Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/24406 E. 2014/20419 K. 23.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/24406
KARAR NO : 2014/20419
KARAR TARİHİ : 23.10.2014

Mahkemesi : İstanbul 8. İş Mahkemesi
Tarihi : 10.05.2013
No : 2010/224-2013/411

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, iş kazası sonucu vefat eden sigortalının ak sahiplerine bağlanan gelir nedeniyle uğranılan Kurum zararının 506 sayılı Yasanın 26 maddesi uyarınca davalıdan tahsili istemine ilişkin olup; mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamına göre; davalıya ait nakliye işyerinde şoför olarak çalışan sigortalı, ihbar olunan İstanbul Ç.. S.. AŞ’e ait fabrikanın bahçesinde, forkliftten kamyon kasasına çuval yüklerken, kasadan zemine düşerek vefat etmiş olup; Mahkemece, davalı işveren şirketin % 80, sigortalının % 20 kusurlu olduğu kabul edilmiştir.
506 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesi hükmüne göre, işveren; sigortalıyı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamına giren işlerde hizmet akdine dayalı olarak çalıştıran gerçek ya da tüzel kişilerdir. “Çalıştıran” olgusu, hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen “işvereni” ifade etmektedir. 506 sayılı Kanun’un “Üçüncü kişinin aracılığı” başlıklı 87’nci maddesi hükmünde ise; aracı, bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran üçüncü kişi olarak tanımlanmış, sigortalıların üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işverenin de sorumlu olacağı belirtilmiştir. Maddede “aracı” olarak nitelenen üçüncü kişi, gerek mevzuatta, gerekse öğreti ve yargı kararlarında; alt işveren, tali işveren asıl işveren, alt müteahhit, alt ısmarlanan gibi adlarla anılmaktadır. Aracı kavramı, her şeyden önce, asıl işvereninin varlığını, bir başka işverenin asıl işverene ait işin bir bölümünü yapmayı üstlenmesini ve asıl işverene ait iş yerinde veya iş yerinin bir bölümünde iş alanın kendi adına sigortalı çalıştırmasını gerektirir.Asıl işverenle aracı arasındaki ilişki taşıma, eser ve benzeri sözleşmelere dayanabilir ise de; hiçbir şekilde hizmet akdi unsurları bulunmamalıdır. Burada önemli olan yön, asıl işverene ait işin bir bölümünün aracı tarafından görülmesidir. Aracı kavramının belirleyici özelliği, asıl işverene ait işten bir bölüm iş alınması ve bu işte kendi adına sigortalı çalıştırılmasıdır.
Davalı işverenin, işin nakliyesinin kendilerine ait olup, yükleme ve boşaltma işlerinin İstanbul Ç.. S.. AŞ’e ait olduğuna ilişkin itirazları üzerinde de durularak, Kurum kayıtları ve taraflar arasındaki sözleşme ve belgeler araştırılmalı, konusunda ve işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında uzman bilirkişilerden 506 sayılı Yasa’nın 87’nci madde kapsamında asıl işveren-taşeron ilişkisi bulunup bulunmadığı ve bu bağlamda (özellikle asıl işveren-taşeron ilişkisi yoksa İstanbul Ç.. S.. AŞ’nin 3. kişi sıfatıyla kusurunun bulunup bulunmadığını irdeleyen rapor alınmalıdır.
Öte yandan, hak sahipleri Selma ve Beyza D..’na aynı zamanda ölüm aylığı bağlanması nedeniyle, ölüm gelirlerinin 1.11.2005 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasa’nın 92. maddesi uyarınca yarıya indirildiği anlaşılmaktadır.Dava konusu edilen gelirlerin, 506 sayılı Yasanın 92. maddesi uyarınca indirildiğinin anlaşılması halinde; davalının tazminle sorumlu olduğu ilk peşin sermaye değerli gelir miktarının; gelirin başladığı tarih olan 7.5.2005 itibariyle 506 sayılı Yasanın 92. maddesi uyarınca indirilmiş hali üzerinden hesaplanan ilk peşin sermaye değerli gelir miktarına, indirme tarihine kadar yapılan fark fiili ödeme miktarının da eklenmesi suretiyle belirlenmesi gerekirken, fiili ödeme tutarının ilave edilmesi isabetsiz bulunmuştur.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme ile yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 23.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.