YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/24127
KARAR NO : 2014/10468
KARAR TARİHİ : 12.05.2014
Mahkemesi :İstanbul 13. İş Mahkemesi
Tarihi :23.10.2013
No :2012/660-2013/593
Dava, Kurum işleminin iptali ve menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki belgeler okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 21.03.2012 Tarih ve 2012/10-20 Esas, 2012/235 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere; 01.01.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5277 sayılı Bütçe Kanunu’nun 25. maddesi ile; “Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlar bu aylıkları kesilmeksizin; genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, belediyeler ve il özel idareleri tarafından kurulan birlik ve işletmeler, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerinde ve sermayesinin % 50’sinden fazlası kamuya ait olan diğer ortaklıklarda herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamaz ve görev yapamazlar.” düzenlemesi getirilmiştir.
Anılan yasa maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne dava açılmışsa da, henüz bu dava karara bağlanmadan kanun koyucu tarafından, bütçe kanunlarına, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamayacağına ilişkin Anayasanın 161. maddesi hükmü gözetilerek, bütçe kanunlarında yer almaması gereken hükümlerin temizlenmesi amacıyla çıkarılan 27.04.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 29. maddesinin c bendi ile; 5277 sayılı Kanunun 25. maddesinde yer alan hüküm yürürlükten kaldırılmış ancak, aynı düzenleme anılan Kanunun 30. maddesi ile yeniden getirilmiştir. Bu madde 27.04.2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Böylece Anayasa Mahkemesi tarafından iptale dair bir hüküm verilmeden aynı düzenleme 5335 sayılı Yasa’da yer almış; 30. maddenin 2. ve 3.fıkrasında: “Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlar bu aylıkları kesilmeksizin; genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, belediyeler ve il özel idareleri tarafından kurulan birlik ve işletmeler, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerinde ve sermayesinin %50’sinden fazlası kamuya ait olan diğer ortaklıklarda herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamaz ve görev yapamazlar.
Diğer kanunların emeklilik veya yaşlılık aylığı almakta iken emeklilik veya yaşlılık aylıkları ve/veya diğer tazminatları kesilmeksizin atanmaya, çalıştırılmaya veya görevlendirilmeye izin veren hükümleri ile 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 11’inci maddesine göre 01.01.2005 tarihinden önce alınmış Bakanlar Kurulu kararları uygulanmaz.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, 5277 sayılı Kanunun 25. maddesinin Anayasaya aykırılığı iddiası ile açılan dava sonunda 29.11.2005 gün 2005/6-93 sayılı kararıyla; “İptali istenen bu maddenin 5335 sayılı Kanunun 29.maddesiyle yürürlükten kaldırılmakla, davanın konusuz kaldığı” gerekçesiyle, “İstem hakkında karar verilmesine yer olmadığına” hükmetmiştir.
Öte yandan, 01.10.2008 tarihinde 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu yürürlüğe girmiş; bu Kanun’un 105. maddesinde “Uygulanmayacak hükümler” arasında 5335 sayılı Kanunun 30’uncu maddesine yer verilmemiştir.
Gerek 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 105. maddesinde sayılan 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden itibaren uygulanamayacak hükümler arasında 5335 sayılı Kanunun 30. maddesinin yer almaması, gerekse T.C. Anayasası’nın 153. maddesinin “iptal kararları geriye yürümez” hükmünü içermesi karşısında; her hangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanların, bu aylıkları kesilmeksizin her hangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılmayacakları ve görev yapamayacaklarına dair düzenlemenin 01.01.2005 tarihinden başlamak suretiyle yürürlükte olduğunun kabulü gerekir.
Anılan yasal düzenlemeye aykırı biçimde çalışılması durumunda; çalışanların, fiilen çalıştıkları dönemdeki emeklilik veya yaşlılık aylıklarının Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kesilmesi ve yersiz aylıkların istirdadı söz konusu olacaktır.
