Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/23907 E. 2014/1660 K. 28.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/23907
KARAR NO : 2014/1660
KARAR TARİHİ : 28.01.2014

Mahkemesi : Bursa 4. İş Mahkemesi
Tarihi : 01.10.2013
No : 2011/443-2013/593

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir..
Mahkemece, bozma ilamına uyularak, yapılan yargılama sonucunda ilamında belirtildiği şekilde davanın P..Endüstriyel A.Ş. ve F.. U.. yönünden reddine, diğer davalılar yönünden kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, davalı Pak şirketinden, 14.09.2005 tarihli sözleşmeye istinaden fabrika inşaatının çatı ve cephe kaplama işini alan davalılardan Y.. L.. İzalasyon İnş. Malz. Ltd. Şti.’nin çalışanı olan sigortalının, davalı P.. şirketine ait fabrika inşaatında 18.10.2005 tarihinde çalışması esnasında meydana gelen iş kazası sonucu hayatını kaybetmesi nedeniyle, sigortalının hak sahiplerine bağlanan peşin değerli gelir ve sigortalı için yapılan tedavi giderlerinin 506 sayılı Yasanın 87 ve 26’ncı maddeleri uyarınca rücuan tazmini istemine ilişkindir
1-P.. Endüstriyel A.Ş. unvanı ile gerek dava dilekçesinde gerek ise gerekçeli kararda davalı olarak belirtilmesine rağmen, davalı P..şirketi lehine yargılamaya dahil olan vekillerin sundukları vekaletnameler ve dilekçelerde, şirket unvanı olarak P.. Endüstriyel Yıkama Sanayi ve Ticaret Pazarlama Limited Şirketi ve P..Endüstriyel Yıkama Yedek Parça Sanayi Ticaret Lojistik Hizmetleri ve Pazarlama Limited Şirketi unvanları yazdığı, yine davalı Y.. L.. İzolasyon İnş. Mal. Ltd. Şti. ile yapılan sözleşmede ise P..Endüstriyel Yıkama Yedek Parça San. Tic. Lojistik Hiz. ve Paz. Ltd. Şti. unvanı ile sözleşme imzalandığı görülmekle; davalı Pak şirketinin gerçek unvanı yöntemince tespit edilerek, HMK’nun 124. maddesi uyarınca husumet yöneltilmeden hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
2-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.05.2004 tarihli ve 10-233/262 sayılı kararında da belirtildiği üzere maddede “aracı” olarak nitelenen üçüncü kişi, gerek mevzuatta, gerekse öğreti ve yargı kararlarında; alt işveren, taşeron, tali işveren, alt müteahhit, alt ısmarlanan gibi adlarla anılmaktadır.”Üçüncü kişinin aracılığı” başlıklı, 506 sayılı Yasa’nın 87. maddesi, “sigortalılar üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu Yasanın işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işveren de sorumludur.Bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran
Üçüncü kişiye aracı denir” hükmünü içermektedir.Bu maddeye göre aracı kavramı, her şeyden önce, bir asıl işverenin varlığını, bir başka işverenin asıl işverene ait işin bir bölümünü yapmayı üstlenmeyi ve nihayet asıl işverene ait işyerinde veya işyerinin bir bölümünde iş alanın kendi adına sigortalı çalıştırmasını gerektirir. Asıl işverenle aracı arasındaki ilişki hiçbir şekilde hizmet akdine dayanmamalıdır. Uygulamada çok defa bu ilişki taşıma, eser ve benzeri sözleşmelere dayanır. Burada önemli olan yön, asıl işverene ait işin bir bölümünün aracı tarafından görülmesidir. Maddede belirtilen koşullardan birisinin yokluğu durumunda aracıdan söz edilemez. Aracı kavramının belirleyici özelliği, aracının, asıl işverene ait işten bir bölüm iş alması ve bu işte kendi adına sigortalı çalıştırmasıdır.
Asıl işveren; Sosyal Sigortalar Kanununun madde 4/1 gereğince, bu Yasanın 2. maddesinde belirtilen sigortalıları çalıştıran gerçek ya da tüzel kişi olup, işveren niteliği sigortalı çalıştırmanın doğal sonucudur. Yasanın tanımından hareketle, asıl işveren alt işveren ilişkisi için, işyerinde asıl iş sahibinin de işçi çalıştırıyor olması koşulu aranır. Sigortalı çalıştırmayan iş sahibi “işveren” sıfatını kazanamadığı için, bu durumdaki kişilerden iş alanlarda aracı sayılmayacak ve anılan madde kapsamında dayanışmalı sorumluluk doğmayacaktır.
