Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/24067 E. 2014/9548 K. 29.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/24067
KARAR NO : 2014/9548
KARAR TARİHİ : 29.04.2014

Mahkemesi :İstanbul 22. İş Mahkemesi
Tarihi :08.10.2013
No :2013/280-2013/170

Türk vatandaşlığından izinle çıkan davacı, Türk vatandaşı olduğu dönemi 3201 sayılı Kanuna göre borçlanabileceğinin ve Alman sigortası tabi çalışması gözetilerek 01.07.1984 tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıcı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, taraf avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

A-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.

B-Davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

1- Konuya ilişkin 10.04.1965 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak 01.11.1965 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin uzun vadeli sigorta kollarından olan “malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları(aylıkları)” başlıklı beşinci bölüme 02.11.1984 tarihinde imzalanıp 05.12.1985 tarihli 3241 sayılı Yasayla onaylanıp yürürlüğe giren Ek Sözleşme ile getirilen sözleşmenin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmüne göre, bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce, bir Alman R. Sigortasına girmiş bulunması halinde, Alman R. Sigortasına giriş tarihi, Türk Sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceği açıkça ifade edilmiştir.

3201 sayılı Kanununda, borçlanılacak süreler belirtilmiş olup; yukarıda da belirtildiği gibi, sözleşme gereği sigorta başlangıcına esas alınacak çalışmanın R. sigortasına tabi olması gerekir.

Dosyadaki TR-4 belgesinde, davacının sigorta başlangıcı olarak tespitine karar verilen 18 yaşını doldurduğu 30.10.1986 tarihindeki çalışmasının pflichtbeitragszeit beruflich ausbildung (mesleki eğitim mecburi prim süresi) olduğu yazılı olup; Mahkemece, bu çalışmanın R. sigortasına tabi olup-olmadığı araştırılmadan sigorta başlangıcı olduğunun tespitine karar verilmiş olması, isabetsiz bulunmuştur. Yapılacak araştırma sonucunda, anılan çalışmanın Alman R. sigortasına tabi olmadığının anlaşılması durumunda, 01.12.1987 tarihinden itibaren pflichtbeitragszeit (zorunlu prim) bildirilen çalışmanın R. sigortasında gerçekleştiği gözetilmelidir.

2-Davacının, kabulüne karar verilen tarihteki çalışmasının Alman R. sigortasına tabi olduğunun anlaşılması durumunda ise;

Uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalılık süresini düzenleyen 5510 sayılı Kanunun 38’inci madde hükmü; malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcını; sigortalının, 5417, 6900, 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20’nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edileceğini; kanunun uygulanmasında 18 yaşından önce malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresinin, 18 yaşının ikmal edildiği tarihte başlamış olacağını, bu tarihten önceki süreler için ödenen malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayısı hesabına dâhil edileceğini öngörürken, Uluslararası sosyal güvenlik sözleşme hükümlerini saklı tutmuştur.

Kaldı ki, Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği de haiz bulunmaktadır.

Konuya ilişkin yukarıda belirtilen sözleşmenin 27’inci madde hükmü ise, her iki akit taraf mevzuatına göre nazara alınabilecek sigortalılık sürelerinin varlığı halinde, uygulanacak mevzuata göre yardım hakkının doğmasında, diğer akit taraf mevzuatına göre geçen ve aynı zamana rastlamayan, hesaba dahil edilebilir nitelikteki sigortalılık sürelerinin de nazara alınacağını; sigortalılık sürelerinin hangi ölçüde hesaba dahil edilebileceğini ise, hesaba dahil edilebilirliğini tayin eden mevzuata göre tespit edileceği ifade edilmiştir.

Nitekim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yurt dışında geçirdikleri çalışma sürelerinin sosyal güvenlikleri açısından değerlendirilebilmesi amacıyla 22.05.1985 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş bulunan 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunla, Türk vatandaşlarının yurt dışında 18 yaşını doldurduktan sonra, Türk vatandaşı iken geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu Kanunda belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri halinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirileceğini öngörmüştür.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 13.2.2002 tarih ve 2002/10-21 Esas 2002/70 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere; Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 29’uncu maddesinin 4’üncü bendinde, “Bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce bir Alman R. Sigortasına girmiş bulunması halinde, Alman R. Sigortasına girişi, Türk sigortasına giriş olarak kabul edilir.” hükmüne yer verilmiş ise de; bu hüküm, sözleşmenin 27’inci ve 29’uncu maddeyle bir bütün olarak yorumlanmadıkça tek başına uygulanamaz. Nitekim 29’uncu maddenin 3’üncü bendinde, 27’inci maddeye yollamada bulunularak, “…ancak, sözleşmenin 27’inci maddesine göre bir aylık veya gelir talep etme hakkının mevcut olması halinde, aşağıdaki hükümler uygulanır.” Denmektedir. Kaldı ki, sözleşme hukukunda, sözleşme bir bütün olarak yorumlanıp aleyhe ve lehe olan hükümler birlikte uygulanır. Bu ilke, özel hukuk sözleşmelerinde olduğu gibi sosyal güvenlik sözleşmeleri bakımından da geçerlidir.(Yargıtay Kararları Dergisi, Cilt 28, Sayı 5, Mayıs 2002, s. 685-686.)

Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, anılan sözleşme hükmünün uygulanabilmesi, Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti arasında imzalanan sosyal güvenlik sözleşmesi kapsamında, Türkiye’de sigorta başlangıcına esas olan Alman R. Sigortasına giriş tarihinin, 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanılması ile mümkündür.

Unutulmamalıdır ki Alman R. Sigortasına giriş tarihinin Türk sigorta başlangıcı olarak kabulü özünde söz konusu tarih itibariyle bir gün çalışıldığının kabulü anlamını da taşımaktadır. Bu nedenle, Türk sigorta başlangıcı olarak kabul edilen tarihe ilişkin sürenin fiilen borçlanılmış ve Türk sosyal güvenliği bakımından değerlendirilebilir hale getirilmiş olmasını aramak, yerinde olacaktır.
3- Kabule göre de, sigorta başlangıcından 30.10.1986 öncesine ilişkin talebin kabul edilmemesi davanın kısmen reddi olup, yargılama giderleri taraflar arasında oranlanarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı Kurum yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemiş olması, isabetsiz bulunmuştur.

Mahkemece; davacının, Almanya’da geçen çalışmalar ve niteliği şüpheye yer vermeyecek şekilde belirlenmeli; borçlanma bedelini ödemesi için kendisine mehil verilmeli; sözleşme gereği R. sigortasına tabi ve borçlanma bedeli ödenmiş çalışma tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıcına esas alınabileceği gözetilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 29.04.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.