Yargıtay Kararı 10. Hukuk Dairesi 2013/19954 E. 2014/16260 K. 01.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 10. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/19954
KARAR NO : 2014/16260
KARAR TARİHİ : 01.07.2014

Mahkemesi : Finike Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Tarihi : 08.05.2013
No : 2011/381-2013/108

Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı kurum, davalının, dava dışı işyerinde geçen çalışmaların fiili ve gerçek olmadığından bahisle yersiz ödenen sağlık yardımlarının tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatının tahsilini talep etmiş olup; Mahkemece, davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkinin varlığı medeni usul hukukumuzda “sıfat” olarak tanımlanmakta ve bir davada taraf olarak gösterilen kişilerin o dava ile ilgili kimseler olması zorunlu bulunmaktadır. Sübjektif bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakka ilişkin davada davacı olma sıfatı da hakkın sahibine ait bulunmakta ve buna aktif husumet denilmektedir. Sübjektif hak kendisinden istenebilecek olan kişi de o hakka uymakla yükümlü olan kimse olup, bu da pasif husumet (davalı sıfatı) olarak adlandırılmaktadır. Sübjektif hak sahibi ile o hakka uymakla yükümlü bulunan kişinin kimler olduğunun belirlenmesi, bunun neticesinde, dava açan veya aleyhine dava açılan kişiler, o davada davacı veya davalı olarak taraf sıfatına sahip olup olmadıklarının belirlenmesi gerekmektedir.
Taraf sıfatı (husumet) ve sıfat yokluğu, davada taraf olarak görünen kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itiraz niteliğinde olup, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 116. maddesinde (HUMK. 187 m.) yer alan ilk itirazlardan olmadığından davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi, taraflarca ileri sürülmese dahi, gerek, mahkemece, gerekse, Yargıtay’ca tarafların bu yönde bir savunmalarının olup olmadığına bakılmaksızın, kendiliğinden nazara alınır.
“Sigortalı”, 506 sayılı Yasanın 2. ve 5510 sayılı Yasanın 4. maddesinde; … hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar… olarak tanımlanmıştır. Somut olayda, dava dışı işyerinde geçen çalışmalarından dolayı sigortalı olduğu kabul edilen davalının, hastalık sigortası kapsamında sağlık yardımlarından yararlanması karşısında, çalışmalarının fiili ve gerçek olmadığı iddiasıyla açılan eldeki davada sebepsiz zenginleşen kişi olarak husumet yöneltilmesi yerinde olup, işin esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacı kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 01.07.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.