Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/2645 E. 2014/861 K. 21.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/2645
KARAR NO : 2014/861
KARAR TARİHİ : 21.01.2014

Mahkemesi : Bingöl 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Tarihi : 06.11.2012
No : 2012/17-2012/387

Davacı Kurum, yersiz ödenen yaşlılık aylıklarının yasal faizi ile tahsilini, karşı davacı sigortalı ise yaşlılık aylığının iptaline ilişkin Kurum işleminin iptalini talep ve dava etmiştir.
Mahkeme, Kurum tarafından açılan davanın reddine, sigortalı tarafından açılan davanın ise konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına hükmetmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosya içeriğine göre, davalı Tahir oğlu 1946 doğumlu A.. K.. olup 1973/1,2,3 ve 4. dönemdeki 357 gün SSK hizmeti ile 720 gün askerlik borçlanması dikkate alınarak, SSK tarafından 01.05.2005 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlanıp 22.07.2011 tarihine kadar davaya konu edilen 44.336,69 TL ödeme yapıldığı, tahsise esas alınan 1973 yılındaki 357 günlük sürenin dava dışı Tahir oğlu 1948 doğumlu A.. K..’ya ait olduğunun ve 14.07.2011 tarihli tahsis talebine göre yukarıda süre de dahil edilerek 15.07.2011 tarihi itibariyle SSK tarafından adı geçene yaşlılık aylığı bağlandığının sabit ve tarafların kabulünde bulunduğu, Kurumca, 28.07.2011 tarihli yazı ile yersiz ödemelerin tespit edilip davalıya bağlanan aylığın baştan itibaren iptal edildiği, davalının 20.02.2012 tarihli ikinci tahsis talebine göre de toplam 3611 gün üzerinden 01.03.2002 tarihi itibariyle tekrar yaşlılık aylığı bağlandığı anlaşılmaktadır.
5510 sayılı Yasanın 96. maddesi, “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;
a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, üç aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan, itibaren
hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır…” hükmünü içermektedir.
5510 sayılı Yasanın 96. maddesi ile 506 sayılı Yasada yer almayan yeni bir düzenleme getirilmiş, sebepsiz zenginleşmenin kasıtlı kusurlu davranıştan veya Kurumun hatalı işleminden kaynaklanmasına bağlı olarak istirdadı mümkün ödeme miktarları belirlenmiştir. Kapsam belirlendikten sonra, ilgilinin Kurumdan alacağı yoksa geri alma işleminin genel hükümlere göre yapılacağı öngörülmüştür. 5510 sayılı Yasanın geçici maddelerinde ise, yersiz ödemelerin tahsili konusunda önceki hükümlerin uygulanması gereğini öngören herhangi bir kural yer almamaktadır.
Belirtilen nedenlerle; 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi hükmünün, Kurumun yersiz ödemeden kaynaklanan alacakları konusunda süren uyuşmazlıklara uygulanması gerekmektedir.
Somut olayda, Borçlar Kanununun 63. maddesinin uygulanması mümkün değildir. Mahkemece, sigortalıya ait tahsis ve sicil dosyası celbedilip dosya kapsamına ve varsa beyan ve taahhüt belgesi içeriğine göre, sigortalının iyi niyetli olup olmadığı belirlenip, yersiz ödemeleri iade yükümünün 5510 sayılı Yasanın 96. Maddesi hükmü uyarınca tespit edilip sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Diğer taraftan, Mahkemece, dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilebilmesi için, uyuşmazlık konusu çekişmenin ortadan kalkması, başka bir anlatımla; her iki tarafında davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmamış olması gerekir. Mahkemece, sigortalı tarafından açılan karşı davanın konusuz kalmadığı kabul edilerek ancak, gerekli harçlar alındıktan sonra yukarıda açıklanan ilke ve esaslar doğrultusunda değerlendirme yapılıp sonucuna göre asıl ve karşılık davaya konu talepler yönünden bir karar tesis edilmelidir.
O hâlde; davacı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 21.01.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.