Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/23643 E. 2014/6270 K. 19.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/23643
KARAR NO : 2014/6270
KARAR TARİHİ : 19.03.2014

Mahkemesi : İstanbul 3. İş Mahkemesi
Tarihi : 25.09.2013
No : 2008/158-2013/749

Dava, yaşlılık aylığına hak kazanıldığının ve aidiyetin tespiti istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, davalı SGK Başkanlığı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin, sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-) Bina inşaatı işyerinde 01.01.1978 günü çalışmaya başladığı yönünde hakkında imzalı işe giriş bildirgesi düzenlenen, E. oğlu, V. ilçesi nüfusuna kayıtlı, 01.10.1952 doğumlu, … sicil numaralı dava dışı A.K.’ın, kendisine yaşlılık aylığı tahsis edilmeksizin 17.10.1980 günü yaşamını yitirdiği ve hak sahiplerine de ölüm aylığı bağlanmadığı, yargılama aşamasında düzenlenen bilirkişi raporuyla bildirgedeki fotoğraf ve imzanın davacıya ait olduğunun belirlendiği anlaşılmakta olup 1971 – 1980 döneminde anılan kişi adına geçen hizmetlerin A. oğlu, Ş. ilçesi nüfusuna kayıtlı, 10.01.1952 doğumlu, aynı adı taşıyan davacıya ait olduğunun ve 506 sayılı Kanun hükümleri gereğince yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespitine ilişkin davada mahkemece, tahsis talebi reddedilip iddiayı doğrulayan tanıkların anlatımlarına dayanılarak 01.01.1978 – 01.04.1978 dönemine ait 90 günlük hizmetin aidiyetine karar verilmiştir.

Davanın yasal dayanaklarından biri 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır.

Diğer taraftan söz konusu Kanunun 71. maddesinde, ölen sigortalının hak sahibi kimselerinden hiçbiri bu Kanuna göre ölüm sigortasından aylık bağlanmasına hak kazanamadıkları takdirde sigortalının ve işverenlerinin ödedikleri malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin hak sahiplerine toptan ödeme şeklinde verileceği belirtildikten sonra ek 14. maddesinde, prim ve aidat iadesi veya toptan ödeme yapılarak tasfiye edilen hizmetlerin ihyasına ilişkin düzenleme yapılmıştır.

Anılan yasal mevzuat ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, hak alanlarını ilgilendirdiğinden yaşamını yitiren A.K.’ın hak sahipleri belirlenip yöntemince davaya katılımları sağlanarak göstereceği kanıtlar toplanmalı, Kuruma yazı yazılarak hüküm altına alınan döneme ait sigorta primlerinin toptan ödeme olarak bu kişilere geri verildiği belirlendiği takdirde bu kez tasfiye edilen hizmetin ihyasına ilişkin düzenleme dikkate alınmalı ve elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.

Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 19.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.