Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/21142 E. 2014/1950 K. 31.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/21142
KARAR NO : 2014/1950
KARAR TARİHİ : 31.01.2014

Mahkemesi : Ordu İş Mahkemesi
Tarihi : 11.12.2012
No : 2011/292-2012/625

Davacı, S.B. Ordu Boztepe Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen 27.09.2006 tarihli rapordaki görüş uyarınca parapleji tanısı konulup rapor edilen“ayakta dik pozizyonlandırma sağlayan elektrik kalkış cihazı ve dolaşım – kas güçlendirici (thera live) pasif egzersiz cihazını” kendisinin satın aldığını, Kurum tarafından bedelinin ödenmediğini belirterek fatura bedeli olarak ödediği 16.214,22 TL’nin fatura ödeme tarihinden itibaren yasal faizle tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Dosyadaki belgelerden davacının, 506 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığı nedeniyle 1986 yılından itibaren gelir, 1996 yılından itibaren de aylık aldığı anlaşılmaktadır.

506 sayılı Yasanın 13. Maddesinde sigortalının sağlığını koruma, çalışma gücünü yeniden kazandırma ve kendi ihtiyaçlarını görme yeteneğini artırma amacı ile iyileştirme araçlarının sağlanacağı; 32. Maddesinde protez araç ve gereçlerinin standartlara uygun olarak sağlanması, takılması, onarılması ve yenilenmesinin sağlık sigortası kapsamında olduğu, verilecek protez, araç ve gereçlerin bedellerinin % 20’sini sigortalının ödeyeceği, ancak, sigortalıdan alınacak katkı miktarının, ödeme tarihindeki 25/8/1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanununun 33 üncü maddesine göre sanayi kesiminde çalışan onaltı yaşından büyük işçiler için uygulanan aylık asgari ücretin birbuçuk katından fazla olamayacağı; 34. Maddesinde, Kurumun, sigortalının iyileşmesine yarayacak yahut iş göremezliğini az çok gidermesi için gerekli görülecek protez araç ve gereçlerini süre ile bağlı olmaksızın sağlamak, onarmak ve tespit edilen süre ve şartlarda yenilemekle yükümlü olduğu belirtilmiştir.

506 sayılı Kanunun hastalık sigortasına ilişkin 32. ve devamı maddelerinde yer alan “işgöremezliği giderme” kavramının da incelenmesi gerekmektedir. T.C. Anayasası’nın 90. maddesi uyarınca usulüne göre yürürlüğe konulmuş anlaşmalar kanun hükmündedir. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla Kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır. Bu bağlamda onay kanunu ile yürürlüğe giren Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Hakkında 102 Nolu ILO Sözleşmesinin 10/3. maddesinde; yapılacak yardımların, korunan kimsenin sağlığını korumaya, çalışma gücünü iadeye ve şahsi ihtiyaçlarını karşılayabilme kabiliyetini artırmaya matuf olduğu açıklanmıştır. 506 sayılı Kanunun hastalık sigortası kolundan sağlanacak sağlık yardımlarının kapsamı başlıklı 33. maddesinin son fıkrasında da bu madde gereğince yapılacak sağlık yardımlarının; sigortalının sağlığını koruma, çalışma gücünü yeniden kazandırma ve kendi ihtiyaçlarını görme kabiliyetini artırma amacını güdeceği açıkça belirtilmiş, bir anlamda, onaylanması nedeniyle bağlayıcı hale gelen 102 Nolu ILO Sözleşmesinin 10/3. maddesi hükmü tekrarlanmıştır. Her iki yasal düzenlemenin açıkça gösterdiği gibi, sigortalıya “dik pozisyonlandırma cihazı” temini yönünden; aranacak temel unsur; iyileşmesine yardımcı olması unsurudur. İyileşmeye yardımcı olma kavramının ise, açık yasal düzenlemeler uyarınca; sağlığı koruma, çalışma gücünü yeniden kazandırma ve kendi ihtiyaçlarını görme kabiliyetini artırma olarak kabulü zorunludur, aksinin kabulü halinde iyileşme kavramına ilk günkü sağlığına kavuşma anlamının verilmesi halinde, ortez ve protez kullanımının hiçbir zaman mümkün olamayacağı hususu da açıktır.

Yargılama sırasında yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 63. maddesinde de yapılan açıklamalar doğrultusunda düzenleme bulunmaktadır. Buna göre; iş kazası ile meslek hastalığı, hastalık ve analık sonucu tıbben gerekli görülen sağlık hizmetlerinin karşılanması, temini amacıyla Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri içinde (f) bendinde ortez ve proteze yer verilirken, temini için sadece; sağlanacak sağlık hizmetleriyle ilgili teşhis ve tedaviler için gerekli olabilme ifadesi kullanılmıştır.

Kurumun teminle yükümlü olduğu yürürlükteki mevzuat hükümlerine uygun fiyatlı dik pozisyonlandırma cihazına hak kazanılması için gerekli olan “iyileştirme” unsurunun, diğer bir anlatımla sağlığı koruma, çalışma gücünü yeniden kazandırma ve kendi ihtiyaçlarını görme kabiliyetini artırma hususlarının; cihazı kullanacak kişi yönünden, üniversite veya eğitim araştırma hastanelerinin fiziksel tıp ve rehabilitasyon kliniklerinde yatırılarak uygulama ve eğitiminin yapılması sonrasında nöroloji, ortopedi ve fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanlarının da içinde yer aldığı sağlık kurulu raporu ile gerekliliğinin belirlenmiş olması gereklidir.”(Yargıtay HGK, 04.03.2009, 2009/10-34 E., 2009/104 K.)

