Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/24070 E. 2014/7558 K. 03.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/24070
KARAR NO : 2014/7558
KARAR TARİHİ : 03.04.2014

Mahkemesi :Lüleburgaz İş Mahkemesi
Tarihi :27.08.2013
No :2010/396-2013/225

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmün davacılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-) 01.06.1998 – 23.01.2006 döneminde davalı işverene ait işyerinde hizmet akdine tabi olarak geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışmaların tespitine ilişkin 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesine dayalı, 09.12.2010 tarihinde açılan davada mahkemece 27.12.2011 günü yapılan oturuma davacılar ve vekilinin katılmayıp özür de bildirmemesi nedeniyle dosyanın işlemden kaldırıldığı, yasal süresinde yenilenen davada başlayan yargılamada bu kez 14.05.2013 tarihli oturuma davacılar ve vekilinin katılmaması, davalılar vekillerinin de davayı izlemediklerini belirtmesi üzerine dosyanın ikinci kez işlemden kaldırılmasına karar verildiği belirgin olup sonrasında yenilenen davada yargılamaya devam edilerek kesintisiz çalışma olgusunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle hak düşürücü süre nedeniyle istem reddedilmiştir.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda yazılı, sözlü, basit ve seri olmak üzere dört yargılama yöntemi öngörülmesine karşın 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girerek anılan Kanunu ilga eden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda yazılı ve basit yargılama usulleri düzenlenmiş olup bir davada hangi yargılama yönteminin uygulanacağı, uyuşmazlığın niteliği veya görevli mahkemeye göre belirlenmektedir. 1479 sayılı Kanunun 70. maddesinde, bu Kanunun uygulanmasından doğan uzlaşmazlıkların yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görüleceği, 5510 sayılı Kanunun 101. maddesinde, bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan durumlarda, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulünün uygulanacağı açıklanmış, 6100 sayılı Kanunun 316. maddesinde, kanunlarda açıkça belirtilenler dışında, diğer kanunlarda yer alan ve yazılı yargılama usulü dışındaki yargılama usullerinin uygulanacağı belirtilen dava ve işlerde basit yargılama yönteminin uygulanacağı, 447. maddesinde, diğer kanunların sözlü veya seri yargılama yöntemine yollamada bulunduğu durumlarda, bu Kanunun basit yargılama usulü ile ilgili hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş olmakla, şu durumda iş mahkemelerinde basit yargılama yönteminin izlenmesi gerekmektedir.

6100 sayılı Kanunun 150. maddesinde, usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verileceği, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davaların, sürenin dolduğu gün itibarıyla açılmamış sayılacağı ve mahkemece kendiliğinden karar verilerek kaydın kapatılacağı, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan davanın, ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamayacağı, aksi durumda davanın açılmamış sayılacağı belirtildikten sonra 320. maddesinin 4. fıkrasında, basit yargılama yöntemine tabi davalarda işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa davanın açılmamış sayılacağı öngörülmüştür. Anlaşılacağı üzere kanun koyucu yazılı yargılama yönteminin izlendiği davalarda iki, basit yargılama yöntemine tabi davalarda ise bir kez davayı takipsiz bırakma hakkı öngörmüştür.

Diğer taraftan 6100 sayılı Kanunun “Zaman bakımından uygulanma” başlığını taşıyan 448. maddesinde, bu Kanun hükümlerinin, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanacağı belirtilerek usul hükümlerinin zaman bakımından uygulanmasında derhal uygulanırlık ilkesi benimsenmiş olup 1086 sayılı Kanunun uygulanacağı durumların belirtildiği 6100 sayılı Kanunun geçici 1. ve geçici 3. maddelerinde de 1086 sayılı Kanunun davanın takipsiz bırakılması ve açılmamış sayılmasına ilişkin 409. maddesine yer verilmemiştir.

Usul hukuku hükümleri kamu düzeni ile ilgili olduğundan yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesi temel ilkedir. Bir usul hukuku hükmünün yürürlüğe girmesinden sonra açılan davada anılan usul kurallarının uygulanması esas olmakla birlikte yeni hükümlerin yürürlük tarihi yasal düzenlemede açıkça belirtilmiş ise bunun dikkate alınması da zorunludur. Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında derhal uygulanırlık ilkesinin yanında, ilgili usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığı hususunun da belirlenmesi gerekmektedir. Yargılama aşamasındaki her usul işlemi, ayrı ele alınarak değerlendirilmelidir.

Yargılama sırasında gerçekleştirilen usul işlemi ve kesiti tamamlanmış ise artık yeni yürürlüğe giren kanun o usul işlemi hakkında uygulanmamalı, yargılama aşamasında tamamlanan usul işleminden sonra yeni bir usul kuralı yürürlüğe girdiği takdirde, anılan işlem geçerliliğini korumalı ve tamamlanmış usul işlemleri, yeni yürürlüğe giren usul hükmünden (veya kanunundan) etkilenmemelidir.

Şu durumda basit yargılama yöntemine tabi davalarda; 1086 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu dönemde dosya ilk kez işlemden kaldırılıp sonrasında dava yenilenmiş ise davacıya 6100 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, bu konuda özellikle önceki kanun zamanında yapılmış işlem gözetildiğinde ve usul hukuku ile hukuki güvenlik hakkı dikkate alındığında 6100 sayılı Kanun uygulanmayarak bir kez daha davayı takipsiz bırakma hak ve olanağı tanınması gerekmektedir. Buna karşılık, 1086 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu dönemde açılan davada dosya ilk kez 6100 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren işlemden kaldırılmış ise tamamlanmış bir işlemden ve kazanılmış haktan söz edilemeyeceğinden ve usul hükümlerinin hemen uygulanması zorunlu bulunduğundan 6100 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmekte, başka anlatımla, 1086 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu dönemde takipsiz bırakılmayan davada davacının 6100 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yalnızca bir kez davayı takipsiz bırakma hakkı bulunmaktadır ve önemle vurgulanmalıdır ki davanın 1086 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu dönemde açılmış olması belirleyici değildir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.05.2013 gün ve 2012/17-1629 Esas – 2013/700 Karar, 29.05.2013 gün ve 2012/21-1698 Esas – 2013/779 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.

Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, 1086 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu dönemde açılan davada 6100 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki kez takipsiz bırakılan davada açılmamış sayılması kararı verilmesi yerine uyuşmazlığın esasına girilerek karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O hâlde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği durumunda davacılara geri verilmesine, 03.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.