Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/4634 E. 2013/22737 K. 29.11.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/4634
KARAR NO : 2013/22737
KARAR TARİHİ : 29.11.2013

Mahkemesi :Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi

Dava, itirazın iptali ile icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine hükmedilmiştir.
Hükmün, davacı SGK Başkanlığı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hakkında verilen boşanma kararı 19.03.2002 yılında kesinleşen davalıya, yaşamını yitiren sigortalı … üzerinden 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre hak sahibinin kızı sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının, boşandığı ve daha sonra 03/11/2009 tarihinde yeniden evlendiği eşiyle, evli olmadıkları dönemde de fiilen birlikte yaşadığının belirlenmesi gerekçesiyle davacı Kurumca gerçekleştirilen işlemle kesilerek, yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar yönünden icra takibi başlatıldığı ve takibe davalı-borçlu tarafından itiraz edilmesi üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlarda yer almamakla birlikte ilk kez 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Gelir ve aylık bağlanmayacak haller” başlığını taşıyan 56. maddesinin ikinci (son) fıkrasında düzenlenen davanın yasal dayanağı niteliğindeki norm 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş, fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96’ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiş olup, hükmün Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle yapılan başvurunun, Anayasa Mahkemesi’nin 15.12.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 28.04.2011 gün ve 2009/86 Esas – 2011/70 Karar sayılı kararı ile reddedildiği, dolayısıyla iptal edilmeyen fıkranın yürürlükte olduğu belirgindir.
Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa’nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle 10. ve 21. Hukuk Dairelerin Hukuk Genel Kurulunca benimsenen ilkeleri doğrultusunda yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan özellikle medula sistemindeki davalı ve boşandığı eşine ait adresler dikkate alınmalı, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise adına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, talep konusu dönemde boşanan eşlerin kayıtlı oldukları yerde görev yapmış/yapmakta olan, mahalle/köy muhtar ve azalarından kanaat edinmeye yetecek kadarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalıdır.
İnceleme konusu dava yönünden ise; her ne kadar Mahkeme’ce davalının babası vefat etmeden önce boşanmış olmasının ölüm aylığı almak için boşanmadığını da desteklediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, Nüfus Müdürlüğünce davalının ve …’in 2007 yılından beri bildirilen tek adresinin (… Bucağı … Mahallesi … Caddesi No: … …/…) bulunduğunun bildirildiği, Emniyet araştırmasıyla da 2007 yılından beri tarafların aynı adreste beraber yaşadıklarının tutanak altına alındığı, 24/11/2009 tarihli Kurum raporundaki muhtar …’nün bu yönde beyanda bulunduğu bu sebeple de davalıya yapılan ölüm aylıklarının iadesine ilişkin talebin yerinde olduğu, davanın kabulü gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 29.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.