Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/4489 E. 2013/20137 K. 05.11.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/4489
KARAR NO : 2013/20137
KARAR TARİHİ : 05.11.2013

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, 01.5.2000-27.01.2008 tarihleri arasında, 506 sayılı Kanun kapsamındaki zorunlu sigortalılık süreleri dışında, tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 7.maddesi delaletiyle mülga 2926 sayılı Kanunun 2,3,6,9 ve 10. maddeleridirdir.
2926 sayılı Kanunun 2.maddesinde, Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3.maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılacakları belirtilmiştir.
Anılan Kanunun 3.maddesinin (b) bendinde “Tarımsal faaliyette bulunanlar: kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanlar veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar” olarak tanımlanmış, 5.maddesinde, sigortalı olmanın zorunlu olduğu, sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, 6.maddesinde ise, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına tabi bir işte çalışanların, çalışmaya başladıkları tarihten bir gün önce, sigortalılıklarının sona ereceği hüküm altına alınmıştır. Ayrıca aynı Kanunun 9.maddesi Kuruma re’sen tescil yükümlülüğü yüklemiştir.
Anılan Kanunun 10.maddesine göre ise, kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin T. … Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir.
Tarım Bağ-Kur sigortalılığının yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Kanunda, bildirimsiz kalan sigortalılar için 506 sayılı Kanunun 79 ve 5510 sayılı Kanunun 86.maddesinde öngörülen “hizmet tespiti” davasına koşut bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Anılan düzenlemede, kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takiben başlayacağının hükme bağlanmış olması karşısında, kayıt ve tescil, yada tescil yerine geçen iradi prim ödemesi veya prim tevkifatı öncesine isabet eden tarımsal faaliyet ve buna dayalı “Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti” söz konusu olamayacaktır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 gün, 2011/10-230 Esas 2011/319 Karar sayılı, 29.02.2012 gün ve 2011/10-769 Esas 2012/107 karar sayılı ve 27.06.2012 gün 2012/10-292 Esas ve 2012/415 Karar kararlarında da açıkça belirtildiği üzere, davacının tarımsal faaliyetinin kesintisiz sürüp sürmediğinin tespiti için, Mahkemece; 1-Çekişmeli dönemde davacının nerede oturduğu; Nüfus Müdürlüğü, İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı ve Muhtarlık kayıtları esas alınarak belirlenmeli,
2-Dönem içinde Ziraat Bankası, Kooperatif veya Birlikler aracılığıyla “Tarımsal Amaçlı Kredi” kullanıp kullanmadığı araştırılmalı,
3-Dönem içinde ürün teslimatından dolayı prim kesintisi yapılıp yapılmadığı veya sigortalılık iradesini ortaya koyacak şekilde prim ödemesinin bulunup bulunmadığı araştırılmalı,
4-25.04.2006 gün 26149 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5488 sayılı Tarım Kanunun 19. maddesi uyarınca Çiftçi Kayıt Sistemine dahil edilerek doğrudan gelir desteği alıp almadığı ve bu bağlamda davacının hangi ürünleri ekerek bunları nerelere sattığı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun “Zirai kazanç, zirai faaliyet, zirai işletme, çiftçi ve mahsulün tarifi” başlıklı 52, ” Zirai kazançta vergileme” başlıklı 53, ve “Vergi Tevkifatı” başlıklı 94 vd. maddeleri ile 213 Vergi Usul Kanununun ” Vergi kesenlerin sorumluluğu” başlıklı 11. maddesi kapsamında zirai kazançlarından dolayı vergi ödeyip ödemedikleri araştırılmalıdır. Konu ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.12.2010 gün ve 2010/10-580-647 sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere ” Tevkifat yapma ve kurum hesaplarına aktarma yükümü, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 94/11.maddesinde öngörülen çiftçilerden satın alınan zirai mahsuller için yapılan ödemelerden gelir vergisine mahsuben tevkifat yapma yükümüne paralel olarak getirilmiştir. Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki gerçek ve tüzel kişiler, tarımsal faaliyette bulunan bu kişilerden satın aldıkları ürün bedellerinden tevkifat yapmakla yükümlüdürler.” Tevkifat suretiyle vergilendirilen çiftçiler yaptıkları satış ve hizmetleri dolayısıyla müstahsil makbuzu almak ve saklamak zorundadırlar.
5-Tarımsal faaliyeti kapsamında ilaç, gübre ve sulama parası ödeyip ödemediği, varsa bunların fatura ve belgelerinin nelerden ibaret olduğu, Ziraat Odası, Kooperatif veya Birliklere üyeliği varsa bu kuruluşlara düzenli bir şekilde aidat ödeyip ödemediği araştırılmalı, tarımsal faaliyete elverişli tapulu taşınmazının bulunup bulunmadığı, tarımsal faaliyetin taşınmaz kiralanması yoluyla gerçekleştirildiğinin savunulması halinde; taşınmazların, kimden hangi yıllar için kiralandığı, kiracının; kiralama yoluyla faaliyetini yürütmeye elverişli alet ve edavatının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, traktörünün bulunduğunun ileri sürülmesi halinde, traktörün hangi tarihte satın alınıp ilgilisi adına trafiğe tescil edildiğini gösteren fatura ve trafik tescil belgesinin celp edilmeli,
6-Hayvan yetiştiriciliği bulunduğunun ileri sürüldüğü hallerde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.06.2011 gün ve 2011/10-306-365 sayılı kararında da belirtildiği üzere 16.05.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununun 22.maddesi kapsamında hayvanlarına ilişkin menşe şehadetnamesinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek, büyük ve küçükbaş hayvanlarına ilişkin istatistik bilgileri ve bu hayvanlara ilişkin yapılması zorunlu bulunan periyodik aşılara ilişkin bilgiler İlçe Tarım Müdürlüklerinden sorulmalı, köy muhtarı ve ihtiyar heyeti üyeleri gibi tarımsal faaliyetin varlığını yakından bilebilecek durumdaki tanıklar dinlenilerek sigortalılık olgusunun varlığı hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.
