Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/2879 E. 2013/18766 K. 10.10.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/2879
KARAR NO : 2013/18766
KARAR TARİHİ : 10.10.2013

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davalı işveren tarafından 01.07.1983 günü çalışmaya başladığı yönünde hakkında düzenlenen işe giriş bildirgesi 26.07.1983 tarihinde davalı Kuruma verilen ve buna ilişkin bildirim ve prim ödemesi kısa vadeli sigorta kolundan çırak olarak yapılan davacının istemi 01.07.1983 – 01.08.1983 döneminde mobilya üretimi yapılan işyerinde hizmet akdine tabi olarak geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışma süresinin tespitine ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılamada davaya cevap veren davalı işverenin, davacının hem işi öğrenip hem çalışma yaptığı, diğer işçilere verilen işin kendisine de verildiği, yaşı nedeniyle kısa vadeli sigorta kolundan hakkında ödeme yapılmış olabileceği yönünde açıklamada bulunup davayı kabul ettiği, bilgi ve görgüsüne başvurulan tanığın ise aynı koşullarda çalışıp aynı işi yaptıkları davacının çırak değil işçi olarak hizmetinin geçtiğini belirttiği anlaşılmakta olup mahkemece iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle istem reddedilmiştir.
Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 3. maddesinin II numaralı bendinin (B) alt bendinde, özel kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında, çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile bu kanunun 35. maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiş, 60. maddesinin (G) fıkrasında, bu maddenin uygulanmasında; 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edileceği, ancak bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edileceği açıklandıktan sonra geçici 54. maddede ise 01.04.1981 tarihinden önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil edilmiş olanlar hakkında bu hükmün uygulanmayacağı öngörülmüştür. (G) bendindeki “malûllük,
yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanlar” ibarelerinin, sigortalılar yararına bir yorumla tabi olması gerekenleri de kapsadığı kabul edilmelidir. Diğer taraftan Kanunun 108. maddesinde, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcının, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı Kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarih olduğu bildirilmiştir.
506 sayılı Kanunun 79. maddesinin 10. fıkrasına dayalı hizmet süresinin saptanmasına yönelik davalarda sigortalı ile işveren arasındaki hukuki ilişkinin niteliği ve sigortalının çırak olup olmadığı belirlenirken çalışma ilişkisi irdelenmeli, çıraklık sözleşmesinde akdi ilişkinin üstün niteliğinin “çalışma” yerine “sigortalıya bir meslek ve sanatın öğretilmesi” olduğu hususu gözetilmeli, sigortalının işyerinde üretimle ilgili çalışmalara eylemli olarak katılması ve meslek ve sanat eğitiminin ikinci plânda tutulması, bir başka anlatımla sigortalının emeğiyle işyeri ve işverene katkıda bulunması durumlarında çıraklık ilişkisinin söz konusu olamayacağı benimsenmelidir.
Anılan yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, taraflar arasında çıraklık sözleşmesinin düzenlenmemiş olması, çalışmanın çıraklık niteliğinde olmadığı yönünde, davalı taraf konumunda yer alan işverenin cevap niteliğindeki açıklaması ile bilgi ve görgüsüne başvurulan tanığın anlatımları karşısında davacının dava konusu dönemde hizmet akdiyle uzun vadeli sigorta kollarına tabi çalıştırıldığı belirgin olduğu gibi diğer taraftan, 27.01.1966 tarihinde doğan ve 27.01.1984 günü 18 yaşını dolduran davacı hakkında yukarıda değinilen 60/G ve geçici 54. madde hükümleri dikkate alınarak karar verilmesi gerektiği de açıktır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu davanın reddi yönünde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği durumunda davacıya geri verilmesine, 10.10.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.