Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/5548 E. 2014/1499 K. 28.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5548
KARAR NO : 2014/1499
KARAR TARİHİ : 28.01.2014

Mahkemesi : Kavak Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Tarihi : 31.05.2012
No : 2010/233-2012/174

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Koç Allianz Sig. A.Ş. avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava; 23.12.2006 tarihli trafik kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan aylıkların peşin değerinin rücuan tahsili istemine ilişkin olup, her ne kadar 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 39. maddesinde; “Üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malül veya vazife malülü olan sigortalıya veya ölümü halinde hak sahiplerine, bu Kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için Kurum zarara sebep olan üçüncü kişilere rücu edilir” düzenlemesi getirilmiş ise de, söz konusu düzenlemenin anılan kanunda, yürürlüğü öncesinde gerçekleşen olaylardan kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Kanunun 63. maddesidir.
Anılan maddede “üçüncü bir kimsenin suç sayılır hareketi ile bu Kanunda sayılan yardımların yapılmasını gerektiren bir halin doğmasında, Kurum sigortalı veya hak sahiplerine gerekli bütün yardımları yapar.
Ancak, Kurum, yapılan bu yardımların ilk peşin değeri için üçüncü kişilere, istihdam edenlere, 3. ve diğer sorumlulara rücu eder. Bu kimselerin hak sahiplerine yaptıkları ödemeler dolayısıyla Kurumun zarara uğraması halinde, hak sahiplerine rücu hakkı saklıdır.” hükmü yer almaktadır.
1479 sayılı Kanunun 63. maddesi hükmüne göre “Sigorta Şirketleri” Bağ-Kur’un rücu hakkını haiz bulunduğu “diğer sorumlular” kapsamındadır.
Bağ-Kur’a anılan madde ile tanınan rücu hakkı Kanundan doğan bağımsız bir rücu hakkı vasfında olup, tazmin sorumlularının sigortalı ya da hak sahiplerine yapmış oldukları ödemelerin rücu alacağından düşülmemesi gerekmekte ise de; Sigorta Şirketlerinin 2918 sayılı Kanun kapsamında poliçeye dayalı akdi sorumluluğu nedeniyle poliçe limitini teşkil eden miktarın sigortalı ya da hak sahiplerine ödediğinin geçerli belgelerle kanıtlanması durumunda; Sigorta Şirketlerinin mükerrer ödeme ile karşı karşıya bırakılmaması bakımından ödediği miktar kadar sorumlu tutulmaması, yargılama giderleriyle vekalet ücretinden sorumluluğun da, poliçe limiti kapsamındaki ödeme yükümlülüğüyle orantılı olarak belirlenmesi gerekir.
Sigorta olayına karışan aracın sigortacısı sıfatıyla, zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesinde, sakatlık ve ölüm giderleri yönünden öngörülen kişi başına 57.500,00 TL’lik limit ile sorumlu olan davalı sigorta şirketi, ölen sigortalının hak sahiplerine zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi kapsamında, destekten yoksun kalma tazminatı olarak 12.03.2007 tarihinde 56.502,44 TL ödediğine ilişkin savunması gözetilerek, mükerrer ödemeye meydan verilmemesi açısından, ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa tarih ve miktarı yönünden dayanağı belgeler de getirtilerek yöntemince araştırıldıktan ve bakiye poliçe limiti ile sorumlu olduğu miktar belirlendikten sonra, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gereği gözetilmeksizin karar verilmiş olması,
2-2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98 ve 99 maddeleri ile Karayolları Trafik Garanti Fonu Yönetmeliği’nin 12,13 ve 14. maddelerinde yazılı şekilde bir başvurunun varlığına karşın gerekli ödemenin yapılmaması halinde, davalı sigorta şirketinin anılan düzenlemede öngörülen 8 iş günlük yasal sürenin sonunda temerrüde düşeceği, gerekli belgeler ibraz edilmeksizin başvurulması ya da hiç müracaatın bulunmaması halinde ise sigorta şirketinin temerrüdü söz konusu olmayacağından, faiz başlangıcının icra takibine girişilmişse takip tarihi, dava açılmışsa dava tarihi olarak kabul edilmesi gerekir.
Somut olayda; davacı Kurum tarafından sigorta şirketlerine başvuruda bulunulmadığı gözetildiğinde, faiz başlangıcının dava tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği dikkate alınmadan, yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Koç Allianz Sig. A.Ş. vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan Koç Allianz Sig. A.Ş.’ye iadesine, 28.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.