kat malikleri yönetiminin kurulup kurulmadığı araştırılarak talep edilen çalışma dönemindeki gerçek işverenler belirlenmeli, işverenlerin sorumluluğu ve süresi ayrıştırılmalı, HMK. 124. maddesi dikkate alınmak suretiyle davacıya, varsa; kat malikleri kuruluna, yoksa; 06.02.2008 öncesindeki talep döneminde binanın malikleri oldukları tespit edilen diğer maliklere karşı husumet yöneltmesi için mehil verilmeli, husumet yöneltildiğinde, gösterecekleri bütün deliller toplandıktan sonra, yapılacak değerlendirme sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve sair hususlar incelenmeksizin hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde … haricindeki davalılara iadesine, 20.11.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.