YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/20439
KARAR NO : 2014/20034
KARAR TARİHİ : 20.10.2014
Mahkemesi : Manisa 3. İş Mahkemesi
Tarihi : 03.09.2013
No : 2012/264-2013/163
Dava, davacının 18.07.2008-11.04.2011 tarihleri arasında 506 ve 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında sigortalı olduğunun tespiti ile yaşlılık aylığı tahsisi istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
18.07.2008-30.04.2012 tarihleri arasında 506 sayılı Kanuna tabi sigortalılığı bulunan davacının, 31.08.2012 tarihli tahsis talebine kadar Kurumca, 18.03.1985-31.05.2002, 01.05.2008-28.02.2011 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasaya tabi sigortalı kabul edildiği ve 506 sayılı Kanuna ve 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesine tabi sigortalılığının 1479 sayılı Kanuna ve 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesine tabi sigortalılığı ile çakıştığı anlaşılmaktadır.
Davada öncelikle çözülmesi gereken sorun, davacının çakışan dönemde hangi yasal düzenleme çerçevesinde sigortalı olduğu hususudur.
1479 sayılı Kanununun 22.2.2006 gün ve 5458 sayılı Kanunun 13. maddesi ile değiştirilen ve 5510 sayılı Kanunun 106. maddesi ile 01.10.2008 tarihinde yürürlükten kalkan Ek 19. maddesinde “Bu Kanun ve 2926 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde, beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalıların bu sürelere ilişkin prim borçlarının Kurumca yapılacak bildirimde belirtilen süre içerisinde ödenmemesi halinde daha önce prim ödemesi bulunan sigortalının ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle, prim ödemesi bulunmayan sigortalının ise tescil tarihi itibariyle sigortalılığı durdurulur. …” hükmüne yer verilmiş, 30.04.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5754 sayılı Kanun ile eklenen 5510 sayılı Kanunun geçici 17. Maddesinde de; ” Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, 1479 ve 2926 sayılı Kanunlara göre tescilleri yapıldığı halde, bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla beş yılı aşan süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, prim borçlarının ödenmesine ilişkin Kurumca çıkarılacak genel tebliğin yayımı tarihini takip eden aybaşından itibaren 6 ay içerisinde ödememeleri halinde,
prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur. Prim borcuna ilişkin süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmez” hükmü getirilmiş olup, 30.04.2008 – 01.10.2008 tarihleri arasında 5510 sayılı Kanunun geçici 17 ile 1479 sayılı Kanunun ek 19. maddesinin aynı anda yürürlükte olduğu anlaşılmaktadır.
İnceleme konusu davada özellikle davacı sigortalının istemi doğrultusunda, sosyal güvenlik hukukunun niteliği ve ilkelerine göre 1479 sayılı Kanunun ek 19’uncu madde hükmü uygulanarak, kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmaya dayalı sigortalılığın prim ödemesinin karşıladığı süre kadar devam ettirilip, 01.10.2008 tarihi itibariyle yeniden başlatılması gerekmektedir. Bu durumda çakışan 18.07.2008-01.10.2008 tarihleri arasında davacının 506 sayılı Kanuna tabi sigortalı olduğu açıktır.
İhtilaf konusu olan 01.10.2008-28.02.2011 tarihleri arasındaki dönem yönünden ise, davanın yasal dayanağı, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4. ve devamı maddeleridir.
5510 sayılı Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasında “Bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından; b) Köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan ise;
3) Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin ise tüm ortakları,
sigortalı sayılırlar.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Anılan düzenleme ve devamındaki “Sigortalılığın Başlangıcı” başlığını taşıyan 7. madde hükümlerinde, “…kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar” olarak nitelendirilen çalışanlardan “sermaye şirketlerinden limited şirket ortakları ile sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortaklarının, şirketin ticaret sicil memurluklarınca tescil edildikleri tarihten” itibaren sigortalı sayılacakları belirtilmiş, 9. maddede de “limited şirket ortaklarından hisselerinin tamamını devreden sigortalıların, hisse devrinin yapılmasına ortaklar kurulunca karar verildiği tarihten” itibaren sigortalılığın sona ereceği hüküm altına alınmıştır.
Bu halde, mahkemece, ihtilaf konusu olan 01.10.2008-28.02.2011 döneminde, davacının hangi tarihler arasında limited şirket ortağı olduğu, hisse devrinin bulunup bulunmadığı ve bu konuda ortaklar kurulunca karar verildiği tarih araştırılarak, çakışan dönemde, 5510 sayılı Yasanın 4/1-a ve b maddelerine sigortalı olarak kabul edilmesi gereken süre, kuşku ve duraksamaya neden olmayacak şekilde belirlenmelidir. Anılan dönemde, davacının 5510 sayılı Yasanın 4/1-b maddesi kapsamında sigortalılık şartlarını taşımadığının tespiti halinde, anılan dönemde davacının 5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesi kapsamında sigortalı olduğu kabul edilmelidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında yapılacak araştırma sonucu, çakışan dönemde 1479 sayılı Yasaya ve 5510 sayılı Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine tabi sigortalılık şartlarının varlığı halinde ise; 5510 sayılı Kanunun sigortalılık hallerinin birleşmesini düzenleyen 53. maddesinin birinci fıkrasında, sigortalının, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılacağı belirtilmiş olup, 01.10.2008 öncesi davacının önce başlayan 506 sayılı Kanuna tabi sigortalılığa değer verilerek, varılacak sonucuna göre çakışan dönemde davacının tabi olduğu sigortalılık belirlenerek, tahsis şartlarının varlığı bu çerçevede değerlendirilerek karar verilmesinde yasal zorunluluk bulunmaktadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 20.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.