Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/23610 E. 2014/6591 K. 24.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/23610
KARAR NO : 2014/6591
KARAR TARİHİ : 24.03.2014

Mahkemesi : İstanbul Anadolu 3. İş Mahkemesi
Tarihi : 28.05.2013
No : 2011/372-2013/189

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı SGK vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, 01.10.1980-01.07.1982 tarihleri arasında davalılara ait işyerinde çalıştığının tespitini talep etmiş olup, mahkemenin, tanık beyanlarını dikkate alınarak davalılara ait işyerinde 01.10.1980-01.07.1982 tarihleri arasında çalışmış olduğunun tespitine ilişkin hüküm tesis ettiği anlaşılmıştır.
1-Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesinde, yönetmelikle belirlenen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları, Kurumca saptanamayan sigortalıların, çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilâm ile kanıtlayabildikleri takdirde, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının göz önünde bulundurulacağı açıklanmış olup, anlaşılacağı üzere çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden bu maddeyle getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. Buna göre; ilgili kişi hakkında işe giriş bildirgesi düzenlenmediği, düzenlenmesine karşın yasal hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmediği, sigortalılık bildirimini içeren dönemsel sigorta primleri bordrosunun/aylık prim ve hizmet belgesinin hazırlanmadığı veya anılan süre içerisinde Kuruma teslim edilmediği, sigorta priminin Kuruma yatırılmadığı, çalışmanın varlığı yönünde Kurum görevlilerince herhangi bir saptamanın söz konusu olmadığı durumlarda, hizmetin varlığını ileri süren kişilerin hak düşürücü süre içerisinde yargı yoluna başvurması zorunludur. Bununla birlikte önemle vurgulanmalıdır ki değinilen kuralın tek istisnası, kamu kurum ve kuruluşlarında gerçekleşen hizmete ilişkin olarak, Kuruma aktarılmasa dahi işveren tarafından ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapılması olgusudur. Bir başka anlatımla, sözü edilen niteliğe sahip işyerinde çalışanların kayıtlara geçirilmesi ve ücret ödemelerinin de belgelere dayandırılması asıl olduğundan, yukarıda açıklanan durumların hiçbiri gerçekleşmemiş olsa da Kuruma aktarılmamasına karşın işverence ilgiliye ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapıldığı takdirde hak düşürücü süreye ilişkin hüküm uygulanamaz. Belirtilmelidir ki uygulama yapılırken, hizmetin ara vermeksizin kesintisiz gerçekleştiği durumlarda, çalışmanın sona erdiği (işten çıkış yapıldığı) yılın sonuna karşılık gelen 31 Aralık gününden başlayarak 5 yıllık sürenin hesaplanması gerekmektedir.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında 13.04.2011 günü açılan dava değerlendirildiğinde, davacının davalılara ait işyerinde 01.10.1981 tarihinde çalışmaya başladığına ilişkin 27.10.1981 tarihinde Kuruma verilen imzalı işe giriş bildirgesinin ve 1985/1. dönemi ile 30.04.1985 tarihleri arasında 90 gün bildirilen çalışmasının bulunduğu anlaşılmakla; davacının işe giriş bildirgesindeki işe başladığı tarih olarak belirtilen 01.10.1981 tarihi öncesi taleplerinin hak düşürücü süreye uğradığının gözetilmemesi hatalı olmuştur.
2-Hükmün, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinin “b” bendinde tanımlanan unsurları taşıması ve “tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile varsa kanunî temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adresleri” yönündeki hükümlerinin kararın yazımında dikkate alınması gerekir. Mahkemece, gerekçeli kararın başlık kısmında davalılar arasında K.. F.. gösterilmiş olup davacının 27.10.1981 tarihinde çalışmaya başladığına ilişkin işe giriş bildirgesinde … sicil numaralı işyerinin unvanı K.. F.. olarak gösterilmiş ise de Kadıköy Sosyal Güvenlik Merkezince … sicilli fırın mahiyetli işyerinin ünvanın M. B.-D. A. Y. olarak belirtilmesi karşısında davalılar arasındaki ilişkinin adi ortaklık olup olmadığı yada bildirimde bulunan işyerinin Ticaret sicil kaydı araştırılarak K.. F.. ibaresinin ticaret ünvanı olmadığı ve bir tüzel kişiliği temsil edemeyeceği gözetilerek varsa şirketin ticaret ünvanının belirlenerek davalılar arasında gösterilmesi yoksa davalılar arasında adi ortaklık olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı SGK vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.