YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/20988
KARAR NO : 2014/16257
KARAR TARİHİ : 01.07.2014
Mahkemesi :Denizli 4. İş Mahkemesi
Tarihi :12.06.2013
No :2012/53-2013/203
Dava, meslek hastalığı nedeniyle sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelirler ile yapılan ödemelerin 506 sayılı Yasanın 26. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalılar avukatının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı Kurum avukatının temyiz itirazları incelendiğinde;
Davalılara ait terlik ve havlu imalatı işyerinde çalışan sigortalının meslek hastalığına yakalanarak % 32.20 oranında sürekli iş göremez duruma girmesi şeklinde gelişen zararlandırıcı sigorta olayında, mahkeme tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalıların % 95 kusurlu, sigortalının kusursuz ve % 5 oranında ise kaçınılmazlık faktörünün etkili olduğu sonucuna varılmıştır.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 26. maddesi olup, bu tür davalar kusur sorumluluğu esasına dayanmaktadır. Kusur durumu saptanırken, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerektiğinin, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığının ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığının raporda tartışılması gerekir. Kaçınılmazlıktan ise, işveren tarafından tüm bu önlemler alındığı ve kazalı da bu önlemlere uyduğu halde kaza meydana gelmişse söz edilebilecektir. “Kaçınılmazlık sosyal sigortalar uygulamasında, hukuksal ve teknik anlamda, olayın meydana geldiği tarihte geçerli olan bilimsel ve teknik tüm önlemlere rağmen zararın meydana geldiği ve önlenemediği durumları anlatan bir kavram…”(Prof.Dr. A. Can Tuncay, Kurumun işverene Rücuu-Olayda Kaçınılmazlık Durumu, Sicil İş Hukuku Dergisi, Sayı 4, s. 185) olup; bu halin kabulünün koşulu, “…vuku bulan olaya karşı koyulmazlık hali ve her türlü tedbirin alınmasına rağmen gerçekleşmesi önlenemeyen ve objektif bir kaçınılmazlık durumunun söz konusu olmasıdır. Umulmadık bir hal kaçınılmazlık olarak nitelenemeyecektir. Ummamak, ummayı düşünmemek ve zarar verici olay ile karşılaşmak, kaçınılmazlık olarak değerlendirilemez.”(Prof.Dr. Berin Engin, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İşverene Rücuya Nasıl Bakıyor?, Sicil İş Hukuku Dergisi, Sayı 4, s. 139)
Diğer taraftan Anayasamızın 17. maddesi’nde, herkesin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu, tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında vücut bütünlüğüne dokunulamayacağı düzenlenmek suretiyle, yaşama hakkı, Anayasal bir hak olarak teminat altına alınmış bulunmaktadır.
Somut olaya dönülecek olursa, Mahkemece, Kurumun talep edebileceği miktarın hesabında ilk peşin değerden düşük olduğu belirgin olan fiili ödeme miktarının esas alınması isabetli bulunmuş ise de; hükme esas alınan kusur raporlarında, işyerinde alınması gereken önlemlerin hiçbirinin işveren tarafından alınmadığının, yapılan işe uygun nitelikte olmayan, etkili ve yeterli havalandırma, üretimde kullanılan maddelerin depolanması için gerekli donanımı içermeyen işyerinde çalışma yapıldığının tespit edilmesi karşısında, ayakkabı ve terlik üretiminde kullanılan yapıştırıcıların zehirli madde olan hekzan ihtiva etmesinin, işçinin bünyesi, çalışma tarzı, alışkanlıkları gibi faktörlere bağlı olarak hastalığın ortaya çıkabileceğinden hareketle bu durumun az da olsa “kaçınılmaz bir sonuç olarak değerlendirilmesi” isabetli bulunmamaktadır. Yukarıda açıklanan nedenlerle, meslek hastalığının oluşumunda kaçınılmazlık faktörünün uygulama yeri ve etkisinin bulunmadığı, celp edilen 2009/423 ve 425 Esas sayılı dosyaların bilirkişi raporları ile birlikte değerlendirildiğinde davalıların tamamen kusurlu olduğu gözetilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporlarına dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
O hâlde; davacı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 01.07.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.