Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/2721 E. 2014/3779 K. 25.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/2721
KARAR NO : 2014/3779
KARAR TARİHİ : 25.02.2014

Mahkemesi : Bakırköy 14.İş Mahkemesi
Tarihi :18.12.2012
No :2011/116-2012/1269
Davacı : J.. Ç.. adına Av. İ.. G..
Davalı :S.. B.. adına Av.A..Y..

Davacı, 02.04.1974 – 31.01.1975 tarihleri arasında Y.. E.. H..de, 08.04.1975 – 19.09.1975 tarihleri arasında ise E..H..de sigortalı olarak çalışmaları olduğunu, S..S.. Hizmetleri ve İşletmeleri Ltd. Şti. hissedarı olarak Bağ-Kur kaydının yapıldığını, anılan şirketin tasfiye halinde olduğunu, davacının Bağ-Kur primlerini 16.03.2011 tarihinde toplu ödediğini, son 6 yılında ise SSK(5510 sayılı Yasanın 4/1-a.md) kapsamında sigortalı olarak çalıştığını 25.02.2011 tarihinde tahsis talebinde bulunmasına rağmen sigortalılığınının Bağ- Kur’lu olarak kabul edilmesi nedeniyle reddedildiğini, 506 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığına hak kazandığını ve yaşlılık aylığı tutarının tespitinde Bağ-Kur’a yatırdığı primlerin de dahil edilmesi gerektiğinin tespitini istemiştir.
Mahkemece, davacının Bağ-Kur sigortalılığı devam ederken SSK’lı çalışmasının mümkün olmadığı, Bağ-Kur sigortalılığının baskın iş olduğunun dosya kapsamından anlaşılması ve aksine davacının sigortalı çalışmasına istinaden kuvvetli delil elde edilemediği gerekçesiyle davanın 11.032006- 01.06.2010 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı bulunduğu ve bu nedenle emeklilik işlem talebinin kabul edilmediği dikkate alındığında sübut bulmayan davacı tarafın davasının reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
İnceleme konusu olayda; davacının dava dilekçesinden istemin SSK (5510 sayılı Yasanın 4/1-a md) kapsamındaki sigortalılığının geçerli olduğunun tespiti ile 2829 sayılı Yasa kapsamında hizmet birleştirmesi yapılarak 506 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine yönelik olup olmadığı ile davacının dosya kapsamındaki hizmet döküm cetvelinde bildirimleri bulunmayan dava dilekçesinde belirttiği Y.. E.. H..de ve E..H…deki çalışmalarına yönelik hizmet tespiti istemine yönelik olup olmadığı açık ve net anlaşılamamaktadır. Davacı tarafa talebininin açıklattırılmadığı görülmüştür.
Eldeki dava dosyasında; davacının 04.10.2000 – 01.06.2010 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasaya tabi zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı bulunduğu, davacının 11.03.2006 – 10.04.2006, 11.052006- 30.05.2007, 14.09.2007 – 20.07.2008 ve 01.07.2008 – 24.02.2011 tarihleri arasında 506 sayılı Yasaya tabi SSK’lı çalışmaları bulunduğu, Y..E.. H.. vakfının davacının 02.04.1974- 31.01.1975 tarihleri arasında hastanede pratisyen hekim olarak çalıştığını belirterek davacı adına düzenlenen 02.04.1975 işe giriş tarihli giriş bildirgesi ve 1974/2-3-4. dönemlerine ait bordrolar gönderdiği, davacının 02.04.1984 – 31.01.1975 tarihleri arasındaki çalışmaların dava dışı kişinin hizmet döküm cetvelinde bulunduğu, E..D..H.. Başhekimliği ise davacının 08.04.1975- 19.09.1975 tarihleri arasında hastanede görev yaptığı ve 19.09.1975 tarihinde müstafi sayıldığını bildirdiği, davacının E..D.. H..Başhekimliğinde 506 sayılı Yasa kapsamında, ya da 5434 sayılı Yasa Sandığı kapsamında

sigortalılığı bulunup bulunmadığının araştırılmadığı, Seçkin Sağlık Hizmetleri ve İşletmeleri Ltd. Şti.’nin tescil tarihine ilişkin açık bir bilgi bulunmadığı, 01.06.2010 tarihinde tasfiyeye gidildiği, tasfiye halinin, 03.06.2010 tarihinde tescil edildiği, 30.12.2011 tarihinde de anılan şirketin İstanbul Ticaret Sicil memurluğundan kaydının silinmesinin tescil edildiği; davacının, Bağ-Kur şahsi dosyasının eksiksiz olarak celbedilmediği, davacının 05.02.2011 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu, Kurumun ise davacının son yedi yıllık sürenin yarıdan fazlasının Bağ-Kur kapsamında sigortalılığının bulunmasından dolayı tahsis talebinin reddedildiği anlaşılmıştır.
01.10.2008 tarihi öncesi dönem yönünden sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılığın söz konusu olmaması nedeniyle, aynı döneme rastlayan gerçek ve fiili çalışmalardan hangisinin kişinin hayatında ekonomik olarak baskın çalışma niteliği taşıdığı hususunda, vergi ve maliye kayıtları getirtilmek, belirtilen dönemde beyan edilen gelirler saptanmak suretiyle bu çerçevede davacı; emek ve mesaisini ağırlıklı olarak hangi sigortalı çalışmaya tahsis ediyorsa, ekonomik yönden geçimini hangi çalışmadan sağlıyorsa o çalışmaya üstünlük tanınmalı, davalı Kuruma 506 sayılı Yasa kapsamında bildirilen hizmetlerin eylemli olup olmadığı araştırılmalı, davacının ekonomik yönden yaşamına etkin olan çalışmanın hangisi olduğu kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmelidir. 01.10.2008 tarihi ve sonrası dönem yönünden ise, 5510 sayılı Yasanın 53. maddesinin ilk fıkrasında, sigortalının, 4. maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılacağı öngörülmüştür.
2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Bağlı Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkındaki Kanun’un “Aylığı Bağlayacak Kurum” başlığını taşıyan 8. maddesinde “Birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden, ilgililere; son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan Kurumca, hizmet sürelerinin eşit olması halinde ise eşit hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu Kurumca, kendi mevzuatına göre aylık bağlanır ve ödenir. Ancak, malullük, ölüm, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununa göre yaş haddinden re’sen emekli olma, süresi Kanunla belirlenen vazifelere atanma veya seçilme ve bağlı oldukları kurumun Kanunla değiştirilmesi hallerinde ilgililere hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu Kurumca, kendi mevzuatına göre aylık bağlanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında; öncelikle, dava dilekçesi yöntemince açıklattırılarak, istem konusu net bir şekilde saptanmalı, buna göre araştırma yapılmalı ve tüm dosya kapsamından varılacak sonuca göre, tahsis koşulları değerlendirilerek hüküm kurulmalıdır.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda araştırma yaparak, elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 25.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.