Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/20543 E. 2014/14010 K. 05.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/20543
KARAR NO : 2014/14010
KARAR TARİHİ : 05.06.2014

Mahkemesi : Manisa 3. İş Mahkemesi
Tarihi : 10.09.2013
No : 2013/82-2013/177

Dava, Alman rant sigortasına tabi çalışılan 09.06.1988 tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak belirlenmesi ve yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.

Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Almanya’da geçen 09.06.1988 – 31.12.1994 tarihleri arası yurt dışı sürelerini 3201 sayılı Yasa uyarınca ve 5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesinde öngörülen sigortalılık niteliğinde borçlanan davacı, eldeki bu davayla; Alman rant sigortasına girdiği 09.06.1988 tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak belirlenmesini istemiştir.

Dava dosyası içerisinde yer alan 08.03.1996 tarihli tercümeli Alman Mercii yazısı ve eki aynı tarihli prim hesap tablosu belgesinde, davacının, Almanya’da geçen borçlanmaya konu sürelere ilişkin iade alarak, yurt dışı çalışmalarını tasfiye ettiği belirtilmektedir.

Mahkemece, anılan tasfiye durumu araştırılmadan, Uluslararası sözleşme hükmü kapsamında, Türkiye’deki sigorta başlangıcının 09.06.1988 tarihi olduğuna karar verilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin, konuya ilişkin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmü, bir kimsenin Türk sigortasına girmeden önce, Alman rant sigortasına girmiş bulunması halinde, rant sigortasına giriş tarihinin, Türk sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceğini öngörmüştür.

Prim iadesi suretiyle tasfiye edilen yurt dışı hizmetlerindeki tasfiye edilme hali, söz konusu yurt dışı sürelerinin, 3201 sayılı Yasa uyarınca borçlandırılarak sigortalının sosyal güvenliği bakımından değerlendirilmesinde, aksine bir düzenleme bulunmadığından engel değildir. Ancak tasfiye edilen yurt dışı hizmetlerin, sigortalılık başlangıcında esas alınabilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında bağıtlanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin, konuya ilişkin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmü, bir kimsenin Türk sigortasına girmeden önce, Alman rant sigortasına girmiş bulunması halinde, rant sigortasına giriş tarihinin, Türk sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceğini belirtmekle birlikte, anılan hükmün uygulanabilirliği, her iki ülke mevzuatına göre dikkate alınabilecek bir sigortalılık süresinin bulunması halinde mümkündür.

Sigortalı hizmetlerin tasfiye edilmesi halinde, tasfiyeye uğramış hizmetlerin sosyal sigorta hukuku açısından geçerliliğini yitirmiş sayılması ve artık her iki ülke mevzuatına göre nazara alınabilecek bir sigortalılık süresi kalmayacağından, Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında aktedilen Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin, konuya ilişkin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmü uyarınca, rant sigortasına giriş tarihinin, Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak sayılması mümkün olmayacaktır.

Kuşkusuz bu halde, Türkiye’deki sigorta başlangıcı, 3201 sayılı Yasanın 5’inci madde hükmü çerçevesinde belirlenmesi gerekecektir.

Şu halde yapılması gereken iş; 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanmaya konu yapılan ve rant sigortasına giriş tarihini de içeren yurt dışı çalışmaların, tasfiye edilip edilmediği usulünce yapılacak araştırma ile belirlenmeli; tasfiye edildiğinin ve ihyasının mümkün olmadığının anlaşılması halinde ve Türk-Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin sigorta başlangıcına dair sözleşme hükmünün uygulanmasını gerektirecek nitelikte başkaca bir rant sigortasına girişin de bulunmaması halinde, Türkiye’deki sigorta başlangıcı, 3201 sayılı Yasanın 5’inci madde hükmüne göre belirlenmelidir.

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 05.06.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.