Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/24199 E. 2014/8245 K. 10.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/24199
KARAR NO : 2014/8245
KARAR TARİHİ : 10.04.2014

Mahkemesi : Ankara 3. İş Mahkemesi
Tarihi : 09.10.2013
No : 2013/132-2013/982

Dava, yurtdışında Türk vatandaşlığında geçen borçlanmaya esas süreleri 3201 sayılı Kanun kapsamında talep tarihinde Türk vatandaşı olma şartı aranmaksızın borçlanabileceğinin ve borçlanmasının 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin tespiti istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
06.02.2002 tarihi itibariyle Türk vatandaşlığından izinle çıkan davacının; Almanya’da geçen borçlanmaya esas süreleri 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanabilmek için 12.12.2012 tarihinde başvuruda bulunduğu, ancak Türk vatandaşı olmadığı gerekçesiyle başvurusunun reddedildiği anlaşılmaktadır. Davacı, yurtdışında Türk vatandaşlığında geçen borçlanmaya esas süreleri 3201 sayılı Kanun kapsamında talep tarihinde Türk vatandaşı olma şartı aranmaksızın borçlanabileceğinin ve borçlanmasının 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere ve Mahkemenin davacının yurtdışında Türk vatandaşlığında geçen borçlanmaya esas süreleri 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanabileceğine ilişkin kabulünün yerinde olmasına göre, davalı Kurum vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- 17.04.2008 tarihli 5754 sayılı Kanunun 79’uncu maddesiyle değişik 3201 sayılı Kanunun 3’üncü maddesi “Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilenler ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa Sosyal Güvenlik Kurumuna, Türkiye’de çalışması varsa en son tabi olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar…” hükmünü içerirken; yine aynı Kanunla 3201 sayılı
Kanunun 5’inci maddesine 4’üncü fıkra hükmü olarak eklenen ek fıkra ile de; “Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” hükmü getirilmiştir.
Anılan 5754 sayılı Kanun ile, 3201 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemelere birlikte bakıldığında; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, eski 3’üncü maddede öngörülen değişik hallerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece, Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği öngörülmüştür. Anılan düzenlemeyle, Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması bulunmayan kişilerin, 3201 sayılı Kanuna dayalı borçlanma sürelerinin 5510 sayılı Kanunun 4/1-b kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi gerekecektir. Yani kişinin yurtiçinde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi sigortalılığı var ise talep tarihi itibariyle en son sigortalılık haline göre 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanma yapacaktır.
Somut olayda; davacının, 1978 yılında toplamda 30 gün 506 sayılı Kanun (5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi) kapsamında sigortalılığı bulunduğu ve başkaca yurtiçi sigortalılığı bulunmadığı anlaşıldığından; Mahkemece, 3201 sayılı Kanun kapsamındaki borçlanmasının da talep gibi, anılan 4/1-a maddede öngörülen sigortalılık statüsünde yapması gerektiğinin tespitine karar verilmesi gerekirken, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde davacı vekilinin bu yöneleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 10.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.