Nitekim, Hukuk Genel Kurulu’nun 27.05.2009 gün ve 2009/21-168 E., 2009/218 K.; 01.12.2010 gün ve 2010/10-586 E., 2010/615 K.; 06.04.2011 gün ve 2010/21-726 E., 2011/68 K. ve 05.10.2011 gün ve 2011/10-476 E., 2011/584 K. sayılı kararlarında da aynı ilke benimsenmiştir.
Açıklandığı üzere, herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanların, bu aylıkları kesilmeksizin Kamu Kurumlarında herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamayacakları ve görev yapamayacakları uygulamasına 01.01.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5277 sayılı Yasa’nın 25. maddesi ile başlandığı ve sonrasında da 27.04.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5335 sayılı Yasa’nın 30. maddesi ile sürdürüldüğü ve bu düzenlemenin 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa’nın 105. maddesi hükmü karşısında halen yürürlükte olduğu belirgindir.
Somut olayda; 01.10.2002 tarihinden itibaren 506 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığı bağlanan davacının, 01.01.2005 tarihi sonrasına ilişkin olarak yukarıda belirtilen kapsamda kalan işyerlerinde fiilen çalıştığı dönemlerde yaşlılık aylığının kesilmesi gerektiği ve fiilen çalıştığı dönemlerdeki yersiz yaşlılık aylıklarının istirdadının söz konusu olduğu; bu çerçevede 506 sayılı Kanunun 63. maddesindeki, “Bu Kanuna göre yaşlılık aylığı almakta iken, sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık aylıkları çalışmaya başladıkları tarihte kesilir. Yaşlılık aylıkları kesilenlerden yeniden çalıştıkları süre zarfında 78 inci maddeye göre prime esas kazançları üzerinden 73 üncü madde gereğince prim alınır. Yaşlılık aylıkları kesilenlerden işten ayrılarak yaşlılık aylığı verilmesi için yazılı talepte bulunan sigortalıya yeniden bağlanacak yaşlılık aylığı talep tarihini takip eden ödeme döneminden başlanarak ödenir.” 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 30. maddesindeki, “…bu Kanuna göre veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmaya başlayanların yaşlılık aylıkları, çalışmaya başladıkları tarihi takip eden ödeme dönemi başında kesilir. Bunlardan bu Kanuna tabi çalıştıkları süre zarfında 80 inci Maddeye göre belirlenen prime esas kazançları üzerinden 81 inci Madde gereğince kısa ve uzun vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortasına ait prim alınır. Yaşlılık aylığı kesilenlerden, işten ayrılarak veya işyerini kapatarak yeniden yaşlılık aylığı bağlanması için yazılı istekte bulunanlara ya da emekliye ayrılan veya sevk edilenlere, yazılı istek tarihini veya görevinden ayrıldığı tarihi takip eden ödeme döneminden itibaren yeniden yaşlılık aylığı hesaplanarak bağlanır.” hükümlerinin içeriklerindeki yaşlılık aylığının kesilme tarihleri ve sosyal güvenlik ilkeleri ile Dairemizin uygulaması gereğince çalışma bitimi sonrası tekrar yaşlılık aylığı tahsis isteminin aranmaması gerektiği dikkate alınmak suretiyle yeniden yaşlılık aylığı bağlanması gereken tarihler gözetilerek; L…..Ltd. Şti’ninde yukarıda belirtilen nitelikte olup olmadığı da belirlenip; yasak kapsamındaki işyerlerinde davacının fiilen çalıştığı dönemlerdeki (açıkça müzekkereye 506. sayılı Kanunun 63. maddesinin ve 5510 sayılı Kanunun 30. maddesinin yukarıda belirtilen bölümleri ve Dairemizin uygulaması yazılmak suretiyle) davacının iade etmesi gereken yaşlılık aylığı miktarları davalı Kuruma sorulup belirlenerek; cevaba davacının somut itirazı olması halinde bilirkişiden rapor alınarak yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 12.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.