YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/21225
KARAR NO : 2014/2995
KARAR TARİHİ : 18.02.2014
Mahkemesi : İzmir 6. İş Mahkemesi
Tarihi : 11.09.2013
No : 2012/508-2013/409
Ödeme emirlerinin iptali istemli davanın yapılan yargılaması sonunda; ilâmda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen ve duruşmalı olarak incelenmesi davacı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 21.01.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü duruşmalı temyiz eden davacı adına Av. E.. B.. ile karşı taraf adına Av. E.. U.. geldiler. Duruşmaya başlanarak, hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Kurumun SGK İzmir İl Müdürlüğünde 79589.35 sicil sayılı dosyada işlem gören D..İ.. Kimya San. A.Ş. unvanlı işyerinin 1996/11-12.aylarından başlamak üzere, 1997 – 1998 – 1999 – 2000 yıllarının değişik aylarına ait prim borçlarının tahsili için icra takiplerine geçilmiş, icra takipleri devam ederken şirketin İzmir 2.Asliye Ticaret Mah. 02.11.2001 gün 1998/1502 E. 2001/1502 K. sayılı kararıyla iflasına karar verilmiş, 31.12.2010 tarihinde kesinleşen 28.07.2010 tarihli, 2010/426 E., 2010/431 K.sayılı kararı ile İİK’nun 254.maddesi gereğince, iflas kapatılmış, iflas kararı sonucunda tasfiye için oluşturulan 2001/8 nolu iflas dosyasına Kurumca 23.11.2001 tarihinde 61.622,63.-TL.lik alacak kaydı yaptırılarak, bu kayda istinaden 05.11.2009 tarihinde iflas masası tarafından 59.404,13.-TL.lik ödeme yapılmış, bu ödemenin borçlu şirketin davaya konu olmayan 1997/5329, 1997/7557, 1997/2710, 1997/9318, 1997/8309 sayılı takip dosyalarına mahsup edilmiş, gecikme zammının, iflasın açılmasından sonra da işlemeye devam edeceğinden bahisle, Kurum alacaklarının iflas masasına kaydının yapıldığı tarihten, ödemenin Kurum hesaplarına aktarıldığı tarihe kadar gecikme zammı hesaplanmış, mahsup ve gecikme zammı hesaplaması yapıldıktan sonra davaya konu prim borçları ve eklentileri için iflas dosyasından aktarılan para yeterli olmadığı için davaya konu on altı ayrı takip dosyasındaki takiplere devam edilerek, davacı aleyhine üst düzey yönetici olduğundan bahisle, 1997/9-2001/11. aylarına ilişkin prim aslı, E.K.P., Ö.İ.V., işsizlik sigortası primi, idari para cezası, gecikme zammı ve ilave icra gecikme zammı alacakları için toplam 223.502,60.-TL’lik ödeme emirleri tebliğ edilmiş olup, tebliğ edilen ödeme emirlerinin iptali yasal süresi içinde açılan iş bu dava ile istenmiştir.
Dava konusu olayda, 20.09.1995 ve 21.06.1996 tarihli Yönetim Kurulu Kararları ile üç yıl süre ile davacı S.. İ.. yönetim kurulu üyeliğine seçildiği, yönetim kurulu üyesi davacı ve Ekrem İşçimenler’in şirket unvanı altına müştereken atacakları imzaları ile şirketi her sahada temsil ve ilzam etmelerine karar verildiği, İzmir 15.Noterliğinin 21.4.1998 tarih, 13374 yevmiye numaralı ihbarnamesi ile davacı yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiği anlaşılmıştır.
Davada çözülmesi gereken uyuşmazlık; davacının yönetim kurulu üyeliğinden istifasının 506 sayılı Kanunun 80.maddesinde yer alan “haklı sebep” kavramı içinde kabul edilmesi için ticaret sicilinde tescil ve ilanının gerekli olup olmadığı, anılan maddesi gereğince Kuruma ödenmesi gereken primlerin yasal süresinde ödenmemesi nedeniyle uygulanacak gecikme zammının, borçlu şirketin iflasına karar verilmesi halinde, iflasın açılmasından sonra da işlemeye devam edip etmeyeceği, bir başka ifade ile, Kurumun prim ve diğer alacaklarının yasal süresinde ödenmemesi nedeniyle uygulanacak gecikme zammının tatbik müddetinin ne olması gerektiği ve üst düzey yöneticinin borç tutarının belirlenmesinde, 6183 sayılı Yasanın 52. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı noktalarında toplanmaktadır.
01.10.2008 tarihinden önce tahakkuk eden prim borçları nedeniyle davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 80/11. maddesinde; “Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri Kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar.” hükmü öngörülmüştür. Anılan madde hükmüne göre, tüzel kişiliği haiz bir özel kuruluşta görev yapan bir kişinin primlerin ödenmesinden işverenle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olabilmesi için; primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili, üst düzey yöneticisi olması zorunludur.
Türk Ticaret Kanununun 317. maddesi uyarınca; bir A.Ş.’in idare ve yönetimi aynı zamanda karar organı olarak, yetkili idare meclisince yerine getirilmektedir. Her iki hükmün birlikte değerlendirilmesi durumunda; bir A.Ş. yönünden primlerin ödenmesinde, sorumlu üst düzey yöneticiden söz edebilmek için bu kimsenin yönetim kurulunda başkan veya başkan yardımcısı gibi unvan taşıması veya imza yetkisine sahip üye olması veya şirketin yönetiminde parasal konularda yetkili genel müdür, finansman veya muhasebe müdürü gibi üst düzeyde sorumluluk taşıyan görevli olması gerekir. Bunun dışında kalan ve şirketin idare veya mali işlerinde doğrudan söz sahibi veya yetkili olmayan, karar organında yer almayan kişilerin işverenle müşterek sorumluluğu düşünülemez. Şirkette görevli bir kimsenin belli konularda imza sahibi olması da bu zorunluluğu ortadan kaldırmaz.
