Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/20548 E. 2014/2892 K. 17.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/20548
KARAR NO : 2014/2892
KARAR TARİHİ : 17.02.2014

Mahkemesi : İstanbul 9. İş Mahkemesi
Tarihi : 04.07.2013
No : 2011/906-2013/398

Davacı, kesilen ölüm aylığının yeniden bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Bağ-Kur’un 19.07.2011 tarihli yazısıyla; 01.11.1985 tarihinden bu yana 1479 sayılı Kanun kapsamında isteğe bağlı sigortalılığı gözetilerek yaşlılık aylığı bağlandığının belirlenmesi üzerine, eşinin de vefatı sonrasında, ölen babası üzerinden 506 sayılı Kanun kapsamında 26.09.2008 tarihli talebine istinaden 01.10.2008 tarihinden itibaren davacıya ödenen ölüm aylığının iptal edildiği ve eldeki davanın da bu nedenle yapılan kurum işleminin iptali ve bağlanan ölüm aylıklarının ödenmeye devam edilmesi talebiyle açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece, yapılan işlemin yerinde olduğu gözetilerek davanın reddine karar verildiği anlaşılmış ise de; verilen kararın yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmıştır.
506 sayılı Kanunun 68/I-C-a maddesi aylık bağlanma koşulları yönünden, “evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmayan, (4958 sayılı Kanunun 06.08.2003 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren 35. maddesiyle ek) buralardan gelir veya aylık almayan kız çocuklarına” aylık bağlanması olanağını öngörmüştür.Hemen belirtmek gerekirse, “Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışma” kavramına Bağ-Kur’a tabi çalışmayı da dahil etmek gerekir.
Öte yandan, 02.07.2005 tarihli 5386 sayılı Kanunun 2. maddesiyle eklenen 506 sayılı Kanunun geçici 91. maddesi; “06.08.2003 tarihinden önce hak sahibi kız çocuklarına bağlanan gelir ve aylıklar; bunların evlenmeleri, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına (Bağ-Kur dahil) tabi çalışmaları veya kendi çalışmalarından dolayı buralardan gelir veya aylık almaları halleri hariç olmak üzere geri alınmaz.”
hükmünü getirmiştir. Anılan maddenin uygulanmasında, “kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık alma” kavramının yorumu ve anılan ibareye yüklenmesi gereken anlam önem arz etmektedir. Hak sahibi kız çocuğuna tümüyle zorunlu sigortalılığı üzerinden değerlendirme yapılarak gelir veya aylık bağlanması durumunda “kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık alma” olgusunun gerçekleştiği belirgin olduğu gibi, tamamen isteğe bağlı sigortaılık süreleri gözetilerek gelir veya aylık bağlandığı takdirde ise madde hükmünün kapsamı dışına çıkıldığı, bir başka anlatımla bu gibi durumda ölüm aylığının kesilemeyeceği belirgindir. Kız çocuğuna bağlanan gelir veya aylığın hem zorunlu, hem isteğe bağlı sigortalılık süreleri toplamına dayanması durumunda ise; ancak, ilgilinin isteğe bağlı sigortalılığının tek başına gelir veya aylık bağlanmasına yeterli gelmesi koşuluna bağlı olarak “kendi çalışmaları” kavramının varlığından söz edilemez. Eş söyleyişle; zorunlu sigortalılık süresinin dışlanması gelir veya aylık bağlanması koşulları üzerinde etkili değilse, kız çocuğuna tümüyle isteğe bağlı sigortalılık süreleri gözetilerek gelir veya aylık bağlanmış gibi kabul edilerek Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı tarafından hak sahibi sıfatıyla kız çocuğuna bağlanan ölüm aylığı kesilemez ve ödenenler de geri istenemez.Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.11.2010 günlü ve 2010/10-521 E., 2010/594 K. Sayılı ilamında da aynı ilkeler belirlenmiştir.
Mahkemece, 1479 sayılı Kanun kapsamında bağlanan yaşlılık aylığının davacının çalışmasına dayalı olup olmadığı ile ölüm aylığının bağlandığı tarih belirlendikten sonra yukarıda sıralanan maddi ve hukuki olgular ışığında yapılacak değerlendirme çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 17.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.