Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/21898 E. 2014/14206 K. 10.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/21898
KARAR NO : 2014/14206
KARAR TARİHİ : 10.06.2014

Mahkemesi :Kastamonu İş Mahkemesi
Tarihi :01.08.2013
No :2011/134-2013/115

Dava, tarım Bağ-Kur sigortalılığının tescil tarihi olan 01.4.1996 itibariyle durdurulması işleminin iptali ile çakışan 506 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanunun 4/1,a bendi kapsamındaki zorunlu ve isteğe bağlı sigortalılık sürelerine üstünlük tanınarak yaşlılık aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.
Hükmün, taraflar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacının 01.4.1996 tarihinden itibaren, 2926 sayılı Kanun kapsamında başlayan sigortalılığının, 5 yılı aşan prim borcu bulunması nedeni ile 5510 sayılı Yasanın Geçici 17. maddesinin “Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, 1479 ve 2926 sayılı Kanunlara göre tescilleri yapıldığı halde, bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla beş yılı aşan süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, prim borçlarının ödenmesine ilişkin Kurumca çıkarılacak genel tebliğin yayımı tarihini takip eden aybaşından itibaren 6 ay içerisinde ödememeleri halinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur. …” hükmü gereğince durdurulduğu, 01.05.2008 tarihinden itibaren yeniden başlatıldığı anlaşlmakla beraber, davacının hangi tarih itibariyle sigortalılığının durdurulduğu ve Kurumun durdurulan sigortalılık süresi içinde hangi dönemi ihya edilebilir kabul ettiği hususundaki tereddütler giderilmemiştir. Öcelikle bu husustaki tereddüt giderilmeli, bu yönde 1995-2007 yılları arasında Şeker Fabrikasından davacı adına yapılan kesintiler de hesabına yüklenmelidir.
Bazı maddeleri dışında, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun öncesi, 506 sayılı Kanun kapsamında gerçekleşen çalışmalarla meydana gelen çakışma durumunun giderilmesinde, tarım bağ-kur sigortalılığının diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına tabi çalışmaya başlanıldığı tarihten bir gün önce sona ereceğine dair 2926 sayılı Kanunun 6/b maddesi hükmü gözetilmeli, çakışan süreler makul ise
sonrasında tarım bağ-kur sigortalılığının devam ettiği kabul edilmeli, değil ise HGK’nın14.02.2007 gün, 2007/21-73-71 sayılı ve 14.03.2012 gün, 2011/10-804-152 sayılı kararları da gözetilerek yeniden tarım bağ-kur sigortalılığının başlaması için başvuru, prim ödemesi veya ürün tesliminde bir kesinti yapılmasının gerekli olduğu dikkate alınmalıdır.
506 sayılı Kanun kapsamında 01.5.2007-30.9.2008 tarihleri arasında mevcut olan isteğe bağlı sigortalılık süresinin geçerli olup olmadığına dair yapılacak değerlendirmede, anılan Kanunun 85. maddesinde yer alan, isteğe bağlı sigortalılık için herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna zorunlu ya da isteğe bağlı sigortalı olmamak koşulu ile isteğe bağlı sigortalılığın, sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olarak çalışmaya başlanıldığı günden itibaren sona ereceğine dair düzenleme karşısında, bu dönemde, zorunlu olan tarım bağ-kur sigortalılığının devam ettiğinin kabul edilmesi halinde, isteğe bağlı sigortalılık süresinin geçerli olamayacağı dikkate alınmalı, ancak bu dönem tarım bağ-kur sigortalılığının sona erdirdiği iddiası var ise, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 gün, 2011/10-230 Esas 2011/319 Karar sayılı, 29.02.2012 gün ve 2011/10-769 Esas 2012/107 karar sayılı ve 27.06.2012 gün 2012/10-292 Esas ve 2012/415 Karar kararlarında da açıkça belirtildiği üzere, davacının tarımsal faaliyetinin kesintisiz sürüp sürmediğinin tespiti için, Mahkemece; 1-Çekişmeli dönemde davacının nerede oturduğu; Nüfus Müdürlüğü, İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı ve Muhtarlık kayıtları esas alınarak belirlenmeli,