Yönetim kurulu üyeliğinden istifa; tek yanlı, bozucu yenilik doğuran işlem olup, karşı tarafa ulaşmakla hüküm ifade etmeye başlar. İstifanın karşı tarafça ayrıca kabulüne gerek olmadığından, yönetim kurulu üyeliği de, istifanın karşı tarafa ulaştığı tarihte sona ermiş olur. İstifanın dava dışı şirkette ulaştığı tarihten itibaren, şirket ödevlerinin yerine getirilmesinde, istifa edenin yetkisi kalmayacağından, bu tarihten sonraki kamu borçlarından sorumlu tutulması mümkün değildir.
Hukuk Genel Kurulunun 30.01.2013 gün ve 2012/21-734 E., 2013/152 K. sayılı kararlarında belirtildiği üzere davacının dava dışı şirketteki temsil yetkisinin istifa ile sona ermesinin sicil gazetesinde ilanını, işlemin hukuken varlık kazanmasına değil, bu hususun üçüncü kişilere açıklanması amacına yönelik olduğu, dolayısıyla inşai değil bildirici bir işlem olduğu açıktır. Kurum tarafından talep edilen alacağın oluşmasına, temsil yetkisi sona erdiği halde davacının yapmış olduğu bir hukuki işlem neden olmadığı gibi, davalı Kurum, temsil yetkisi sona eren davacı ile dava dışı şirket yönünden 6762 sayılı Kanunun 38 ve 39.maddeleri anlamında üçüncü kişi de değildir. Temsil yetkisinin sona erdiğinin ticaret sicil gazetesinde ilanı iyiniyetli üçüncü kişileri korumaya yönelik olup, davacı temsil yetkisi sona erdikten sonra şirketi borç altına sokacak hukuki bir işlem yapılmadığından, davacının kendisinden sonra şirket adına yetkili temsilcilerin ödemesi gereken bir borçtan dolayı şahsi sorumluluğu bulunmamaktadır.
Mahkemece, şirketi temsil ve ilzama yetkili üst düzey yönetici olan davacının 21.04.1998 tarihli istifasının, borçlu şirkete ne zaman ulaştığı belirlenerek, buna göre tespit edilecek tarihe kadar, Hukuk Genel Kurulunun 18.02.2009 gün ve 2009/10-36 E., 2009/82K.sayılı kararlarında açıklandığı gibi, 506 sayılı Kanunun 80. maddesi uyarınca sigortalı çalışmalara ait primlerin ertesi ayın sonuna kadar ödenmesi gerektiği hususu da göz önünde tutularak, primlerin ödenmesi gereken son gün itibariyle, üst düzey yönetici olduğu dönemlerde, ödenmesi gereken ve tahakkuk eden primlerden sorumlu tutulması gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde davacının, dava konusu ödeme emirlerine konu borç döneminin tamamında Müflis D..İ.. Kimya San. A.Ş.’yi temsil ve ilzama yetkili olduğunun kabulü ile yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsiz bulunmuştur.
6183 sayılı Kanunun “Gecikme zammında tatbik müddeti ve diğer hükümler” başlığına taşıyan 52. maddesi, “Gecikme zammının tatbik müddeti, amme alacağının tecilinde tecilin yapıldığı, iflas halinde iflasın açıldığı, aciz halinde bu durumun sabit olduğu güne kadar olan müddettir.” düzenlemesini içermektedir.
Borç tahakkuk döneminde geçerli olan 506 sayılı Kanunun 80. Maddesindeki, “Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 21.7.1953 tarih ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır. Kurum, söz konusu Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı, diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır.” hükmü prim borcunun hesabında 6183 sayılı Kanunun 52. maddesinin uygulanmasını önleyici bir düzenleme içermemektedir.
Ayrıca, 506 sayılı Kanun kapsamında üst düzeydeki yöneticilerin, işveren tüzel kişilerin prim borçlarına ilişkin olarak Kuruma karşı sorumluluğu, müteselsil sorumluluk niteliğinde olup, Borçlar Kanununun 143. maddesinde yer alan, “Müteselsil borçlulardan biri alacaklıya karşı onunla kendi arasındaki şahsi münasebetlerden veya müteselsil borcun sebep veya mevzuundan tevellüt etmiş olanlardan maada bir şey dermeyan edemez ve bütün borçlular arasında müşterek olan defileri dermeyan etmediği halde onlara karşı mesul olur.” düzenlemesi, ortak defilerin müteselsil borçluların tümü tarafından ileri sürülebileceğini; bu anlamda, iflas eden şirketle birlikte sorumlu olan davacının da, borç miktarına ilişkin defiyi ileri sürebilmesine olanak vermektedir.
Mahkemece; 6183 sayılı Kanunun 52. maddesi hükmü gereği iflasın açılmasından sonra gecikme zammından sorumlu olmayacağı gözetilerek, davacının sorumlu olacağı borcun hesabı yapılması gerekirken, yazılı şekilde; 506 sayılı Kanununun 80. maddesi gereğince Kurum’a ödenmesi gereken primlerin süresinde ödenmemesi nedeniyle uygulanacak gecikme zammının, borçlu işverenin iflasına karar verilmesi halinde; iflasın açılmasından sonra da işlemeye devam edeceği, anlaşıldığından, davacının bu yöne ilişkin itirazlarının yerinde olmadığının kabulü, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacı avukatı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 18.02.2014 gününde oybirliği ile karar verildi