Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/25113 E. 2014/3427 K. 20.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/25113
KARAR NO : 2014/3427
KARAR TARİHİ : 20.02.2014

Mahkemesi :İstanbul Anadolu 7. İş Mahkemesi
Tarihi :22.10.2013
No :2013/379-2013/647
Davacı :S.. E.. adına Av. T.. Ö..
Davalılar :1-Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı adına Av. F.. O..
2-K.. V.. adına Av. E.. S..
3-P…. Turz. Tic. A.Ş. adına Av. S. O…. K….
4-P… G… Mad. K… İşlet Nak. ve Tic. Ltd. Şti.

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyarak ilâmında belirtildiği şekilde davanın SGK Başkanlığı ve P…. G….Mad. K…. İş. Nak. ve Tic Ltd.Şti açısından kabulüne diğer davalılar yönünden reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalılardan SGK Başkanlığı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine davalı Kurum açısından temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemenin, ilk kararında, kısa kararın yetersiz olması nedeni ile bozulması sonucu aynı kararın açıklanarak dairemize gönderildiği anlaşılmakla yapılan incelemede, davacı, 18.03.1996-29.08.2006 tarihleri arasında davalı işverenler nezdinde kuruma bildirilmeyen hizmetlerinin tespitini istemiş, mahkemece, davacının davalı P… G.. Mad. K… İş. Nak. ve Tic Ltd. Şti nezdinde 18.03.1996-12.05.2004 tarihleri arasında kuruma yapılan bildirimler dışındaki sürelerde de çalıştığına karar verilmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur.Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde, re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
506 sayılı Kanunun ”Üçüncü kişinin aracılığı” başlıklı 87 nci maddesi hükmünde, aracı, bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran üçüncü kişi olarak tanımlanmış, sigortalıların üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işverenin de sorumlu olacağı belirtilmiştir. Maddede “aracı” olarak nitelenen üçüncü kişi, gerek mevzuatta, gerekse öğreti ve yargı kararlarında; alt işveren, tali işveren, taşeron, alt müteahhit, alt ısmarlanan gibi adlarla anılmaktadır. Aracı kavramı, her şeyden önce, asıl işverenin varlığını, bir başka işverenin asıl işverene ait işin bir bölümünü yapmayı üstlenmesini ve asıl işverene ait iş yerinde veya iş yerinin bir bölümünde iş alanın kendi adına sigortalı çalıştırmasını gerektirir. Asıl işverenle aracı arasındaki ilişki taşıma, eser ve benzeri sözleşmelere dayanabilir ise de, hiç bir şekilde hizmet akdi unsurları bulunmamalıdır. Burada önemli olan yön, asıl işverene ait işin bir bölümünün aracı tarafından görülmesidir. Aracı kavramının belirleyici özelliği, asıl işverene ait işten bir bölüm iş alınması ve bu işte kendi adına sigortalı çalıştırılmasıdır.
506 sayılı Kanunun 4. maddesinde ise, “sigortalıları çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler” işveren olarak tanımlanmıştır. ”Çalıştıran” olgusu, tespiti istenen sürelere ilişkin hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen “işvereni” ifade etmektedir. Sigortalının taraf olduğu hizmet akdinin alt işverenler tarafından düzenlenmiş olması durumunda, hizmet tespitine yönelik davanın, anılan Yasanın 79/10. maddesine göre, sigortalıyı fiilen çalıştıran işverenlere yöneltmesi gerekir.
506 sayılı Kanunun 87. maddesi ile, asıl işveren-alt işveren arasındaki ekonomik ve malî yönden sorumluluk hukukunun sınırlarını belirlediği, maddede geçen “bu Kanunun işverene yüklediği ödevler” tanımlamasının asıl işverene, alt işverenin taraf olduğu hizmet sözleşmeleri nedeniyle açılacak hizmet tespiti davalarında “pasif husumet ehliyetini” amaçlamadığı anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında; Mahkemece, yapılması gereken, hizmet akdinin kiminle kurulduğunun tespiti açısından davalılar aralarındaki ilişkinin niteliği (asıl işveren-alt işveren) konusunda araştırma yapılarak, gerçek işveren tespit edilmeli, böylece, bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip, takdir edilerek, varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
O hâlde, davacı ve davalılardan SGK Başkanlığı vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 20.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.