Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/4823 E. 2014/1792 K. 30.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/4823
KARAR NO : 2014/1792
KARAR TARİHİ : 30.01.2014

Mahkemesi : Afşin 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 20.11.2012
No : 2010/839-2012/1559

Dava, iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin davalılardan rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı S.. B.. vekili ve davalılardan S.. İ.. Taah. Tic. Ltd. Şti vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava; meydana gelen iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin davalılardan rücuan tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Yasanın 9., 10., 26., 87. maddesidir.
1- 506 sayılı Kanunun 87.maddesi hükmünde tanımlandığı üzere taşeron; bir işte ya da bir işin bölüm veya eklentilerinde asıl işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran 3.kişidir.
Asıl işveren taşeron ilişkisinin varlığı için öncelikle işin başka bir işverenden alınmış olması, bir başka ifade ile asıl işverenin işverenlik sıfatına devredilen iş dolayısıyla sahip olması, asıl işyeri ya da işyerinden sayılan yerlerde kendi adına işçi çalıştırıyor olması gerekir.
İşin belirli bir bölümünde değil de tamamının bir bütün halinde ya da bölümlere ayrılarak başkalarına devredildiği, işten bu yolla tamamen el çekildiği, sigortalı çalıştırılmadığı için işveren sıfatının haiz olunmadığı durumda ise, bunları devralan kişiler alt işveren, devredenlerde asıl işveren olarak nitelendirilemeyecektir.
Aracı sıfatının kazanılmasında diğer koşullar ise, asıl işverenden istenilen işin, asıl iş yada işyeriyle ilgili işin bir bölümünde veya işyeri eklentilerinde alınmış olması ve bu işte işi alanın kendi işçilerinin çalıştırılması ve bu nedenle de işveren sıfatına sahip olunmasıdır.
Somut olayda; ölen sigortalının işverenin S.. İ.. Taah. Tic. Ltd. Şti olduğu ve adı geçen şirketin T.. B Termik Santrali Makina binası inşaatı bünyesindeki 3. ve 4. ünite harfiyat işlerini, dava dışı A..&T.. adi ortaklığından aldığı, dava dilekçesinde, termik santralin davalılar G..-T..-T.. adi ortaklığı yüklenimde olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır. Şu halde, mahkemece, adı geçen şirketler arasındaki sözleşmeler getirtilmeli, aralarında asıl işveren alt işveren ilişkisi irdelenerek tarafların sıfatları belirlenmeli, ceza dosyası da getirtilerek, tarafların sıfatı ve somut olgu belirlendikten sonra davalıların, sigortalının veya 3. kişilerin kusurunun bulunup bulunmadığı hususunda, oluşa ve kanuna uygun olarak, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda uzman bilirkişilerden yeniden kusur raporu aldırılmalıdır.
2- 506 sayılı Yasanın 92. maddesi, “Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan aylık ve gelirler birleşirse, sigortalıya veya hak sahibine bu aylık ve gelirlerden yüksek olanın tümü, eksik olanın da yarısı bağlanır. Bu aylık ve gelirler eşitse, iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından bağlanan gelirin tümü, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından bağlanan aylığın da yarısı verilir.” düzenlemesini içermektedir.
Kurumun, sigortalıya bağladığı ilk peşin sermaye değerli gelirden fazlasını isteme hakkı bulunmadığı gibi; bağlanan gelirin kesildiği veya kesilmesi gereğinin, yargılama sürecinde ortaya çıktığı durumlarda; Kurumun ödemediği veya ödemeyecek olduğu gelir kesimini rücuan isteyemeyeceği yönü de, tazmine yönelik davada gözetilmesi gereken genel ilkeler arasında bulunmaktadır.
Dava konusu edilen gelirlerin, 506 sayılı Yasanın 92. maddesi uyarınca indirildiğinin anlaşılması halinde; davalının tazminle sorumlu olduğu ilk peşin sermaye değerli gelir miktarının; gelirin başladığı tarih itibariyle 506 sayılı Yasanın 92. Maddesi uyarınca indirilmiş hali üzerinden hesaplanan ilk peşin sermaye değerli gelir miktarına, indirme tarihine kadar yapılan fark fiili ödeme miktarının da eklenmesi suretiyle belirlenmelidir.
Mahkemece; dava konusu edilen gelirlerin, 506 sayılı Kanunun 92. maddesi uyarınca yarıya indirilip indirilmediği araştırılarak, davalının tazminle sorumlu olduğu ilk peşin sermaye değerli gelir miktarının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gereği üzerinde durulmaksızın, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması da isabetsiz bulunmuştur.
Kabule göre de;
1- Davacı vekili, dava dilekçesinde, faiz başlangıcı olarak gelir bağlama onay tarihinden itibaren talep etmesine ve onay tarihi olan 30.06.2006 tarihinin dava dosyasındaki peşin sermaye değeri tablosundan anlaşılmasına rağmen, mahkemece, Dava dilekçesinin talep kısmında, faizin başlangıcının açıkça belirtilmediği gerekçesi ile faizin başlangıç tarihinin, dava tarihinden itibaren başlatılması;
2- 506 sayılı Yasanın 10. maddesinde, “Sigortalı çalıştırmaya başlandığının süresi içinde Kuruma bildirilmemesi halinde bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca tespit edildiği tarihten önce meydana gelen iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinde ilgililerin sigorta yardımları Kurumca sağlanır…
Ancak, yukarıdaki fıkralarda belirtilen sigorta olayları için Kurumca yapılan ve ilerde yapılması gerekli bulunan her türlü masrafların tutarı ile, gelir bağlanırsa bu gelirlerin 22’nci maddede sözü geçen tarifeye göre hesabedilecek sermaye değerleri tutarı, 26’ncı maddede yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın, işverene ayrıca ödettirilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
506 sayılı Kanunun 10. maddesine göre sorumluluk; kusursuzluk ilkesine dayanır. İş kazasında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe girişi süresinde Kuruma bildirilmemişse, Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarından 10.maddeye göre sorumlu tutulması gerekir.
İşverenin, 506 sayılı Yasanın 10. maddesine dayalı tazmin sorumluluğunun sınırlarının belirlenmesinde; işverenin kusursuz bulunduğu durumlarda, ortaya çıkan tazminat miktarından, Borçlar Kanunu’nun 43 ve 44. maddeleri uyarınca, % 50’den aşağı olmamak üzere indirim yapılarak, işverenin sorumlu olduğu tazminat tutarının belirlenmesi gerekmektedir.
İşverenin, 506 sayılı Kanunun 26. maddesi yanında 10. maddesi uyarınca da, sorumlu tutulması gerektiğinin tespiti halinde ise; işverenin, %100 kusurlu olduğu kabul edilerek, hesaplanacak tazminat miktarından, Borçlar Kanununun 43 ve 44. maddeleri uyarınca sigortalının kusurunun %50’sinden az olmamak üzere hakkaniyet indirimi yapılarak, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekir. Mahkemece bu husus dikkate alınmadan, ölen sigortalının ve dava dışı Akova &Tema adi ortaklığının kusuru dışlanarak karar verilmiş olması isabetsizdir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin eksik araştırma, inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı S.. İ..’a iadesine, 30.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.