2-Dönem içinde Ziraat Bankası, Kooperatif veya Birlikler aracılığıyla “Tarımsal Amaçlı Kredi” kullanıp kullanmadığı araştırılmalı,
3-Dönem içinde ürün teslimatından dolayı prim kesintisi yapılıp yapılmadığı veya sigortalılık iradesini ortaya koyacak şekilde prim ödemesinin bulunup bulunmadığı araştırılmalı,
4-25.04.2006 gün 26149 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5488 sayılı Tarım Kanunun 19. maddesi uyarınca Çiftçi Kayıt Sistemine dahil edilerek doğrudan gelir desteği alıp almadığı ve bu bağlamda davacının hangi ürünleri ekerek bunları nerelere sattığı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun “Zirai kazanç, zirai faaliyet, zirai işletme, çiftçi ve mahsulün tarifi” başlıklı 52, ” Zirai kazançta vergileme” başlıklı 53, ve “Vergi Tevkifatı” başlıklı 94 vd. maddeleri ile 213 Vergi Usul Kanununun ” Vergi kesenlerin sorumluluğu” başlıklı 11. maddesi kapsamında zirai kazançlarından dolayı vergi ödeyip ödemedikleri araştırılmalıdır. Konu ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.12.2010 gün ve 2010/10-580-647 sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere ” Tevkifat yapma ve kurum hesaplarına aktarma yükümü, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 94/11.maddesinde öngörülen çiftçilerden satın alınan zirai mahsuller için yapılan ödemelerden gelir vergisine mahsuben tevkifat yapma yükümüne paralel olarak getirilmiştir. Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki gerçek ve tüzel kişiler, tarımsal faaliyette bulunan bu kişilerden satın aldıkları ürün bedellerinden tevkifat yapmakla yükümlüdürler.” Tevkifat suretiyle vergilendirilen çiftçiler yaptıkları satış ve hizmetleri dolayısıyla müstahsil makbuzu almak ve saklamak zorundadırlar.
5-Tarımsal faaliyeti kapsamında ilaç, gübre ve sulama parası ödeyip ödemediği, varsa bunların fatura ve belgelerinin nelerden ibaret olduğu, Ziraat Odası, Kooperatif veya Birliklere üyeliği varsa bu kuruluşlara düzenli bir şekilde aidat ödeyip ödemediği araştırılmalı, tarımsal faaliyete elverişli tapulu taşınmazının bulunup bulunmadığı, tarımsal faaliyetin taşınmaz kiralanması yoluyla gerçekleştirildiğinin savunulması halinde; taşınmazların, kimden hangi yıllar için kiralandığı, kiracının; kiralama yoluyla faaliyetini yürütmeye elverişli alet ve edavatının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, traktörünün bulunduğunun ileri sürülmesi halinde, traktörün hangi tarihte satın alınıp ilgilisi adına trafiğe tescil edildiğini gösteren fatura ve trafik tescil belgesinin celp edilmeli,
6-Hayvan yetiştiriciliği bulunduğunun ileri sürüldüğü hallerde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.06.2011 gün ve 2011/10-306-365 sayılı kararında da belirtildiği üzere 16.05.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununun 22.maddesi kapsamında hayvanlarına ilişkin menşe şehadetnamesinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek, büyük ve küçükbaş hayvanlarına ilişkin istatistik bilgileri ve bu hayvanlara ilişkin yapılması zorunlu bulunan periyodik aşılara ilişkin bilgiler İlçe Tarım Müdürlüklerinden sorulmalı, köy muhtarı ve ihtiyar heyeti üyeleri gibi tarımsal faaliyetin varlığını yakından bilebilecek durumdaki tanıklar dinlenilerek sigortalılık olgusunun varlığı hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.
