YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/20110
KARAR NO : 2014/2089
KARAR TARİHİ : 10.02.2014
Mahkemesi : İzmir 2. İş Mahkemesi
Tarihi : 09.05.2013
No : 2012/294-2013/167
Davacı, 01.04.1982 tarihinde 1 gün süreyle hizmet akdiyle çalıştığının tespitini istemiştir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalı Kurum avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Kanun’un geçici 7/1’inci maddesi uyarınca uygulama alanı bulan mülga 506 sayılı Kanun’un 79 ve 108’inci maddeleri olup, tespiti istenen dönemde 05.07.1977 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 2089 sayılı Çırak, Kalfa ve Ustalık Kanunu yürürlükte olduğundan uyuşmazlığın bu kanun hükümleri ile 506 sayılı Kanunun 2 ve 3’üncü maddelerine göre çözümlenmesi gerekmektedir.
Olağan olarak sigortalılık niteliği, 506 sayılı Kanun’un 2’nci maddesine göre hizmet akdinin kurulması ve 6’ncı madde gereğince çalışmaya başlanması ile edinilir. 506 sayılı Yasa’nın 3. maddesinin II/B bendine göre, “Özel Kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları…” uygulanmamaktadır.
Uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan ve 05.07.1977 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 2089 sayılı Çırak Kalfa ve Ustalık Yasasının 4’üncü maddesi çırağı, “Bu kanuna tabi bir sanatı, o sanat için düzenlenen teorik ve pratik öğrenim programına göre o iş yerinde öğrenmek amacı ile bir çıraklık sözleşmesi ile bir işyeri sahibinin hizmetine giren kimse…” olarak tanımlamıştır. Kanunun 5’inci maddesine göre çırak olabilmek için 12 yaşından küçük, 18 yaşından büyük olmamak gerekir. Kanun’un 16. maddesinde ise, işyeri sahibi veya temsilcisinin çırak adayını çalıştırmağa başlamadan önce velisi veya kanuni mümessili ile üç örnek yazılı bir çıraklık sözleşmesi yapmağa mecbur olduğu, 20 maddesinde, sözleşmenin bir örneğinin Mahalli Çıraklık Eğitim Komitesine, derneğe kayıtlı ise ilgili derneğe veya odaya vermek ve sicil numarasını alarak sözleşmeye yazmak zorunda olduğu öngörülmüştür.
Diğer taraftan bir kişiye çırak denilebilmesi için, o kimsenin durumunun bu özel kanunda çıraklar hakkında yapılan tarife ve nitelendirmeye uyması gerekir. Yani, taraflar arasındaki ilişkinin niteliği belirlenirken, başka bir ifade ile, davacının belirtilen tarihte çırak olup-olmadığına karar verilirken, çalışma ilişkisine bakılarak karar verilmelidir. Kişi işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden söz edilemeyecektir.
Dosya içeriğinden, davacının Kuruma intikal eden 01.04.1982 tarihli işe giriş bildirgesinin bulunduğu ve çıraklara özgü 1982/2, 3, 4. Dönem bordrolarda davacının adının yer aldığı aynı döneme ilişkin işveren tarafında asıl bordronun da Kuruma intikal ettiği, Mahkemece ise, yöntemince araştırma ve inceleme yapılmadan eylem ve çalışmanın niteliği saptanmadan yargılama sonunda istemin kabulü yönünde hüküm kurulduğu görülmüştür.
Bu açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde, davacının, dava dışı iş yerindeki çalışma ilişkisinin belirlenmesi amacıyla, çıraklık sözleşmesi düzenlenip düzenlenmediği araştırılmalı, yukarıda anılan çalışma ilişkisi aydınlatılarak, çalışmanın eğitim nitelikli mi, üretime katılarak mı, gerçekleştiği belirlenmeli, böylelikle davacının çırak olarak kabul edilip-edilemeyeceği saptanmalı sonuca göre karar verilmelidir.
2-Kabule göre de, 506 sayılı Yasanın 60/G maddesinde “Bu maddenin uygulanmasında; 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Ancak bu tarihten önceki süreler için ödenen malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir” hükmü öngörülmüştür. Maddedeki “malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanlar” sözcüklerinin sigortalılar yararına bir yorumla, tabi olması gerekenleri de kapsadığının kabulü gerekir. Öte yandan davacının, aynı kanunun geçici 54. maddesi kapsamında 01.04.1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescili bulunmadığı da belirgindir. 01.05.1966 doğumlu olan davacı yönünden tespite konu 01.04.1982 tarihi davacının 18 yaşını ikmal ettiği 01.05.1984 tarihinden öncesine ilişkin olduğundan bu yönde kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de, tespite konu çalışmanın sadece prim ödeme gün sayısına dâhil edileceği hususunun hükümde gözetilmemesi isabetsizdir.
O halde, davacı ve davalı Kurum avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 10.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.