YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5741
KARAR NO : 2014/2464
KARAR TARİHİ : 12.02.2014
Mahkemesi : Bursa 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 28.12.2012
No : 2011/474-2012/827
Dava, 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere ve Mahkemenin; davacının, tescili ve 1479 sayılı Kanunun 4956 sayılı Kanunla eklenen Geçici 18’inci maddesi kapsamında borçlanması bulunmaması nedeniyle, 12.10.1990 – 24.01.1997 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur sigortalılığının tespitine ilişkin isteminin reddi yönündeki hükmünün yerinde olmasına göre, davacı vekilinin, sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25’inci maddelerinde “…kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler…”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.
22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise, bu kez, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemede de; kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gelir vergisi mükellefi olanlar ile, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıt olanlar” sigortalı sayılmışlardır.
Öngörülen istisnaları dışında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının (b) bendine göre ise, hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan ticarî kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar ile gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı olanlar sigortalı sayılmışlardır.
Anılan Kanunun Geçici 8’inci maddesinde ise “Bu Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğü bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren … ” başlayacağı, “… bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentlerine göre sigortalı sayılanlardan bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren sigortalılıkları başlatılanların, bu Kanunun yürürlük tarihi ile 04.10.2000 tarihi arasında geçen vergi mükellefiyet süreleri bulunmak kaydıyla, sigortalının bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde talepte bulunması halinde, vergi mükellefiyet sürelerinin tamamı için 80 inci maddenin ikinci fıkrasının (a) bendine göre talep tarihindeki prime esas kazancının % 32’si üzerinden borçlanma tutarı hesaplanır ve sigortalıya tebliğ edilir. Sigortalının kendisine tebliğ edilen borçlanma tutarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 6 ay içinde ödemesi halinde, bu süreler sigortalılık süresi olarak …” değerlendirileceği hüküm altına alınmıştır.
Yukarıda açıklanan tüm bu Kanunlarla yapılan değişiklikler; önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların, sigortalılık niteliklerine son vermemekte, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra Bağ-Kur sigortalılık niteliğini kazananlar yönünden yeni düzenlemeler içermektedir. Tersinin kabulü, kazanılmış hakları ortadan kaldırmak olur ki, bu durumun kabulüne yasaca ve hukukça olanak olmadığı açıktır.
Ayrıca, anılan düzenleme ile 01.10.2008 tarihinden sonra 5510 sayılı Kanunun 4/1-b (1479 sayılı Kanun kapsamında Bağ-Kur) sigortalılık tescili olanlar, 04.10.2000 – 01.10.2008 tarihleri arasında vergi kayıtları olması halinde Geçici 8’inci maddede belirtilen sürelere ilişkin prim tutarlarını ödeyerek o döneme ilişkin sigortalı sayılabileceklerdir. Buradaki sigortalılık hak ve yükümlülüklerinin başlaması için öngörülen tarihlerden itibaren, borçlanma hakkı belirtilen süreler dahilinde kullanılmalıdır. Aksi takdirde sonradan sigortalılık tesciline imkan bulunmamaktadır. 01.10.2008 tarihinden önce anılan sigortalılık kapsamında tescili bulunanlar yönünden ise 5510 sayılı Kanunun Geçici 8’inci maddesinin uygulanması mümkün bulunmayıp, sigortalılık niteliklerinin 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25’inci maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerekecektir.
Davaya konu somut olayda; davacının, 01.10.2008 tarihi öncesinde herhangi bir tescili ve 5510 sayılı Kanunun Geçici 8’inci maddesi kapsamında borçlanma telebi bulunmamaktadır. Ne var ki; davacı, dava dilekçesine ekli Kurum yazısına istinaden 01.10.2008 tarihinden önce Kuruma tescil başvurusunda bulunduğunu iddia ettiğinden, Mahkemece, davacının, dava dilekçesi ekinde ibraz ettiği yazının bir sureti de gönderilmek suretiyle, davacının yazıda sözü edilen 12.05.2006 tarihli dilekçesi Kurum kayıtlarında araştırılmalı, söz konusu dilekçenin sigortalılık tescil talebini içerip içermediği belirlenmelidir. Buna göre, davacının, sigortalılık tesciline ilişkin iddia ettiği gibi bir başvurusunun bulunması halinde, hakkında Geçici 8’inci maddenin uygulanamayacağı nazara alınmalı; 01.10.2008 tarihinden öncesine yönelik vergi kaydının da bulunduğu 11.10.2005 – 30.11.2006 tarihleri arasındaki döneme yönelik davacı talebi değerlendirilerek, 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25’inci maddeleri kapsamında sigortalılık şartları ve bu bağlamda kendi nam ve hesabına çalışmasının varlığı araştırılıp varılacak sonuç uyarınca söz konusu dönem yönünden bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 12.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.