Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/24282 E. 2014/10386 K. 09.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/24282
KARAR NO : 2014/10386
KARAR TARİHİ : 09.05.2014

Mahkemesi :Konya 4. İş Mahkemesi
Tarihi :10.10.2013
No :2013/290-2013/326

Türk vatandaşlığından izinle çıkmış olan davacı, Türk vatandaşı olduğu dönemde Avusturya’da 25.07.1990 tarihinden itibaren gerçekleşen çalışma sürelerinden yaşlılık aylığına yetecek kısmını 5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesi kapsamında değerlendirilmek üzere 3201 sayılı Yasaya göre borçlanabileceğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtilen gerekçe ile isteği hüküm altına almıştır.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Nüfus kaydından “Şükri” olduğu anlaşılan davacı adının karar başlığında “Şükrü” olarak yazılması, usule aykırıdır.
3- Hükmün, 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanacağı sürelerin 5510 sayılı Kanunun 4/I-a maddesi kapsamında değerlendirilmesine ilişkin kısmı yönünden;
Davacının, Türk vatandaşı olduğu dönem içinde kalan süreyi 3201 sayılı Yasaya göre borçlanmaya yönelik 21.05.2013 tarihli başvurusu, başvuru tarihinde Türk vatandaşı olmadığı gerekçesi ile Kurum tarafından reddedilmiştir. Yurtiçinde 5510 sayılı Yasanın 4. maddesinin birinci fıkrasının “b” ve “c” bentlerine göre tescili veya çalışması bulunmayan davacı için, 506 sayılı Yasa kapsamında 01.06.1979 tarihli işe giriş bildirgesi düzenlenmiş ise de, bu çalışma nedeniyle
Kurum’a bildirilmiş bir sürenin bulunup-bulunmadığı araştırılmamıştır. Davacı tarafından, borçlanmanın 5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesi kapsamında sayılması gerektiğinin tespitinin de istenilmiş olduğu gözetildiğinde, taraflar arasında 01.06.1979 tarihli işe giriş bildirge nedeniyle sigortalılık konusunda da uyuşmazlık olduğu kanaati oluşmuştur.
3201 sayılı Yasaya göre borçlanma başvuru tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 17.04.2008 tarihli 5754 sayılı Kanunun 79. maddesiyle değişik 3201 sayılı Kanunun 3. maddesi, “Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilenler ile, yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa, Sosyal Güvenlik Kurumuna, Türkiye’de çalışması varsa, en son tabi olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar.” hükmünü içerirken;
Yine, aynı Yasayla 3201 sayılı Yasanın 5.maddesine 4. fıkra hükmü olarak eklenen ek fıkra ile de; “Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa, borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa, aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” hükmü getirilmiştir.
Anılan 5754 sayılı Yasa ile 3201 sayılı Yasada yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemelere birlikte bakıldığında; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, eski 3. maddede öngörülen değişik hallerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece Türkiye’de sigortalılıkları varsa, borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa, aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği öngörülmüştür. Yasanın bu açık hükmü karşısında, artık borçlanılan sürelerin mülga diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında bir sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi imkanı ortadan kalkmıştır. Yani, Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması bulunmayan kişilerin, 3201 sayılı Yasaya dayalı borçlanma sürelerinin 5510 sayılı Yasanın 4/I-b kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi yasal bir zorunluluk haline gelmiştir.
Öte yandan, Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden, uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada, yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği haiz bulunmaktadır.
Türk Avusturya Sosyal Güvenlik Sözleşmesinde, Türk sigortasına girişten önce, Avusturya r..sigortasına girilmiş bulunması halinde, Avusturya R.. Sigortasına giriş tarihinin, Türk Sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceği yönünde açık hüküm bulunurken; söz konusu Uluslararası sözleşmede, yurtdışında geçirilen çalışma sürelerinin, akit ülke mevzuatına göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilmesi aşamasında, hangi sigortalılık niteliğine göre borçlanılabileceği konusunda açık ve özel bir düzenleme yer almamaktadır.
Mahkemece, Türkiye’deki işveren tarafından davacı için düzenlenip Kurum’a verildiği anlaşılan 01.06.1979 tarihli işe giriş bildirgesine dayalı olarak bildirilmiş bir çalışmanın varlığı araştırılmalı; anılan işe giriş bildirgesine dayalı ödenmiş primin bulunmaması durumunda, çalışmanın fiili ve gerçek olup-olmadığı üzerinde durulup, sonrasında 3201 sayılı Yasa gereği borçlanılacak sürenin 5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin “a” veya “b” bentlerinden hangisine tabi sayılacağı kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip, sonucuna göre karar verilmelidir.
4- Davacının 01.06.1979 tarihli işe giriş bildirgesine dayalı olarak Türkiye’de, Mülga 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı çalışmasının bulunduğunun anlaşılması durumunda, 3201 sayılı Yasaya göre borçlanılacak süre 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında sayılacak ve Avusturya’daki çalışmadan önce gerçekleştiğinden 01.06.1979 tarihi sigorta başlangıcı olarak esas alınacaktır.
Ancak, anılan işe giriş bildirgesine dayalı prim ödenmediğinin ve yapılacak araştırma ile Türkiye’deki çalışmanın fiili ve gerçek olmadığının anlaşılması durumunda; dava dilekçesinde, yurtdışında gerçekleşen çalışmalardan yaşlılık aylığına yetecek kısmın borçlanabileceğinin tespitinin de istenilmiş olduğu gözetildiğinde, sigortalılık başlangıcı olarak, borçlanmanın gerçekleşmesi durumunda sözleşme gereği Avusturya r.. sigortasına giriş tarihinin esas alınması gerekecektir.
Mahkemece, davacı taraftan sorularak sigorta başlangıcına yönelik bir isteğinin bulunup-bulunmadığı açıklatılmalı; Avusturya’daki çalışma öncesinde Türkiye’de sigorta başlangıcı veya çalışması bulunmayıp, sigorta başlangıcının sosyal güvenlik sözleşmesine göre belirlenmesi gerektiğinin talep edilmesi durumunda, yaşlılık aylığı şartlarının hesaplanmasında sigorta başlangıç tarihinin belirleyici olduğu gözetilerek, bu yönde de değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekir.
Davacı tarafından sigorta başlangıç tarihinin sosyal güvenlik sözleşmesi hükümleri gözetilerek belirlenmesinin istenilmesi durumunda ise;

Uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresini düzenleyen 5510 sayılı Kanunun 38’inci madde hükmü; malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcını; sigortalının, 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20’nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edileceğini; kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşının ikmal edildiği tarihte başlamış olacağını, bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayısı hesabına dâhil edileceğini öngörürken, Uluslararası sosyal güvenlik sözleşme hükümlerini saklı tutmuştur.
Kaldı ki, Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği bulunmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yurt dışında geçen çalışma sürelerinin sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilebilmesi amacıyla,çalışan sayısının yoğunluğu, ekonomik ve ticari ilişkilerin gelişmişlik düzeyi gibi kriterler dikkate alınarak çok sayıda devletle sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmış ve anayasal yönteme uygun biçimde yürürlüğe konulmuş olup, bunlardan birisi de “Türkiye Cumhuriyeti ile Avusturya Cumhuriyeti Arasında Sosyal Güvenlik Konusunda Yapılan Sözleşme’dir.”
Gerçekten anılan 07.04.1969 tarihli resmi gazetede yayımlanarak 01.10.1969 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti ile Avusturya Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin uzun vadeli sigorta kollarından olan “Yaşlılık,Malullük ve Ölüm(aylıklar)” başlıklı üçüncü bölüm ikinci kısım ikinci fasılda düzenlenen konuya ilişkin 21’inci madde hükmü “..b) Bir kişi Türkiye’de sigortalı olmadan önce Avusturya mevzuatına göre emeklilik sigortasına tabi olmuş ise, Türk mevzuatının uygulanmasında Avusturya’daki sigortalılığın başlangıcı, sigortaya ilk giriş tarihi olarak kabul edilir.” hükmüne yer vermiş ise de, söz konusu madde hükmünü, yurt dışında geçen sürelerin, sosyal güvenlikleri bakımından borçlanma yasaları kapsamında borçlanılarak değerlendirilmiş olma haliyle birlikte değerlendirmek gerekir.
Nitekim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yurt dışında geçirdikleri çalışma sürelerinin sosyal güvenlikleri açısından değerlendirilebilmesi amacıyla 22.05.1985 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş bulunan 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunla, Türk vatandaşlarının yurt dışında 18 yaşını doldurduktan sonra, Türk vatandaşı iken geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu Kanunda belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri halinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirileceğini öngörmüştür.
Mahkemece, Türkiye’deki işyerinden düzenlenen 01.06.1979 tarihli işe giriş bildirgesine dayalı çalışmanın varlığı ve sigorta başlangıç tarihi araştırılmalı; davacının Türkiye’de sigortalı olarak çalışması bulunmayıp, sigorta başlangıç tarihinin sosyal güvenlik sözleşmesine göre belirlenmesinin gerektiğinin talep edilmesi durumunda, davacı tarafa yöntemine uygun şekilde verilecek mehille, Avusturya R.. sigortasına (uzun vadeli sigorta kollarına- maluliyet, yaşlılık ve ölüm sigortası-) giriş tarihini içerecek şekilde yurt dışı borçlanması usulünce sağlanmalı ve borçlanmanın varlığı halinde, sigorta başlangıcına hükmedilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma gerekir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 09.05.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.