Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/3278 E. 2013/21446 K. 18.11.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/3278
KARAR NO : 2013/21446
KARAR TARİHİ : 18.11.2013

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Davacı, davalıya ait işyerinde 20.03.2002-23.09.2002 ve 02.01.2005-09.09.2008 tarihleri arasında aralıksız çalışmalarının tespitini istemiştir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara,toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebepler göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Uyuşmazlık;davacının davalı işyerinde 2005-2008 yılları arasında fiili olarak çalışıp çalışmadığı konusundadır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları
Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Yukarıda sayılan belgelerin ve bu kapsamda işe giriş bildirgesinin süresi içerisinde kuruma verilmesinden önceki döneme ilişkin dönemler hak düşürücü süreye tabi olur ise de, sonraki süreler bakımından hak düşürücü süre söz konusu olmayacaktır.
Yukarıdaki açıklamalar gözetildiğinde, davaya konu somut olayda, Mahkemece,davacının 2002 yılı içindeki çalışmalarının hak düşürücü süreye uğradığı gerekçesiyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. 2005-2008 yılları için ise; davacının davalı işyerinde fiilen çalışıp çalışmadığı hususu mahkemece yeterince araştırılmadan salt davacıya ait 22.02.2007 ve 22.01.2008 tarihli davalı işverence düzenlenmiş işe giriş bildirgeleri bulunduğu ve aksi yazılı delillerle ispatlanabileceği sebebiyle red kararı verilmesi yerinde olmamıştır. Hizmet cetvelinde davacının; 27.02.2007-30.06.2007 tarihleri arasında ve 22.01.2008-30.05.2008 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığı belirgindir.Bu süreler dışında çalışıp çalışmadığı noktasında; Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme, hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Davacının çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla; öncelikle davacının çalıştığını iddia ettiği işyerleri, süresi ve yaptığı iş netleştirilmeli, anılan işyerleri ile davacının hizmet bildiriminin yapıldığı işyerinin dava konusu dönemin tamamında faal olup olmadığı vergi ve kurum kayıtları dahil, teftiş raporları da gözetilerek yöntemince araştırılmalı, gerekirse kolluk aracı kılınmalı, dava konusu dönemde farklı işyerinden Kuruma bildirilen çalışmalarının gerçekliği araştırılarak işyeri devri yada işverenler arasında organik bağ bulunup bulunmadığı tartışılmalı, dava konusu dönemde davacı ile birlikte çalışan ve işverenlerin bordrolarında kayıtlı kişiler ile, aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı; Kuruma bildirim yapılan dönemlerde aylık otuz günden az bildirilen çalışmaya ilişkin açıklayıcı bilgi ve belgelerin işverence prim bildirgelerine eklenip eklenmediği, eklenmemişse, Kurumun eksik bildirim nedeniyle resen tahakkuk işlemi gerçekleştirip gerçekleştirmediği araştırılmalı; bunun dışında sigortalının kayıtlarda gözükmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu gereğince araştırılmalı, tespiti istenen dönemde davalı işyerinde Kurum müfettişlerince inceleme yapılıp yapılmadığı sorulmalı, inceleme yapılmışsa belgeler eksiksiz getirtilmeli, yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde, işyerinin kapsamı, kapasitesi ve niteliği nazara alınmalı, tanıkların çalışmaları kurumdan sorulup hizmet döküm cetveli celp edilerek
beyanları denetlenmeli, böylece bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 18.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.