S.B. Ordu Boztepe Devlet Hastanesi’nin 27.09.2006 tarihli raporu uyarınca sigortalı tarafından kullanılması uygun bulunan cihazın, hastanın tıbben ve fennen iyileşmesine veya iş göremezlik derecesinin azalmasına katkıda bulunmayacağı konusundaki Kurum itirazları üzerinde durularak, hastanın dik pozisyonlandırma cihazı kullanımı gereksiniminin, anılan Hukuk Genel Kurulu kararında da öngörüldüğü üzere konuda uzman bilirkişi kurulu tarafından yapılacak incelemeyle ortaya konulması zorunluluğu bulunmaktadır.

Bu konuda inceleme yapmak üzere, hastanın özür durumu da gözetilerek, ortopedi ve travmatoloji, fiziksel tıp ve rehabilitasyon, erişkin nörolojisi uzmanlardan oluşturulacak bilirkişi kurulunca hazırlanacak raporda; hastanın dik pozisyonlandırma cihazı kullanma gereksiniminin bulunup bulunmadığı konusunda saptama yapılırken; sigortalının kullanımına sunulan cihazın “Motorlu kalkış fonksiyonlu dik pozisyonlandırma cihazı” özelliklere sahip olduğu gözetilerek, hastanın özür durumuna göre, motorsuz aracı hareket ettirmesinde fiziki güç yetersizliği veya olanaksızlık ya da hareket ettirmesi halinde sağlığının tehlikeye gireceği bir durumun bulunup bulunmadığı; hastanın fiziksel durumu, zeka düzeyi, yaşı ve yaşadığı mekan ile psikolojik koşulları da değerlendirilerek motorlu ve diğer özelliklere sahip cihaz kullanması zorunluluğunun bulunup bulunmadığı bilimsel dayanaklarıyla ortaya konulmalıdır. Yapılan inceleme sonucunda, dik pozisyonlandırma cihazı kullanımı gereğinin tespitine karşın, özellikli cihaz kullanımını gerektirir tıbbi zorunluluk ortaya konulamadığı takdirde, özelliği olmayan motorsuz dik pozisyonlandırma cihazı esas alınarak Kurum tarafından karşılanacak bedelin belirlenmesi gereğinin gözetilmemiş olması;

2-Bedelinin tahsili istenen cihaz değerinin tespiti amacıyla Ankara Ticaret Odası’na yazılan yazı yanıtında, davaya konu cihazın alındığı satıcı aynı ve başkaca firma bedelleri incelendiğinde fatura bedelinin rayiç olduğu belirtilmiş, mahkemece bu yazı esas alınarak sonuca gidilmiştir. 20.01.2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan ve Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliğinde değişiklik öngören düzenleme de gözetilerek; bedeli dava konusu edilen cihazın, davalı Kurum yönünden bağlayıcı fiyat tarifesinin bulunup bulunmadığı araştırılarak, böylesi bir fiyatın bulunmadığı sonucuna varıldığı takdirde; davalı Kurum ile protokollü firmaların protokolü dâhilinde olmayan veya Kurumla protokolü olmayan firmalardan temin edilen cihazların Kurum tarafından karşılanabilecek değerinin tespiti konusundaki yöntem gereğince, Sağlık Bakanlığının konuya ilişkin görüşü de alınmak suretiyle rayiç belirlenmelidir.

Ayrıca, rayice ilişkin araştırma yapılırken, Mahkemece, sonradan yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa hükümleri de değerlendirilmelidir. Anılan Yasanın 63. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Kurum, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile (f) bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini, ödeme usûl ve esaslarını Sağlık Bakanlığının görüşünü alarak belirlemeye yetkilidir. Kurum, bu amaçla komisyonlar kurabilir, ulusal ve uluslararası tüzel kişilerle işbirliği yapabilir. Komisyonların çalışma usûl ve esasları Maliye Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Kurumca belirlenir.” düzenlemesi ile Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliği’nin 22. maddesindeki, “Kurum, finansmanı sağlanan ortez, protez, tıbbî araç ve gereç, kişi kullanımına mahsus tıbbî cihaz, tıbbî sarf, iyileştirici nitelikteki tıbbî sarf malzemelerini ve bu malzemelerin temini, garanti süresi sonrası bakımı, onarılması ve yenilenmesi hizmetleri ile ödeme usul ve esasları Sağlık Bakanlığının görüşünü alarak belirlemeye yetkilidir.” hükmü gözetilerek; kullanılan tıbbi cihaz bedelinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yukarıda sıralanan düzenlemeler çerçevesinde belirlenmesinin sağlanması, fiyat tespitinin makul süre içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından gerçekleştirilmemesi halinde ise; faturanın düzenlendiği yıl belirtilmek suretiyle Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Sağlık Bakanlığı Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanlığı vb. kuruluşlardan sorulup, davaya konu sağlık malzemesine ilişkin ihalelerde teklif edilen fiyat ortalaması esas alınarak rayiç fiyat belirlenmeli; ödemeye esas fiyatın bu şekilde belirlemenin mümkün olmaması durumunda, konu hakkında teknik ve mali bilgiye sahip bilirkişiden, piyasa değerleri ve ilgili kuruluşların görüşü ışığında fiyat tespitine ilişkin rapor alınarak vb. tüm araştırmalar yapılmak suretiyle belirlenip; fatura miktarını aşmayacak ve Kurum tarafından tedavinin yapıldığı yıl için ödemeye esas olmak üzere SUT’ta veya fatura tarihinde belirlenen tarifede belirtilen bedelin altına düşülmeyecek şekilde belirlenen rayiç bedelden, sigortalıdan alınacak katılım payı düşüldükten sonra, kalan kısmının tahsiline karar verilmesi gerekir.

Mahkemenin yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 31.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.