Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/4475 E. 2014/666 K. 20.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/4475
KARAR NO : 2014/666
KARAR TARİHİ : 20.01.2014

Mahkemesi :İzmir 10. İş Mahkemesi
Tarihi :19.12.2012
No :2012/250-2012/633

Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, hukuki nitelikçe; dava dışı A.H.S. Otomotiv Mot. Araçlar Tic. Ltd. Şti.nin süresinde ödenmeyen 2003-6. ay ile 2004/8. aylar arasındaki döneme ait prim ve gecikme zammının, işveren şirketin üst düzey yöneticisi olduğundan bahisle davacıdan tahsili için, 6183 sayılı Kanunun 58. maddesi kapsamında, 11.06.2012 tarihinde tebliğ edilen ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, prim borçlarının 10 yıllık zamanaşımına tabi olup, zamanaşımının gerçekleşmediği ve davacı şirket üst düzey yöneticisi olması sebebiyle müteselsilen sorumlu olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 7. maddesi uyarınca 506 sayılı Kanunun 80. maddesi olup, birlikte sorumluluk ilkesini getiren anılan madde hükmüne göre; sigorta primlerini (fer’ileri ile) haklı sebepleri olmaksızın yasal süresi içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen tüzel kişiliği haiz işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri; işbu prim borcundan dolayı Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmuşlardır. Bu çerçevede, davacının temsil ve ilzama yetkili olduğu şirketin prim borçlarından sorumlu tutulmasında bir isabetsizlik yoktur. Ancak, 506 sayılı Kanunun 80.maddesinde 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklik uyarınca, Kurumun süresi içerisinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gereği öngörülmüş; 3917 sayılı Kanunla yapılan bu değişiklik aynı Kanunun 8.maddesi hükmüne göre, 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe girmiş; daha sonra, 24.06.2004 tarih, 5198 sayılı Yasayla aynı maddede yapılan değişiklik sonucunda, Kurum alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Yasanın 102. maddesinin de uygulanma olanağı bulunmadığı düzenlemesi getirilmiş ve düzenleme 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu durumda, zamanaşımı süresi bakımından 3917 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 08.12.1993 tarihinden önceki dönemle, 5198 sayılı Yasanın yürürlüğü sonrasına ilişkin prim ve gecikme zamları yönünden, Sosyal Sigortalar Kurumu’nun alacak hakkı, Borçlar Kanunu’nun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Giderek, zamanaşımının başlangıç tarihi ise, yine, Borçlar Kanunu’nun 128. maddesi gereğince alacağın muaccel olduğu tarihtir. Zamanaşımının kesilmesi ve durdurulmasına ilişkin Borçlar Kanunu’nun 132. ve ardından gelen maddeleri de burada aynen geçerlidir. 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren, 3917 sayılı Kanunun getirdiği düzenlemenin geçerli olduğu tarihler arasındaki döneme ilişkin prim ve gecikme zammı alacakları yönünden ise, 6183 sayılı Kanunun zamanaşımına ilişkin 102. ve ardından gelen maddeleri geçerlidir. Bu yönde 102. madde hükmüne göre zamanaşımı süresi 5 yıl olup, zamanaşımı süresinin başlangıcı ise, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden yıl başıdır.
Mahkemece, dava konusu ödeme emrine konu primlerden; 3917 sayılı Kanunla getirilen düzenlemenin geçerli olduğu dönem içerisinde kalan miktarı belirlenerek ve bu dönem yönünden davacının zamanaşımı def’i yönünden irdeleme yapılarak, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 20.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.