Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/2612 E. 2013/21786 K. 19.11.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/2612
KARAR NO : 2013/21786
KARAR TARİHİ : 19.11.2013

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı ve davalılardan … ile … avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalı … avukatının tüm, davacı Kurum ve davalı … avukatlarının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, ıslahen 06.12.2003 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerden oluşan kurum zararının rücuan tahsili istemine ilişkin olup; Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 9.,10.,26. maddeleridir.
Borcu ortadan kaldırmamakla birlikte, yerine getirmekten kaçınma yetkisi veren zamanaşımı defi, ancak, bunu ileri süren taraf yönünden sonuç doğurmakta, bir başka anlatımla, mahkemece kendiliğinden gözetilemeyen zamanaşımı defi, yasal süresinde ileri sürüldüğü takdirde değerlendirmeye alınabilmektedir. 506 sayılı yasaya dayalı olarak işverenler aleyhine açılan rücuan tazminat davalarında; Borçlar Kanununun 332/I maddesinde belirtilen işçi-işveren arasındaki akde aykırılık eylemleri ve bu çevrede maddenin 2. fıkrası gereğince işverenin akde aykırı davranışları (işçi sağlığı ve iş güvenliğinin gerektirdiği önlemlerin alınmaması vs.) sonucu, 26/I. maddeyle vaki ilişkilendirme, bir bakıma akde aykırı hareketten doğan tazminat davaları hakkındaki hükümlere tabii olmakla; zamanaşımının, işverenler açısından Borçlar Kanununun 125. maddesine göre belirlenmesi gerektiği gözetildiğinde on yıldır.
Zararlandırıcı sigorta olayına neden olan 3. şahıslar yönünden ise; üçüncü kişi ile sigortalı arasında akdi bir ilişki söz konusu olmayıp 506 sayılı Kanununu 26/2 maddesi ile Borçlar Kanununa yollamada bulunulduğundan, Borçlar Kanunun 60. maddesinde öngörülen bir ve on yıllık haksız fiil zamanaşımı süresinin uygulaması gerekir.
Maddedeki zamanaşımı süresi, zararın ve eylemi gerçekleştirenin (failin) öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlamakta olup, Kurumca zararın öğrenilme tarihinin, gelirlerin tahsis onay, giderlerin sarf ve ödeme günü olduğu açıktır. Tazminat yükümlüsünün öğrenilme tarihine ilişkin olarak ise, Kurumun yetkili organının faili öğrendiği tarih esas
alınmalıdır. Bu kapsamda; ceza mahkemesince yargılanıp hakkında cezalandırma kararı verilen üçüncü kişi yönünden, Kurumun, ceza kararının kesinleştiği tarihte faili öğrendiği kabul edilmeli, cezalandırma kararının söz konusu olmadığı durumlarda ise yöntemince yapılacak araştırma sonunda tazminat yükümlüsünün kim olduğunun öğrenilme tarihi açıklıkla saptanmalıdır. Önemle belirtilmelidir ki, zamanaşımı süresinin, hem zararın, hem de tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarihten itibaren, bir başka anlatımla, ancak, her iki olgu gerçekleştikten sonra işlemeye başlayacağı dikkate alınmalıdır.
Eldeki davada ise; yukarıdaki düzenleme ve açıklamalar ışığı altında araştırma ve irdeleme yapılarak elde edilecek sonuca göre karar verilmesi gerekirken, 3. kişi olan davalı … tarafından dava dilekçesi ile talep edilen ve ıslahen artırılan isteme karşı yaptığı zamanaşımı def’i konusunda olumlu veya olumsuz karar verilmeksizin davanın esası hakkında hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Kabule göre de; teselsüle dayanan davalarda; Kurum, sigortalı ya da hak sahiplerine yaptığı sosyal sigorta yardımlarının tümünün tazminini, bütün sorumlulardan birlikte veya sorumluların her birinden ayrı ayrı ya da sadece birinden istemek hakkına sahip olup, tazmin sorumlularının her biri, vefatları halinde de mirasçıları, Kuruma karşı zararın tamamından müteselsilen, fakat birbirlerine karşı kendi ya da murislerinin kusurları oranında sorumlu olmaları karşısında yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili gerektiğinin gözetilmemesi, isabetsizdir.
O halde, davacı Kurum ve davalı … avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, kararı temyiz etmeyen davalılar … ve … yönünden davacı kurum lehine oluşan usuli kazanılmış hak durumu da gözetilerek karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davalılardan …’e iadesine, 19.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.