YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/23294
KARAR NO : 2014/6863
KARAR TARİHİ : 25.03.2014
Mahkemesi : Bursa 7. İş Mahkemesi
Tarihi : 24.09.2013
No : 2012/1006-2013/650
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi olup, bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde, re’sen araştırma yapılarak, kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Öte yandan, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Yukarıda sayılan belgelerin ve bu kapsamda işe giriş bildirgesinin süresi içerisinde kuruma verilmesinden önceki döneme ilişkin dönemler hak düşürücü süreye tabi olur ise de, sonraki süreler bakımından hak düşürücü süre söz konusu olmayacaktır. Çalışma ilişkisinin sürekli değil de kesintili olması halinde ise, hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.
Somut olayda; 1976, 1977-1978, 1983, 1984-1991 ve 1992 yıllarında davalılardan O.. M..’nün değişik sahalarında çalıştığını belirterek hizmetlerinin tespitini talep eden davacının, davalı Genel Müdürlükten 1976 yılında 21 gün, 1977 yılında 263 gün, 1978 yılında 190 gün ve 1984 yılında 150 gün, 1987 yılında ise dava dışı işyerinden 26 günlük çalışmasının bildirildiği anlaşılmış olup, mahkemece, tek bordro tanığının soyut anlatımına dayanılarak, ispatın mümkün olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de; karar, eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
Bu halde, Mahkemece, yapılması gereken iş; öncelikle, davacı celbedilmek suretiyle tespitini talep ettiği dönemler ile çalışmaların mevsimlik olup olmadığı hususu açıklattırılmalı, hizmetlerin geçtiği ileri sürülen işyerinin, bir kamu kuruluşu olması karşısında, kamu kurumunda çalışanların hizmetlerinin kayıtlara geçirilmesi ve ücret ödemelerinin belgelere dayandırılması asıl olduğundan, davacının çalıştığını iddia ettiği bölgelerden işveren kamu kurumu nezdindeki dönem bordroları, ücret ödeme ve konuya ilişkin tüm belgeler eksiksiz olarak getirtilmeli, yine bu bölgeler esas alınarak davalı Sosyal Güvenlik Kurumundan da davaya konu dönemlere ilişkin dönem bordroları ve işyeri dosyaları istenilmeli, çalışılan işyerlerinde yapılmış Kurum tespiti, tahkikat raporu, yerel denetim tutanağı olup olmadığı araştırılmalı, şayet işveren hiçbir kayıt ibraz edemiyorsa, bunun sebebi sorularak ve fiili imkansızlık varsa, davacı ile birlikte çalışan bordro tanıkları dinlenilerek, varsa, tarafların göstereceği tüm deliller toplanarak, gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra, çalışmanın mevsimsel olup olmadığı ve Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin hangi nedenle bildirim dışı kaldığı yeterince araştırma konusu yapılarak, uyuşmazlık hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip, takdir edilerek, varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak, elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 25.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.