01.10.2008-12.10.2009 tarihleri arasında 5510 sayılı Kanun kapsamındaki isteğe bağı sigortalılık sürelerinin geçerli olup olmadığı hususunda ise; aynı Kanunun 53/3. Maddesinde yer alan, „İsteğe bağlı sigortalı olanların 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri kapsamına tabi olacak şekilde çalışmaya başlamaları halinde, bu Kanunun 51 inci maddesinin üçüncü fıkrası saklı kalmak kaydıyla isteğe bağlı sigortalılık hali sona erer.“hükmü karşısında, bu dönem, zorunlu olan tarım bağ-kur sigortalılığıın devam ettiğinin kabul edilmesi halinde, isteğe bağlı sigortalılık süresinin geçerli olamayacağı dikkate alınmalı, ancak bu dönem tarım bağ-kur sigortalılığının sona erdirdiği iddiası var ise, yukarıda belirtilen Yargıtay Hukuk Genel Kurullarında belirlenen ilkeler çerçevesinde irdeleme yapılmalıdır.
13.10.2009-30.9.2011 tarihleri arasında 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında bidirilen hizmetlerin geçerli sayılıp sayılmayacağı hususuda davanın yasal dayanağı, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren, 5510 sayılı Kanunun sigortalılık hallerinin birleşmesine dair 53. maddesidir. Anılan düzenlemenin ilk fıkrası gereğince, sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır. 13.02.2011 tarihli 6111 sayılı Kanunun 33. maddesi ile yapılan değişiklik sonrası, anılan düzenleme, “Sigortalının 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı
maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır…” şeklinde değiştirilmiş ise de; 6111 sayılı Kanunun yürürlüğe dair 215/b. maddesindeki, “…33…maddesi yayımı (25.02.2011) takip eden ayın birinci günü (01.3.2011)yürürlüğe girer.” düzenlemesi ile, “Kanunun 53 üncü maddesinin birinci fıkrasında bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla yapılan değişiklikler, bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten öncesi için uygulanmaz.” şeklindeki aynı yasanın geçici 33. maddesi gözetildiğinde, uyuşmazlığın çözümünde, 5510 sayılı Kanunun 53. maddesinin, 6111 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki halinin esas alınacağı anlaşılmaktadır.
5510 sayılı Kanunun sigortalı sayılmayanlara dair 6. maddesinin “ı” bendi hükmünde ise, “…tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; tarımsal faaliyette bulunan ve yıllık tarımsal faaliyet gelirlerinden, bu faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalamasının, bu Kanunda tanımlanan prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz katından az olduğunu belgeleyenler…”in, aynı Kanunun 4. maddesi kapsamında sigortalı sayılmayacakları belirtilmiştir.
Mahkemece yapılacak iş, öncelikle davacının 13.10.2009 tarihinde başlayan hizmet akdine tabi çalışmalarından önce tarımsal faaliyetinin, dolayısıyla tarım bağ-kur sigortalılığının sona erdirdiğine dair iddia varsa araştırılmasıdır. Yine yukarıda belirtilen Hukuk Genel Kurulu kararlarında belirtilen ilkeler çerçevesinde gerçekte bir çakışmanın bulunmadığı sonucuna varılabilir. Yapılacak inceleme sonunda davaya konu dönemde tarım sigortalılığına esas faaliyetin sürmediği sonucuna varılırsa 4/1-a sigortalılığına geçerlik tanınmalı, bir çakışmanın varolduğu sonucuna varılırsa, bu kez 5510 sayılı Kanunun 6/ı hükmü kapsamında, talebe konu dönemde tarım Bağ-Kur sigortalılığının sona erme durumu var ise, yine aynı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamındaki çalışması geçerli kabul edilmeli, aksi halde çakışan sigortalılık süreleri hakkında, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeleri karşısında değerlendirme yapılmalıdır.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmek suretiyle davacının belirlenecek sigortalılık süreleri ve nitelikleri dikkate alınarak tahsis koşulları değerlendirilmeksizin, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
O hâlde, taraflar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 01.7.2014 günü oybirliği ile karar verildi.