Hukuk Genel Kurulunun, 14.3.2012 gün ve 2011/10-804,2012/152 sayılı ilamında da vurgulandığı üzere, 2926 sayılı Kanunun 2.maddesi kapsamında tarım Bağ-Kur sigortalılığının başlayabilmesi için diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında sigortalılığın bulunmaması gerekmektedir.
Davacının 2926 sayılı Kanunun,”Sigortalı Sayılmayanlar”başlıklı, 4. maddesinin “a” bendinde yer alan “Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşlarına prim veya emeklilik keseneği ödemekte olanlar…Sigortalı sayılmazlar.” şeklindeki hükmü de dikkate alındığında, 10.4.2000 – 23.5.2000 tarihleri arasında devam eden 506 sayılı Kanuna tabi sigortalılığı nedeniyle, başka bir sosyal güvenlik kuruluşu kapsamında sigortalılığı bulunması nedeniyle 2926 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olarak tescil edilmesi mümkün bulunmadığından davalı Kurumun 2926 sayılı Kanun uyarınca düzenlenen giriş bildirgesinin ve 2926 sayılı Kanuna tabi tarım Bağ-Kur sigortalılığının baştan itibaren (01.5.2000) iptal edilmesine yönelik işleminde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Öte yandan, uyuşmazlığın çözümünde davacının 506 sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalılık süreleri dışında boşta kalan dava konusu süreler yönünden 2926 sayılı Kanuna tabi tarım sigortalılığının hangi koşullarda yeniden başlayacağı hususu da açıklığa kavuşturulmalıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.02.2007 gün ve 2007/21-73 E., 2007/71 K. ile 03.10.2007 gün ve 2007/10-658 E., 2007/718 K. sayılı kararlarında da açıkça belirtildiği üzere; 2926 sayılı Kanun kapsamındaki zorunlu sigortalılığın
başlayabilmesi veya sigortalılığı devam eden kişinin 506, 1479 veya 5434 sayılı Kanunlar kapsamında zorunlu sigortalı veya iştirakçi olması ve bu statünün kabul edilebilirliği aşacak nitelikte uzun bir süre devam etmesi durumunda, tarımsal faaliyet aralıksız sürdürülse dahi tarım Bağ–Kur sigortalılığının yeniden başlayabilmesi için, tescil başvurusu veya prim ödeme ya da ürün teslimatına dayalı prim tevkifatı olgularının gerçekleşmesi zorunlu olup, bu takdirde sigortalılık, başvuru veya prim ödeme ya da kesinti tarihini izleyen ay başından itibaren geçerli olmak üzere yeniden başlatılabilecektir.
Belirtilmelidir ki, 2926 sayılı Yasa’nın 36.maddesi kapsamında Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi mümkündür. Bu bağlamda 2.madde kapsamına girenlerin belirtilen şekilde prim borçlarının ürün bedellerinden tevkifat suretiyle kesilerek Bağ-Kur’a ödenmesi halinde kayıt ve tescil için Kurum‘a başvuru olmasa dahi bahse konu biçimde prim ödenmesi suretiyle kayıt ve tescil konusundaki iradelerini ortaya koydukları tartışmasızdır.
Öte yandan, tevkifat dışındaki prim ödemeleri ise ancak sigortalı olarak hak ve mükellefiyetleri başlamış kişi için ve yapıldığı tarih ve sonrasına yönelik olarak tescil irade beyanı olarak kabul edilebilir, geçmişe yönelik prim ödemelerinin geçmişe yönelik olarak kayıt ve tescili gerektirici irade beyanı olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Diğer bir ifade ile hak ve mükellefiyeti başlamayan kişinin ödemeleri nedeniyle geçmişe dayalı olarak sigortalılığına geçerlilik tanınamaz.
Açıklanan nedenlerle, davacının Mahkemece 01.5.2000 tarihinden sonra, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde, talebe konu dönemde, 2926 sayılı Yasaya tabi sigortalılık iradesini ortaya koyacak herhangi bir başvurusu, prim ödemesi, prim tevkifatı bulunup bulunmadığı hususları ayrıntılı olarak araştırılarak, takip eden aybaşından başlatılacak tarım Bağ-Kur sigortalılığının sürekliliği hakkında da yine yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirme yapılmalı, sonucuna göre karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum avukatının bu yönlerini amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. 
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 05.11.2013 gününde oy birliğiyle karar verildi.