YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/4939
KARAR NO : 2014/1290
KARAR TARİHİ : 27.01.2014
Mahkemesi : Balıkesir 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 28.12.2012
No : 2010/314-2012/1118
Dava, 2004 yılına ilişkin noksan işçilik ve kayıt dışı çalıştırma nedeniyle resen tahakkuk işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
506 sayılı Yasanın 79. maddesi, “Bu Kanunun 83 üncü maddesinde belirtilen kurum ve kuruluşlar tarafından ihale yoluyla yaptırılan her türlü işler, gerçek veya tüzel kişilerce yapılan inşaatlardan dolayı yeterli işçilik bildirmiş olup olmadığı Kurumca araştırılır….” düzenlemesini içermekte olup; aynı Yasanın 83. maddesinde belirtilen kurum ve kuruluşlar ise, “Genel ve katma bütçeli kuruluşlar, il ve belediyeler veya sermayesinin en az yarısı genel ve katma bütçeli kuruluşlar ile il ve belediyelere ait olan teşekkül ve müesseseler, kamu iktisadi kuruluşları ve bunların müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri, kanunla ve kanunların verdiği yetkiye dayanarak kurulan kurum ve kuruluşlar, döner sermayeli kuruluşlar…” olarak belirtilmiştir.
Ancak, 506 sayılı Yasanın konuya ilişkin 130. maddesinde yer alan; “İşverenin Kuruma, emsaline, yapılan işin nitelik, kapsam ve kapasitesine göre işin yürütülmesi için gerekli olan sigortalı sayısının, çalışma süresinin veya prime esas kazanç tutarının altında bildirimde bulunduğunun Kurumca saptanması halinde, işin yürütülmesi için gerekli olan asgari işçilik miktarı, yapılan işin niteliği, bünyesinde kullanılan teknoloji, iş yerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalıştırılan işçi sayısı, ilgili meslek veya kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurları dikkate alarak sigorta müfettişi tarafından tespit edilir.” düzenlemesi; kayıt dışı çalışmadan kaynaklanan prim kaybının önüne geçilebilmesi yönünden, 506 sayılı Yasanın 79. maddesindeki yöntem ve asgari işçilik oranlarıyla bağlı kalınmaksızın, eksik işçilik bildiriminde bulunulup bulunulmadığının tespitine imkan vermektedir. 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın 85. maddesinin ilk fıkrası da anılan maddeye paralel düzenleme içermektedir.
5502 sayılı Yasa’nın 17/d bendine göre Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı işin yürütümü açısından gerekli olan asgarî işçilik tutarını tespit etmekle görevli olup bu görevini müfettişleri eliyle yerine getirmektedir. 506 sayılı Yasa’nın 130 ve 5502 sayılı Yasa’nın 17/d bendine göre Kurumun asgari işçilik incelemesinin türleri olan ihaleli işler ile özel bina inşaatları dışındaki işyerlerinde de genel denetim yetkisi kapsamında asgari işçilik incelemesi yapma yetkisi bulunmaktadır.
506 sayılı Yasa’nın 130. maddesine göre sigorta müfettişlerince görevleri sırasında saptanan Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemler yemin hariç her türlü delille ispatlanabilir. Bu maddenin uygulamasında teftiş, kontrol ve denetleme yetkisine sahip olanlar tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar muteberdir. Genel ilke bu olmakla birlikte, yasal karinenin aksi kanıtlanabileceği gibi Kurumun prim alacağının esasını teşkil eden müfettiş raporuna yönelik itirazlarda, müfettiş raporundaki saptamaların gerçeğe uygun olup olmadığının mahkemece araştırılması, özel ve teknik bilgiyi gerektiren asgari işçilik uygulamasına dair uyuşmazlıklarda HMK.’nın 266. maddesine göre bilirkişi incelemesi yapılması gerekir.
Öte yandan, 506 sayılı Yasa’nın 76. maddesi, fiilen veya iş yeri kayıtlarından tespit edilecek her türlü bilgiden ya da kamu kuruluşları tarafından düzenlenen belge veya alınan bilgilerden çalıştığı tespit edilen sigortalılara ait olup, bu Kanun uyarınca Kuruma verilmesi gereken belgelerin yapılan tebligata rağmen bir ay içinde verilmemesi veya noksan verilmesi halinde, bu belgeler Kurumca re’sen düzenlenir ve muhteviyatı sigorta primleri Kurumca tespit edilerek işverene tebliğ edilir. İşveren, tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ilgili Kurum ünitesine itiraz edebilir. İtiraz tahsilatı, durdurur. İtirazın reddi halinde, işveren kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde yetkili mahkemeye başvurabilir. Yetkili mahkemeye başvurulması prim borcunun tahsil ve takibini durdurmaz, düzenlemesini içermektedir.