İşverenden alınan iş, işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir işyeri olarak değerlendirilebilecek nitelikte ise, işi alan kimse aracı değil, bağımsız işverendir.İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, madde anlamında bir alt işverenlik, dolayısıyla dayanışmalı sorumluluk söz konusu olmayacaktır. Benzer şekilde, işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi bölerek, ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi (ihale makamı), Yasanın tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından, bir alt asıl işveren ilişkisi de bulunmayacaktır. Burada önemli olan yön “devir” olgusudur. Devirden amaçlanan, yapılmakta olan işin, bölüm ve eklentilerinden tamamen bağımsız bir sonuç elde etmeye yönelik, işi alana bağımsız bir işveren kimliği kazandıracak bir işin devridir. Diğer işyerlerinde sigortalı çalıştırması nedeniyle “işveren” sıfatına sahip olan kişi, devredilen iş dolayısıyla işverenlik sıfatına sahip olmadığı için asıl işveren olarak sorumlu tutulamayacaktır. Aynı şekilde, işi alan kişinin de işverenlik sıfatını, alınan işte ve o iş nedeniyle sigortalı çalıştırması sonucunda kazanmış olması aranacaktır. Alınan işte sigortalı çalıştırmayıp, tek başına işi yürüten kişi alt işveren olarak nitelendirilemeyecektir. Bu kimsenin diğer bir takım işyerlerinde çalıştırdığı sigortalılar nedeniyle kazandığı işverenlik sıfatının sonuca etkisi ise bulunmamaktadır.
Yasa, alt işverenlik için, bir işte, bir işin bölüm ya da eklentilerinde işverenden iş almayı aramaktadır. Alınan iş, işverenin asıl işinin bölüm ve eklentilerindeki işin bir kesimi ya da yardımcı işler kapsamında bulunmalıdır. Diğer bir anlatımla, bir işverene ait işyerindeki üretim sürecine, başka bir işverenin dahil olması durumunda “aracıdan” söz edilebilecektir. Asıl işverenden alınan iş, onun sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir nitelik taşımaktaysa, işi alan kimse alt işveren değil, bağımsız işveren sayılacaktır.Bu noktada belirleyici yön; yapılan işin, diğerinin, yardımcı parçası olup olmadığıdır.İşyerindeki üretimle ilgili olmayan ve asıl işin tamamlayıcı niteliğinde bulunmayan bir işin üstlenilmesi durumunda aracıdan söz etme olanağı kalmayacak ve ortada iki bağımsız işveren bulunacaktır.
Mahkemece; her ne kadar Dairemizin 02.05.2011 tarihli bozma ilamına uyularak, bozma ilamında belirtilen davalı şirketler arasındaki sözleşme temin edilmiş ise de; meydana gelen iş kazasının davalı P.. şirketinin fabrika inşaatı işyerinde olduğu gözetildiğinde, gerek davalı P..şirketinin faaliyet alanları Ticaret Sicil Müdürlüğünden araştırılmadan, gerek davalı P.. şirketinin iş kazasının meydana geldiği fabrika inşaatına ilişkin işyeri bulunup bulunmadığı Kurumdan soruşturulmadan, gerekse davalı P.. şirketinin anılan fabrikasına ilişkin inşaatın, yüklenici başka firmalarca mı üstlenildiği yoksa davalı P.. şirketinin anılan fabrika inşaatı işine kendi bünyesinde başlayıp belirli ve kısmi işlerin başka firmalara verilip verilmediği, davalı P.. şirketinin fabrika inşaatına ilişkin ilgili defter, kayıt, sözleşmeler, yapı kullanma ruhsatı gibi bilgi ve belgeler yöntemince araştırılıp tespit edilmeden ve ilgili bilgi ve belgeler temin edilip tüm dosya kapsamı bir bütün yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında asıl işveren – alt işveren kavramları değerlendirilip irdelenmeden, davalı P.. şirketi ile davalılardan Y..L.. İzolasyon İnş. Malz. Ltd. Şti. arasında asıl işveren – alt işveren ilişkisi bulunmadığından bahisle bir kısım davalılar yönünden davanın reddine dair hüküm kurulması isabetsizdir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 28.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.