Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/4824 E. 2014/903 K. 21.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/4824
KARAR NO : 2014/903
KARAR TARİHİ : 21.01.2014

Mahkemesi : Gebze 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 22.11.2012
No : 2010/217-2012/785

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar Generali Sigorta A.Ş. ve Allianz Sigorta A.Ş. avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu. Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasını isteyen davalı Generali Sigorta A.Ş. avukatınca, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi hükmü uyarınca, duruşma için gerekli tebligat giderlerini vermediği anlaşıldığından, duruşma isteğinin bu nedenle reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı kurum, 06.04.2005 tarihinde meydana gelen trafik iş kazası sonucu vefat eden sigortalının haksahibine bağlanan gelirden oluşan kurum zararının rücuan tazminini talep etmiş olup, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 26/2. maddesidir.
Anılan madde ile tanınan rücu hakkı Kanundan doğan bağımsız bir rücu hakkı vasfında olup, tazmin sorumlularının sigortalı ya da hak sahiplerine yapmış oldukları ödemelerin rücu alacağından düşülmemesi gerekmekte ise de; Sigorta Şirketlerinin 2918 sayılı Kanun kapsamında poliçeye dayalı akdi sorumluluğu nedeniyle poliçe limitini teşkil eden miktar, Kurumun rücu davasından önce sigortalı, ya da, hak sahiplerine ödediğinin geçerli belgelerle kanıtlanması durumunda; Sigorta Şirketlerinin mükerrer ödeme ile karşı karşıya bırakılmaması bakımından ödediği miktar kadar sorumlu tutulmaması gerekir.
Bununla birlikte, Borçlar Kanunu’nun 53. (6098 Sayılı TBK md 74.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlı olup, kusur oranlarıyla bağlı değildir. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, ceza mahkemesinde saptanacak maddi olayın yargısal bir kararla saptanmış olması gerçeğinin hukuk hakimini de bağlaması gerekir. Bu hal; Kamunun yargıya olan güveninin korunmasının bir gereği olduğu gibi, söz konusu Borçlar Kanununun 53. maddesinde öngörülen kuralın da doğal bir sonucudur. Nitekim bu husus, Yargıtay’ın yerleşmiş ve kökleşmiş görüşleri ile de kabul edilmiş bulunmaktadır.
Davada somutlaşan olayda; yargılama aşamasında Y..Ö.. varislerine, davalı Generali Sigorta A.Ş. tarafından 14.07.2005 tarihinde 21.043,63TL, davalı Allianz Sigorta A.Ş. tarafından ise 06.07.2005 tarihinde 17.336,97TL ödendiğinin savunulmasına rağmen, Mahkemece, ödeme iddiası ve ceza dosyası araştırılmaksızın, davalı sürücü Halil’e %70, davalı sürücü Yusuf’a %30 kusur veren rapora itibar edilerek karar verilmiş ise de, yapılan inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
O halde Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında yapılacak iş, somut olaya konu ceza dosyası araştırılıp, saptanan maddi olgular da gözetilerek, olayın oluşu tereddütsüz belirlenip, tüm delillerle birlikte değerlendirilerek varsa çelişkiler giderilmeli, davalı sigorta şirketlerinin ödeme iddiası yöntemince araştırılarak, dayanağı belgeler getirtilmeli, sigorta şirketlerinin sorumluluğunun poliçeye dayalı akdi bir sorumluluk olması nedeniyle, trafik kazasında zarar gören kişinin hak sahiplerine yaptığı ödeme ölçüsünde akdi sorumluluktan kurtulacağı ve hak sahiplerine yaptığı harici ödemelerin poliçe limitinden mahsup edildikten sonra kalanla sorumlu olacağı gözetilmelidir.
Kabule göre de, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98, 99 ve 108. maddeleri ile 03.05.1997 gün ve 22978 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Karayolları Trafik Garanti Fonu Yönetmeliğinin 12, 13 ve 14. maddelerinde yazılı şekilde sigorta şirketine başvurulduğu halde gerekli ödeme yapılmamışsa başvuru tarihinden itibaren 8 işgünü geçtikten sonra sigorta şirketinin temerrüde düştüğünün kabulü gerekir. Gerekli belgeler ibraz edilmemişse sigorta şirketinin temerrüdünden söz edilemez. Bu durumda faiz başlangıcının, şirkete karşı girişilen takip tarihi ya da takibe girişilmeden dava açılmışsa, dava tarihi olarak kabul edilmesi gerekirken, yazılı şekilde davalı sigorta şirketlerinin onay ve ödeme tarihlerinden itibaren faizden sorumlu olduğunun belirlenmesi, giderek yargılama giderlerinden sorumluluğun poliçe limitinin tazminata olan oranı dâhilinde olduğunun gözetilmemesi isabetsizdir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar Generali Sigorta A.Ş. ve Allianz Sigorta A.Ş. avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılara iadesine, 21.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.