YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/21589
KARAR NO : 2014/5652
KARAR TARİHİ : 13.03.2014
Mahkemesi : İstanbul 8. İş Mahkemesi
Tarihi : 30.05.2013
No : 2010/1077-2013/507
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davalı işverene ait spor kulübünde 13.11.2003 – 01.04.2005 tarihleri arasında adına tam gün üzerinden eksiksiz sigortalılık bildirimleri bulunan davacı ile işveren arasında 05.01.2001 – 31.05.2001, 06.07.2001 – 31.05.2002, 19.08.2002 – 19.08.2003 dönemlerini kapsayan Tek Tip Profesyonellik Sözleşmelerinin düzenlendiği, anılan dönemlerde hizmet akdine tabi futbolcu olarak aralıksız geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine ilişkin davada mahkemece yapılan yargılama sonunda istemin hak düşürücü süreye uğradığı gerekçesiyle red kararı verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 79. maddesinin 10. fıkrasında, yönetmelikle belirlenen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları, Kurumca saptanamayan sigortalıların, çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilâm ile kanıtlayabildikleri takdirde, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının göz önünde bulundurulacağı açıklanmış olup, anlaşılacağı üzere çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden bu maddeyle getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. Buna göre; ilgili kişi hakkında işe giriş bildirgesi düzenlenmediği, düzenlenmesine karşın yasal hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmediği, sigortalılık bildirimini içeren dönemsel sigorta primleri bordrosunun/aylık prim ve hizmet belgesinin hazırlanmadığı veya anılan süre içerisinde Kuruma teslim edilmediği, sigorta priminin Kuruma yatırılmadığı, çalışmanın varlığı yönünde Kurum görevlilerince herhangi bir saptamanın söz konusu olmadığı durumlarda, hizmetin varlığını ileri süren kişilerin hak düşürücü süre içerisinde yargı yoluna başvurması zorunludur. Bununla birlikte önemle vurgulanmalıdır ki, değinilen kuralın tek istisnası, kamu kurum ve kuruluşlarında gerçekleşen hizmete ilişkin olarak, Kuruma aktarılmasa dahi işveren tarafından ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapılması olgusudur. Bir başka anlatımla, sözü edilen niteliğe sahip işyerinde çalışanların kayıtlara geçirilmesi ve ücret ödemelerinin de belgelere dayandırılması asıl olduğundan, yukarıda açıklanan durumların hiçbiri gerçekleşmemiş olsa da Kuruma aktarılmamasına karşın işverence ilgiliye ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapıldığı takdirde hak düşürücü süreye ilişkin hüküm uygulanamaz. Belirtilmelidir ki, uygulama yapılırken, hizmetin ara vermeksizin kesintisiz gerçekleştiği durumlarda, çalışmanın sona erdiği (işten çıkış yapıldığı) yılın sonuna karşılık gelen 31 Aralık gününden başlayarak beş yıllık sürenin hesaplanması gerekmektedir.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında 19.10.2010 günü açılan dava değerlendirildiğinde, sözleşmelerde yer almayıp futbol sezonunun kapalı olduğu 31.05.2001 – 06.07.2001, 31.05.2002 – 19.08.2002 dönemleri bakımından taraflar arasındaki hizmet akdinin askıda olduğu belirgin olduğu gibi özellikle başka işyerinden herhangi bir çalışma bulunmadığından 19.08.2003 – 13.11.2003 dönemine ilişkin de sosyal güvenlik hukuku ilkelerine uygun yaklaşımla sözleşmenin askıda kabul edilmesi gerekmektedir ve buna göre çalışmanın kesintiye uğradığından söz edilemeyeceğinden, sonuç olarak, çalışma ilişkisinin bittiği 2005 yılının sonuna karşılık gelen 31.12.2005 tarihinden itibaren beş yıllık sürede açılan davada hak düşürücü sürenin geçmediği ortadadır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulduğunda uyuşmazlığın esasına girilerek tüm kanıtlar toplandıktan sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu, hak düşürücü süre uygulamasında hatalı yöntem izlenerek davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği durumunda davacıya geri verilmesine, 13.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.