Bu çerçevede, dava dilekçesine konu iddia ve istemler hakkında yöntemince bir araştırma yapılmadan Kurum müfettişi tarafından hazırlanan raporun ve bu rapora istinaden Kurumca yapılan prim ve gecikme zammı tahakkuku işlemlerinin yasal mevzuata uygun/aykırı ve hatalı olup/olmadığı yönünde sağlıklı bir tespit yapılamaz. 506 sayılı Yasa’nın 130. maddesinde belirtildiği üzere işin yürütülmesi için gerekli olan asgari işçilik miktarının belirlenmesi titiz bir araştırma ve inceleme gerektirdiği gibi Kurumun eksik işçiliğe ve kayıt dışı çalıştırmaya dayalı re’sen prim ve gecikme zammı tahakkuku işlemine karşı itiraz ve dava yolu öngörüldüğüne göre, mahkemenin önüne gelen uyuşmazlığı yeterli ve gerekli bir araştırma ile tereddüte yer bırakmayacak biçimde sağlıklı bir çözüme kavuşturması gerekir. Aksi hal, Kurumun yaptığı işlemlerin peşinen doğru veya yanlış olduğunun kabulü anlamına gelir ki, bu yorum Kurum işlemlerine karşı itiraz ve dava yolu imkanı veren Kunun’un özüne ve hukuk Devleti anlayışına ters düşer.
Asgari işçilik uygulamasına ve kayıt dışı çalıştırma tespitine dair uyuşmazlıkların sağlıklı çözümü için kayıt ve defterler üzerinde inceleme yapılması, faturaların doğruluğunun ve niteliğinin belirlenmesi, incelemeye konu işin (sektörün) özelliklerine göre işçilik miktarının ve asgari işçilik oranının tespiti gerekir. Bu hususların incelenmesi ise özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden; HMK.’nın 266. maddesine göre asgari işçiliği teknik usullerle saptamasını bilen bir hukukçu, serbest muhasebeci mali müşavir bilirkişi (veya yeminli mali müşavir) ve asgari işçilik incelemesine konu iş (sektör) konusunda bilgi sahibi (inşaat mühendisi, elektrik mühendisi, sektörde yönetici vb.) bir bilirkişi olmak üzere üç kişilik bilirkişi kurulundan açıklayıcı ve denetime elverişli rapor alınmalıdır.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olayda; Kurum müfettişinin, kayıt dışı çalıştırıldığını iddia ettiği kişilerin tam kimlikleri ve sigortalılık durumları araştırılarak belirlenmeli, müfettiş tespitine ilişkin mümkün olduğu ölçüde bu kişilerin beyanlarına başvurulduktan sonra, “şehirlerarası otobüs bileti satış ve şehiriçi servis” hizmeti verildiği anlaşılan davaya konu işyerinde asgari işçiliği teknik usullerle saptamasını bilen serbest muhasebeci mali müşavir (veya yeminli mali müşavir) ve asgari işçilik incelemesine konu iş (sektör) konusunda bilgi sahibi bir bilirkişi kurulundan; işyeri kayıt ve belgelerini inceleyerek ve müfettiş raporunu da irdeleyerek; işin genel niteliği, işte kullanılan teknik yöntemler, işin büyüklüğü, kapasitesi, mevsimsel doluluk oranları, işyeri koşulları, işyeri bünyesinde kullanılan teknoloji, benzer işletmelerde çalıştırılan işçi sayısı, kısaca işçilik bildirilmesi gereken işle ilgili tüm veriler birlikte gözetilerek, gerekirse kıyaslama yapılarak, gelir, müşteri sayısı, işletmenin sezonluk veya yıllık olup olmadığı gibi temel unsurları belirleyerek işyerinde kaç kişinin çalışması gerektiğine ve eksik işçilik miktarının belirlenmesine esas unsurlar saptanırken davacının imzasını içeren tutanakta yazan hususların davacıyı bağlayacağını da gözönünde tutan ve dava konusu dönemde Kuruma bildirilmesi gereken işçilik miktarına ve müfettişin belirlediği isimlere yönelik kayıtdışı çalıştırma olup olmadığına dair açıklayıcı ve denetime elverişli, somut verilere dayalı rapor alıp yapılacak değerlendirme sonucuna göre davacının prim ve gecikme zammı borcu bulunup bulunmadığı saptanarak karar verilmesi gerekir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın açıklanan nitelikte olmayan bilirkişi raporu dayanak alınmak suretiyle eksik araştırma ve hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 27.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.