Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/23081 E. 2014/20409 K. 23.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/23081
KARAR NO : 2014/20409
KARAR TARİHİ : 23.10.2014

Mahkemesi : Mersin 3. İş Mahkemesi
Tarihi : 03.09.2013
No : 2012/136-2013/337

Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalıların avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi .. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 10.5.2009 tarihli iş kazasında, ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanununun 21 ve 23. maddeleridir.
Somut olayda, 5510 sayılı Yasanın 21’inci madde koşullarının gerçekleşmiş olduğu sübuta ermiş ise de, 23. madde koşullarının oluşup oluşmadığı araştırılıp incelenmemiştir. Davanın, her iki madde hükmüne dayanılarak açılması halinde, 23’üncü maddenin uygulama önceliği bulunmaktadır.
5510 sayılı Kanunun 8’inci maddesinde sigortalıların hangi tarihte bildirilmesi ve tescil edilmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. Buna göre; Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında sigortalı olanların Kuruma bildirim yükümlülüğü işverene ait olup; 7’nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigortalılık başlangıç tarihinden önce, sigortalının işe giriş bildirgesi ile bildirilmesi gerekir. İnşaat, balıkçılık ve tarım işyerlerinde işe başlatılacak sigortalılar için, en geç çalışmaya başlatıldığı gün; yabancı ülkelere sefer yapan ulaştırma araçlarına sefer esnasında alınarak çalıştırılanlar ile Kuruma ilk defa işyeri bildirgesi verilecek işyerlerinde, ilk defa sigortalı çalıştırmaya başlanılan tarihten itibaren bir ay içinde çalışmaya başlayan sigortalılar için, çalışmaya başladıkları tarihten itibaren en geç söz konusu bir aylık sürenin dolduğu tarihe kadar; Kamu idarelerince istihdam edilen 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununa göre işsizlik sigortasına tabi olmayan sözleşmeli personel ile kamu idarelerince yurt dışı görevde çalışmak üzere işe alınanların, çalışmaya başladıkları tarihten itibaren bir ay içinde, işe giriş bildirgesi ile Kuruma bildirilmeleri gerekir.
5510 sayılı Kanunun “Süresinde Bildirilmeyen Sigortalılıktan Doğan Sorumluluk” başlıklı 23’üncü maddesinin 1 ve 2’nci fıkralarındaki düzenlemeye göre; işverenin rücu alacağından sorumluluğu için, çalıştırılan sigortalının işe giriş bildirgesinin süresi içinde Kuruma verilmemiş olması ve zararlandırıcı sigorta olayının da işe giriş bildirgesinin Kuruma verilmesinden veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca tespit edildiği tarihten sonra meydana gelmemiş olması gerekir. Başka bir deyişle; sigortalının bildirimi kanunda belirtilen sürelerden sonra yapılsa bile, zararlandırıcı sigorta olayı işe giriş bildirgesinin verildiği veya çalışmanın Kurumca tespit edildiği tarihten sonra meydana gelmiş ise; işverenin anılan düzenleme kapsamında sorumluluğu yoluna gidilemez.
Sözü edilen madde ile; işverenin kaçak işçi çalıştırmasının önlemesi amaçlanmış olup, maddenin düzenleniş şeklinden de açıkça anlaşılacağı üzere, 23’üncü maddeye göre işverenin sorumluluğu kusursuz sorumluluk ilkesine dayanır. Zararlandırıcı sigorta olayında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe girişi süresinde Kuruma bildirilmemiş ise, Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarının tamamından sorumlu tutulması gerekir. Öte yandan; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 51’inci maddesindeki; “Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.” ve 52’nci maddesindeki “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.” hükümleri gözetilerek, zarar gören(sigortalının) müterafik kusurları da nazara alınarak söz konusu maddeler kapsamında Hâkim tarafından takdir edilecek uygun bir indirimin yapılması gereği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Öte yandan, 23. madde uyarınca yalnızca işverenin sorumlu tutulabileceği, 3. kişi konumundakilerin bu maddeye göre sorumlu olmadıkları gözetilerek, bozma sonrası yapılan yargılama sonunda işverenin 23. maddeye göre sorumlu olduğu anlaşılacak olursa, gerçek zarar gözetilmeksizin, doğrudan ilk peşin değerli gelirden, sigortalının kusurunun yarısından az olmamak üzere yapılacak hakkaniyet indirimi sonucu bulunacak tutarla sorumlu olduğu, 23. maddeye göre sorumluluk şartlarının oluşmaması halinde ise gerçek zarar hesabı yapılarak, gelirin ilk peşin değeri ile karşılaştırılması gerektiği açıktır.
Diğer taraftan, 3. kişi konumundaki Y.. B..’ın 5510 sayılı Yasa’nın 21/4. maddesine dayalı olarak sorumlu olduğu ve bu maddeye göre davalının sorumluluğunun, gerçek zarar gözetilmeksizin ilk peşin değerli gelirin yarısının kusur karşılığı ile sınırlı olduğu gözetilmelidir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmiş olması, öte yandan davanın kabulüne karar verilmesine karşın ıslah talebi hakkında karar verilmemiş olması, usule ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 23.10.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.